Nurullah Genç " İntizar Gazeli" Şiirinin, Edebi Tenkiti

Nurullah Genç'e Ait Bir Şiir incelemesi

( Şair, Prof. Nurullah Genç'e ait bu şiir incelemesi hayli uzun olduğu için iki adet tenkit yazısı halinde asılacaktır. İkinci bölümde, şairin şiir sanatı, şairlik sanatı, söz sanatları, imge, buluş ve şiirle ilgili diğer ince işçilkleri üzerinde durulacaktır.)

İNTİZAR GAZELİ

Vahyin aydınlığında handan eyle yar beni
Hükmün ile dîdar-ı cemîline sar beni

Sevdam arzuhalimdir, iner kirpiklerimden
Mümeyyiz eyle, dil-hun düşmeden uyar beni

Kaygı ağından aczin kurtulayım, ey Vekil
Dava için revanım; beklesin bahar beni

Menfîdir, uzak kalsın tenakuz eğilimi
Davayı istemezsem ruhum, kim duyar beni

Meşakkat, ulağıdır kün adına dünyanın
Darıbekadır ihya; menzilden kurtar beni

Meğer ufak adamın hasadıymış gururum
Hayr istemezse ruhum, efendim atar beni

Ermeliyim vedanın yeryüzü zirvesine
Vedud'a eğilmezsem, labirent yutar beni

Arasat, irkildiğim düşün gerçekliğidir
Haşir ibdaya rücü günüdür, tutar beni

Zerafetinden artık öteyim görüntünün
Harameyn için Rabbim, eyle bergüzar beni

Belki ayrıldığınım sonrasında fenadan
Tarih, ıstılahıyla nev-zemîn yazar beni

Virdine alıştığım andan beri... Hüsna'nın
Layemüt isteğiyle sardı ah ü zar beni

Mecnun ürpertisiyle tevbe eşiğindeyim
Ayetinde lütfundur; incitmez nazar beni

Batın ey, ruhsatınla rıdvanına gideyim
Semendere çevirir yoksa intizar beni

Taşıyorum ehlibeyt vamıkını içimde
Vecd ateşidir bağrım; söndürmez Hazar beni

Müracaattır ümidim nedametle affına
Tatmazsam eğer, karsız iletir mezar beni

Ahengiyle donanmak gerekiyor Furkan'ın
Fedakarsam, ülfete vesîle kılar beni

Rüzgar alıp götürse nefsanî illetimi
Uyku felaketinden alsa korkular beni

Malikül-Mülk, sağımdan uzatılsa defterim
Altından nehir akan köşke koysalar beni

Zül-Celal-i Ve'l-îkram, sen ol deyince olur
Münker-Nekir sualsiz mu nün saysalar beni

Madem utanıyorum kem yüzümle gelmeye
Secde ile tenimden yıkasa sular beni



DIŞ YAPI

Konu bakımından da klasik gazellerden farklı, münacatlara benzeyen, hece ölçüsü ile yazılmış bir gazel. Şeklen gazel ve kasidenin özelliklerini taşımakla birlikte diğer açılardan bir başkaldırı şiiriydi.
Gazeller aşk, şarap, eğlence konuludur. Gazellerde dini konular aşk, şarap eğlence, meyhane konuluymuş gibi değişmeceli benzetmeler ve sembollerle anlatılırdı. Şiir 5?15 beyitlik mısra sayısına sahip klasik gazellerden uzun olduğu gibi, konusu bakımından da gazelden farklıdır. Dini konulu bu şiir, klasik gazel ve kasidelerdeki benzetme, sembol, mecaz ve diğer unsurlarına riayet etmez. Gazel olarak adlandırılmasına rağmen Münacat konulu kasidelere daha yakın bir çizgidedir.

Kafiye örgüsü ve dil anlayışı kaside ve gazelin özelliklerini taşır. Şirin dili divan şairlerinin yolunda ve Arapça, Farsça terkip ve tamlama ve kelimelerle haşır neşir gözükmektedir.

Şiirin kafiyesi (? ar ) redifi ?beni? dir. Kafiye, kimi zaman kelime kökleri(yar, bergüzar, bahar, sar...), kimi zaman geniş zaman eki, kimi zaman da ?lar çoğul eki üzerinde kurulmuştur. Dikkatli bakıldığında şairin farklı anlam ve görevdeki seslerle kafiye oluşturduğunu ve kafiyede kusura düşmediği, hassasiyet gösterdiği anlaşılır. Kafiyeyi oluşturan ?ar hecesini kelime olarak düşündüğümüzde utanma, mahcubiyet manası taşır. Bu bakımdan şairin bunu da göz önünde bulundurduğu düşünülebilir.

Şiirin, hemen her mısrası Allah, İslamiyet, Kuran, peygamber ve ahiretle ilgili işaretlere haizdir. Vahiy, Vekil,Zül- Celal, Ve'l ikram, Münker ?Nekir, secde, Malik'ül Mülk, Rıdvan, Haremeyn dini anlamlar ve çağrışımlar içeren kelimelere sahiptir.

Şiir, gazel ve kaside olarak divan şiirinin ahenk ve üslubuna benzer nitelikler gösterse de düşün, izah, ifade ediş açısından hiçbir divan şairinin yaklaşımına benzer bir patikada değildir.

Şiir, bakış açısı, düşün, sentez, irdeleme ve sunum açısından şairine özgü bir özgünlük içerisindedir.

Şiir, divan şairlerine has, benzetme, sıfat, telmih ve mazmunlarını kullanmadan onların dil hususiyetlerine riayet eden bir yaklaşımla yazılmıştır. Şiirdeki dil ve söylem nitelikleri belirli bir şairin değil genel olarak divan şiirinin dil özelliklerini gösterir. Bu açıdan şiir, Arapça, Farsça, Türkçe kelimelerle karışık Osmanlıcanın dil hususiyetleri ve inceliklerine sahiptir.

İÇERİK İNCELEMESİ (Anlam, mazmun, sembol, söz sanatları, imge, fikir buluş... analizi)


Vahyin aydınlığında handan eyle yar beni
Hükmün ile dîdar-ı cemîline sar beni.

Beytin anahtar benzetmesi ?yar? sözü ile kastedilen yaratandır. İlahi hükümlerin ışığını gören bir göz olabilmek arzusu ?dîdar-ı cemîline sar? ibaresi ile izah bulur. didar-ı cemil sözü ile güzel bir görünüş kastedilir. Ama bu görünüş İnanan kimselerin yüzüne inen nur, peygamberin emirlerine sadık olanların görüntüsü ile ilgilidir. Bu vasıflara bürünebilirse şair handan( mutlulukla ve huzurla gülen biri) olacaktır.

Kuran'ın insanlığı karanlıktan kurtaran bir ışık olarak tahayyül edildiği beyitte, yüzlere nur inmesi, arınmak, karanlıktan kurtulmak, ilahi kelamın ışığında huzura gark olmak gibi sezdirilmek istenen pek çok mananın bir beyte sığdırılıp sezdirildiği dikkatten kaçmamaktadır.
Şiirde ayetlerin içine sarılıp dürülmek imgesi dikkati çeker. İlk mısradaki kelimelerin ilk sesleri de vahiy kelimesini oluşturur.
(V)ahyin (a)ydınlığında (h)andan (e)yle (y)ar beni ( e) e ve i sesi Arap alfabesinde aynı harf ile yazılabilir veya e veya i olarak okunabilir.

Beyitte vahiy, aydınlatan bir ışığa benzetilerek teşbih yapılır. Şiirde nida (seslenme) sanatıyla, göz ve aydınlık ile handan, cemil, didar kelimeleri arasında tenasüp vardır.

Bu beyitte (y ve n) sessizlerin tekrarı (aliterasyonu) ile divan şiirine özgü ustaca bir melodi sağlanmıştır. Şiir, aruz ahengini yakalamayı başarmıştır.
Sevdam arzuhalimdir, iner kirpiklerimden
Mümeyyiz eyle, dil-hun düşmeden uyar beni
Sevdasına gözyaşı ile kişilik kazandıran şair, ağlayan göz imajında bir sevdalı tablosu oluşturmuştur.
Gönülde yaralanan ( dil-hun) sevda, yaralı bereli ve kanlı haliyle kirpiklerden inen, sevdanın halini arz eden bir âşık portresi gibi resmedilir. Mümeyyiz ( doğruyu yanlış ilan eden ) bu kanlı gözyaşının yüzden yere düştüğünü duyuracaktır. Mümeyyiz sözcüğünün manasını göz önünde bulundurduğumuzda bu sevdanın dünyevi mi yoksa ilahi bir sevda mı olduğunun ayırt edileceği de ifadesini bulur.
Beyit, imge bakımından buluş mahiyetindedir ve son derece güzel ifade edilmiştir. Bu açıdan şiirin beyt-ül kasid sayılabilecek beyitlerindendir

Kaygı ağından aczin kurtulayım, ey Vekil
Dava için revanım; beklesin bahar beni
Beyitte Peygamber'e ( Vekil) seslenilmiştir. ?Kaygı ağı? dünyevi endişeler ile, dünyevi tuzakları ifade eden mecazi bir örümcek ağıdır. Bu ağdan kurtulmak için Vekilden medet uman şair bahar sözcüğünün mecazi çağrışımlarıyla bu yolda revan ( yürüyen) olduğunu bildiriyor. ?Bahar ? şairin yeni teşebbüslerini ifade eder. Şair, acizlikten kurtulma umudundadır.
Menfîdir, uzak kalsın tenakuz eğilimi
Davayı istemezsem ruhum, kim duyar beni
Tenakuz, sözleri davranışlarına uymayan (dolayısıyla ikiyüzlü, münafıklık manaları kastedilir)anlamındadır. Şair beyitte kendisine dermiş gibi gösterip, dilinde inançlı davranışlarında inançsız kişilere tenkit etmektedir. Dava olarak kastedilen şey samimi bir mümin kisvesine yakışacak gayelerdir.
Meşakkat, ulağıdır kün adına dünyanın
Darıbekadır ihya; menzilden kurtar beni.
Kün: Allah ? Ol ? deyince Âlem olmuştur. Dar ı beka dünyevi hayatın sırrına vakıf olanların gideceği kalıcı cennettir. Yol, merhale, güzergâh anlamına gelen menzil sözcüğü ile meşakkat manaları arasında irtibat kurulunca Menzil Şeyhi'nin mekânına gitmekten kurtulmak manasına ihamlı bir anlam da kastedilmiş olabilir. Beyit, dünyevi hayatın bir imtihan, meşakkatlerin dar ı bekaya varmak için olduğu, dünyanın gelip geçiciliği, samimi bir mümin olarak yaşamak gerektiği fikirlerini içerir.
Meğer ufak adamın hasadıymış gururum
Hayr istemezse ruhum, efendim atar beni
İslamiyet müminleri gurur ve kibirden men eder. Efendim sözcüğü ile Yaratan kastedilirken, kibre düşenlerin dinden çıkacağı izah edilmiştir. Hayr sözcüğünün anlamlarının hepsi kastedildiğinden tevriye yapılmıştır.
Ermeliyim vedanın yeryüzü zirvesine
Vedud'a eğilmezsem, labirent yutar beni
Tasavvuf âlemin mayasının sevgi olduğunu savunur. Vedud'a erenler Allah'ın sevgisine mazhar olabilmiş veli mertebesindeki kişilerdir. Veliler dünyevi hayatı geçici bir imtihan yeri olarak düşünüp, asıl mekânın ilahi sevgi ile bütünleşmek olduğuna inanırlar. Bu yüzden ölüm gününe kadar ?vedanın zirvesine ulaşmak ? arzusu bu mertebeye ulaşmış zatların sırlarına ermek olacaktır. Labirent, inananları bu ana bulvardan uzaklaştıran dolambaçları ifade eden değişmeceli bir ifadedir. Dünyevi hayatın yoldan çıkarabilecek, nefse hoş gelen tehlikelerini sembolize eder. Mevlevilerdeki ölüm gününü ? düğün gecesi? düşünmek fikrine uzaktan bir telmih vardır.
Arasat, irkildiğim düşün gerçekliğidir
Haşir ibdaya rücü günüdür, tutar beni
Şairin muhayyilesinde oldukça yoğun bir yer tutan öbür dünya kavramının bu beyitte bariz bir ürperti ve korkuya neden olduğu belirleniyor. Arasat, ahrette cennet ve cehennem arasındaki deliler, hayvanlar, küçük yaşta ölenler, hiç sevap işlememiş, hiç günah da işlememiş olanların kaldığı tepeciklere ve mahşer yerine denir. Kullar haşirde ( mahşer ve toplanma yeri) dirilecek dünyadaki eylemlerinden dolayı tek tek sorgulanacaklardır.
Zerafetinden artık öteyim görüntünün
Harameyn için Rabbim, eyle bergüzar beni
Haremeyn( Mekke ve Medine)'e vasıl olarak hac farzını yerine getirmek arzusu dile getirilmiştir. Beyitte edebi anlamda tarizler gözükür. Haccı turistik gezi olarak gören ya da hacı görüntüsüyle insanları istismar eden kişilere göndermeler yapılmıştır

31 Mayıs 2009 9-10 dakika 13 denemesi var.
Yorumlar