Oinone'ye İthafen

Hüzünlümü olur Haziran akşamları ya da o akşam öylesine mi denk geldi bilemezdim ama yıllar sonra karar verdim. Öylesine denk gelmişti o akşam. Karanlıktı ve ne ay vardı gökyüzünde ne de yıldızlar. Sanki hepsi benim hüznümle bir köşede hıçkırarak ağlıyorlardı, ben gibi. Öylesine denk gelen o hüzünlü Haziran akşamında.

İlk defa yapmıyordum bunu ve son olacağını da tahmin etmiyorum. Her defasında olduğu gibi içimde bir dolu hatıraların kopardığı fırtınalar, gözlerimde kırılan umutların ve boşa giden hayallerin acısıyla zor duran iki damla yaş, bedenimde ise isyanların ve baskınların hıncı ile başlayan umarsız ve pervasız titremeler var. Öylesine denk gelen o hüzünlü Haziran akşamında.

Kader dedikleri var ya; Hani o anayı yavrusundan ayıran kader, hani sevgiliyi soğuk sularda boğan kader, hani her ayrılıkta tebessümle eserini seyreden kader; işte o kader beni de yıllarca yollara koştu, sevdiklerimden ve beni seven insanlardan, vahşi bir hayvanın bağını koparması gibi, kopardı.

Yıllar sonra bir Haziran akşamı daha gelip de bunları yazdığımda anlıyorum. Kaderimle mücadele etmenin ne kadar gereksiz olduğunu. Ve anlıyorum ki ben çok önceleri bırakmışım bu savaşı, şerefli bir asker gibi onurum rencide olmadan sancağımı kimseye kaptırmadan geri çekilmiş ve dahası da malubiyetimi sindirmişim tüm hücrelerimle. Ve anlıyorum ki ben bu savaşı beni seven son insanı kırdığım zaman kaybetmişim.

Geçtiğim onlarca şehrin birinde, kaldığım yıllarda beni seven son insan.

Ne de güzeldi gülünce, çakmak çakmak gözleri ufalırdı yavaşça, kalemle çizilmişçesine duran hafif pembe dudakları; inci dişlerin üç tanesi görülecek ve gamzeleri belli belirsiz olana kadar açılırdı. O gülünce sanki dünya gerçekten yaşanılacak bir yer gibi gelirdi bana, temiz, dürüst, mağrur ve onurlu. Ne varsan insanlığa ait, hangi vasfını sorarsan sor hepsi ondaydı. Ve dahası da muhakkak. Ona bakarken gözlerindeki yaşama sevincine boğulurdum. Bir an gözlerimi kapatır ve o gözlerin de gördüğüm hayale dalardım. Yemyeşil ovada su içen bir ceylanı ve onu severken Oinone'yi seyrederim kanarcasına.

İşte bu, ne zaman, nerde, ne yaptım bilemiyorum ama Moira ?ın tüm silahlarını üzerime çekmeyi başarmıştım. Moira Eros la bana bir oyun oynadı ve beni Nyks nin acımasız gecelerine attı ve Ate ile baş başa bıraktı. Ben Oinone yi kaybettikten sonra sevebildim, çünkü Eros hiç olmayacak birine atıvermişti okumu. Ve sadece beni değil onu da yaralamış ve kırmıştı bilinçsizce. Tam kurtuldum derken, tam kapanmışken okun açtığı yara Moira atı verdi beni yollara. Ve yollar yıllar birbirini izlerken Oinone hiç çıkmadı gönlümden.

Yine de birkaç soru var ki kafamın içinde dönüp duran yıllar sonra. Gerçekten beni seven son kişi omuydu? Yıllardır göstermelik ilişkiler ve sahte dostluklardan bunaldığım için umut mu olmuştu bana? Gönül mü vermişti bana yoksa sadece arkadaş mı görmüştü? Her şeye rağmen sevmiş miydi beni?
Ah Oinone! Şimdi sana sevgimi haykırsam, yıllarca dağlara haykırdığım gibi ya da bir gece ansızın bir köşeden çıkıversem gözlerine baksam hiç olmazsa uzaklardan baksam da haber etmesem sana umursar mısın? Ne desem ki ben seni kaybettikten sonra sevdim.

Ben zavallı, umutsuz, gezgin kaderi yalnızlık olan...



*Oinone = PINAR TANRIÇASI
*Moira = kader tanrıçası
*Eros= aşk tanrısı
*Nyks= gece tanrısı
*Ate= hata ve günah tanrıçası

12 Haziran 2010 3-4 dakika 1 denemesi var.
Yorumlar