Niçin Kalın Abdal



Kalın Abdal

ağıdı önce söylenen

sen nereye uçuyorsun,

ağıdı önce söylenen

ölüm korkusunu atar,

sen nereye uçuyorsun

boynu usul telli turna

Pir Sultan benim ağıdım

ben de senin ağıdınım

uzar gideriz bu yolda,

sen nereye uçuyorsun

gökyüzüne kana kana

benim söylendi ağıdım

yazda kışta haziranda,

ben hep zindanlarda yattım,

en müşkülü daha sonra

kendi kendim sürgün ettim,

sen nereye gidiyorsun

bir yerlere konmayana

silah çatuben askerler,

neden silah çatıyorsun

dostum dostum aslan dostum

sen nereye uçuyorsun,

Kerem Aslı´nın koynunda

çiçeği hiç solmayana

biz ki Nâzım´dık dünyada

rumelili kalın abdal

uçan kuşa selam saldık

sevdik oluklar boşaldık,

cemi cümle bir sofrada

muhannetlik kalmayana

Cemal Süreya

"

Soru şu: Cemal Süreya Nâzım Hikmet’e niçin Kalın Abdal adını verdi? İnce değil kalın olduğu için mi? Onun sosyalistliği, Cemal Süreya’nın sosyalistliğine "kalın’"mı geliyordu, yani kabaca mıydı? Yoksa Çeyiz anlamındaki kalın mı? Bu soruyu sizin tartışmanıza açıyorum.

Mecit Ünal AYDINLIK 01 Haziran 2008 "

Ve şiirin son bentindeki ilk iki dizeyi,/biz ki Nâzım´dık dünyada /rumelili kalın abdal/ dikkatle okuyunca,varolan yaygın görüşün aksine yeni bir iddia akla geliyor... Cemal Süreya, Nazım’a "Kalın Abdal" demiyor sanki... Nazım’ı da,kendisini de "biz ki" diyerek bir abdal sıfatıyla özdeşleştiriyor,bir abdal kimliği ile bütünleşerek tarihe malolmuş sayısı bol o Rumelli abdal taifesini "biz ki...."rumelili kalın abdal" sıfat tamalaması ile betimliyor. Sözcüklerin açıklanmasıyla bu iddia daha da netleşir bir hal alıyor.

1. Rumelili : Osmanlı İmparatorluğu zamanında Avrupa topraklarında yaşayan Türklerden olan kimse

2. abdal - Arapça. bedelin çokluk biçimi; (1)

Tasavvufta Allah’ın sevgili kulları arasından seçilmiş kırk din büyüklerinin adı.1. Osmanlı fetihlerinde abdallar "tahta kılıçlarıyla" gâzilerin yanında savaşmışlardır;[2] Eskiden tarikatlara bağlı dervişlere verilen ad;[3] Allah’a ulaşma yolunda belli aşamaya erişen kimse,.hakkı hak,insanı hak,hakkını hak bilendir; [4] Gezgin derviş;[5] Dilenci kılıklı, üstü başı perişan kimse. Özel ad olarak: (tarih) Safeviler devrinde İran’da yaşayan Türk oymaklarından biri;[2] (tarih) Anadolu’da yaşayan oymaklardan bazısı;[3] Afganistan’da yaşayan bir Türk boyunun adı.

Abdallar hakkında büyük tarihçimiz Halil İnalcık şöyle diyor:

"Bir kutsal velinin tarikinde Tanrı’ya ermek için,Tanrı’nın sözünü dünyada egemen kılmak için mücadele halinde olarak ve onlar,kâinatın kutbu,ekseni derecesindedirler,bu sıfatla kâinatta her şeyi kontrolleri altında tutarlar.Yağmur onların berekâtiyle yağar,sultan onların isteğiyle tahtında oturur,felekler semâda onların iradesiyle devreder.Onlar halka görünmezler,halk onları bilmez...İbn al Arab’ide ,"kutbu’ul aktâba" kadar kademelenmiş hiyararşi ayrıntılarıyla anlatılmıştır...En alt kademede 300 Ahyâr yer almakta olup bunlar hall u’akd gücüne, yani "dünya işlerini çözmek ve bağlamak gücüne sahiptirler.Ahyâr’ın kırkı abdal düzeyindedir.Abdallardan yedisi budalâ,bunlardan da dördü avtâd mevkindedirler.Dört avtâd’dan üçü mukabâ(nakibler),biri kutb’dur.Yedi budalâ birbirini tanır ve ötekileriyle uyum içinde hareket eder.Yedi abdaldan her biri,Allah tarafından dünyanın yedi ikliminden birinin işleriyle görevlendirilmiştir ve dört avtâd dört ciheti korur.(Halil İnalcık,Osmanlılar s.140)

Abdal konusunda yeteri derecede izahattan sonra " kalın" sözcüğüne geçelim.

3. kalın :

a:- cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında 3.boyut,ince karşıtı;

b - gelin olacak kıza verilen armağan,para veya ağırlık,çeyiz;

c. - mayalı hamurun parçalara bölünüp ve tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü;

d - Eski Türkçede - çok,sayısız,pek kalabalık,koyu;

e - Osmanlı Türkçesinde - kalın,kesif,yoğun;

f. - Divanü Lügat-it Türk - kalabalık,çok,sürü,kesif,yığarlı olan her nesne;

"Kalın" kelimesinin geçtiği bazı örnekler: .

Gagoğuz yazarı Dionis Tanasoğlu 2009/Ankara/Gündüz Yayınları"Uzun Kervan"romanının 13.sayfasında Gagoğuz Türkçesiyle şöyle yazıyor..

1)"Onnar 24 oğuz senselesi kurup,büyük hem kavi oğuz halkı olmuşlar!...Oğuz yurtluğuna deyirdik "Kalın oğuz ili",o da...

"Kalın Oğuz İli",kalın-kalabalık anlamında.,"Kalabalık Oğuz İli"

2) "kalın sü - çok asker ,kalabalık asker(Divanü Lügati İt Türk) 1. cilt s.404)

3) süji kalın kim öter - askeri çok kim geçer veya askerin çokluğundan öte geçeri (Divanü Lügati İt Türk 1.cilt s. 371)

4) kalın eren tirkerşür - kalabalık adamlar toplanır/ kalabalık bir ordu toplanır/kalabalık bir ordu topladı/ ( (Divanü Lügati İt Türk 1.cilt.s404)

Yukarıda verilen örneklerden yola çıkılarak ,günümüz Türkçesinde kullanılmayan,ama eski zamanlarda "kalın sü","kalın Oğuz", "kalın eren" örnekleri mevcut olduğuna göre bir "kalın abdal" sıfat tamlaması "kalabalık abdal" olarak "rumelili kalın abdal" dizesi, "rumelili kalabalık abdal", "rumelili sayısız abdal" gibi şekillerde yorumlanması mantığa uygun görünse de inandırıcılğı şüpheli...

Yaygın kanaate göre Cemal Süreya,Nazım’a " Kalın Abdal" demiş ve "kalın" sözcüğü yukarıdaki açıklamalar dışında bir başka mana taşımaktadır herhalde.

1 . Prof.Dr. Tuncer Gülensoy’un,Ankara/2007 "Türkiye Türkçesinde Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğünde"

"kal" sözcüğü var ve Anadolu ağızlarında kal (ihtiyar, yaşlı,yaşlı dede),kalo (dede,yaşlı kimse),(kalık-dede,ata,yaşlı),(kaliki-dede),(kal’bun-erkeğin yaşlanması) örnekleri mevcut.

2. Divanü Lügat-İt Türk’de,Ankara,1998,birnci ciltin 409 sayfasında "kal" sözcüğü "yaşlı" anlamında gösterilmiştir:

" kal savı kalmas / kağıl bağı yazılmas"

"yaşlı adamın sözü bırakılmaz / kagıl bağı çözülmez"

Örneklerden anlaşılıyor ki, "kal" sözcüğü "yaşlı adam","ak sakallı","bilge","ata","ulu" anlamlarını karşılamakta ve "kalik","kalık" gibi şekilleriyle, hele hele bir Cemal Süreya cesareti ile "kalın " şeklinde yazılıp söylenişi muhtemeldir.Nitekim Cemal Süreya,"sütdişleriyle Türkçenin" bir dil ustası şair, hiç bilmediğimiz,işitmediğimiz bir "üvercinka" sözcüğünü seve seve,cesaretle, şiirseverlerin gönlünde taht etti ve üvercinka hakkında söylediği düşünceler de bu görüşü destekler mahiyette:

"Tamam. Üvercinka anılması güvercinle karışık bir ad. Bir kadın adı. Barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram. Kitaba ad olarak seçmeme gelince bunun iki nedeni var. Birisi belli: günümüz şiiri ve bu arada benim şiirim kelimeyi zorlayan bir şiir. O adla şiirimi özetlemiş ya da bir parça belirtmiş oluyorum.Şiirimden ufak, ama anlamlı bir kesit vermiş oluyorum galiba. işin ikinci nedeni son derece özel, salt günlük yaşama ilşkin bir şey." diyor Cemal Süreya ve Nazım için de şöyle yazıyor:

"Nazım Hikmet sonradan ulaştığı dil beğenisi bugün de bizi etkileyecek,çoşturacak bir zenginliktedir..Ben onun büyüklüğünü şiirde yaptığı atılımlarla değil,daha çok dil girişimine bağlıyorum.Koyu,çok sıcak bir şiir dili yaratmıştır.Yontmaz,yoğurur; KALIN KALIN( yoğun,zengin anlamında),ama dolu dolu bir deyişi vardır" (s.43/Şapkam Dolu Çiçekle)

Yani " GÜNÜMÜZ ŞİİRİ VE BENİM ŞİİRİM KELİMEYİ ZORLAYAN BİR ŞİİR" diyen, şamanca kelimeler sırrına ulaşmış , "sadece sözcükleri, terimleri, imgeleri değil, hemen hemen kavramları da değiştirme" yollarını arayan Cemal Süreya, Nazım’ı (ulu,bilge,savaşçı )bir abdal düzeyinde derecelendirip "yaşlı abdal" sıfat tamlamasını, hem mecazi, hem benzetme güzelliği ile bir " kalın abdal" şeklinde söylemiştir kanaatimce...

"Şiir yaz.Şiirdir kişiyi kurtaran,bu yalnızlıkla,bu bataklıklarla dolu evrende." diyen şair Cemal Süreya’nın şiirinde tartışmaya açık bir soru üstüne mütalâada bulunmak zevk verici,bir de onun hayranlarınca kabul görürse ne âlâ...

Galip Sertel

Kaynakça:

1.Halil İnalcık,Osmanlılar s.140,TİMAŞ YAYNLARI/İstanbul/2010.

2.Gagoğuz yazarı Dionis Tanasoğlu 2009/Ankara/Gündüz Yayınları"Uzun Kervan"roman, 13.s.

3.Prof.Dr. Tuncer Gülensoy’un,Ankara/2007 "Türkiye Türkçesinde Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü".

4.Besim Atalay,Divanü Lügat-İt Türk’de,Ankara,1998.

5.Cemal Süreya,Şapkam Dolu Çiçekle s.43,YKY,istanbul 2004.

13 Mayıs 2019 7-8 dakika 2 denemesi var.
Yorumlar