Okul Yolu

3.Gün
Bahçe kapısının demirleri ne kadar soğuk sabahın ayazı kar olup yağmış,dışarısı zifiri bir karanlık,sokaklar kimsesiz
bütün yollar ve mahalle bana teslim gibi bahçelerden yollara,yollardan bahçelere grup halinde kaçışan köpekleri fark ediyorum içlerinde benim belalım yok sevinmeli miyim bilemiyorum,taş döşeli yolun ıslak zemininde kaymamak için dikkat etmeliydim adımlarım bu yüzden çekingen bu yüzden ürkek görünüyorum tek sevincim gökte ay ışığı huzur mutluluk ışıkları yayıyor bu sabah yürüyüşümden keyif alacağımı düşünüyorum.İlk seferlerini yapan minibüslerin ötobüslerden önce davranıp yollardan yolcu kapmaları eğlenceli bir hal ne zaman minibüs gelse az sonra otobüs görünüyor öyle de acele ediyorlar ki otobüslerden önce duraklara ulaşmak için her türlü akrobatlığı yapıyorlar,yürüyorum her şeyin farkında olarak rastlaştığım her bir güzel fotoğrafı atlamadan.Ezanlara icabet eden cami cemaatından insanlar dua okuyan yüzleri ile ellerinde bastonları karınca incitmez yürüyüşlerine selam vere vere geçiyorum saat 06.26 servis araçları öğrencilerini toplamaya başlamış benim merakım yine aynı öğrenci binanın önünden geçiyorum küçük kız çocuğu servis aracına binmek üzere esnemesi devam ediyor şöför ön camı elindeki bezi ile silmeye çalışırken ağzındaki sigara mide bulandırıcıydı bir kez daha kahroldum üstelik daha ilköğretim çağı çocukların aracında sigara içen bir şöför sabah yürüyüşümün tadı kaçtı birden,araçların her zamanki geçişleri bana asap bozucu olarak gelmeye başladı uzun bir zaman kendime gelemedim yarınlarımızın gözbebekleri çocuklarımız evde,serviste,sokakta,okul önlerinde belki okulda sürekli olumsuz şartlar altında en güzel çağları şu modern kent yaşam gariplikleri içinde gelip geçiyor aileler sağlıklı kurulamıyor anlayış,kavrayış,sevgi saygı ilkeleri üzerinde inşa edilemeden temiz süreçlerden geçmeden kurulan aileler kısa zamanda ya dağılıyorlar ya da geçimsizlikler yüzünden hayat zehir oluyor hem kendilerine hem çocuklara.Beylerbeyi ışıl ışıl ve boğaz her zamanki sır dolu sessizliği ile yanıbaşımdan geçiyor bu erken saatlerin ayrı bir kokusu var okula yaklaştıkça mesai gerçeğimi düşünüyorum yapılacak o kadar çok iş var ki,ve bahçenin kedileri yüzümü gülümsetiyorlar biri kapı önündeki banka kurulmuş biri kapıya çömelmiş okulu ilk kantinci açıyor arkasından ben giriyorum saat 06.35 ...

4. Gün

Bu saatte havanın ılık olması şaşırtıcı gökyüzü neredeyse masmavi,yıldızlar veda etmek istemiyorlar şafak sökmesine daha vakit var saat 05.45 uyku tutmamıştı iyi ki her zamankinden daha erken yola çıkıyorum bahçe kapısı yarı aralıktı yörenin bütün köpekleri belki de evin geniş bahçesinde sabah kurultayını yapıyorlardır insana huzur veren bir hava var inşallah ağzımın tadı bozulmaz biraz ileride benim belalım o kangal köpeği beni fark eder etmez kısa bir tanışma süzüşü ile kısık sesle bir iki havladı bu da aramızın düzeldiğini gösteriyor bu saatlerin iki dost canlısı olduk belki de.Kendimi sıkmayacağım göğün ve sabah rüzgarının canı istediği gibi yürüyeceğim minibüslerin korna ikazlarına kızmayacağım yakın geçen arabaların arkasından türkü de okumayacağım önüme birden fırlayan kedilerin ani korkutmaları altında eksenimi dağıtmayacağım can sıkıcı bulduğum kömürle ısınan evlerinden çıkan zehirli koyu dumanlar için aptalca bir durum daha var mı böyle kömürler demeyeceğim.Yürüyorum ıpıssızlığın bu kadar hoşuma gideceğini bilemezdim ıslık çalmak geliyor içimden ta ki o küçük kızın servise bineceği noktaya kadar yüzü atkı ile gözlerine kadar kapalı eldivenli elleri minikçe binanın bahçe kapısına kadar gelmiş bekliyor yapyalnız kendisini uğurlayan ne bir el ne de açık bir pencereden bakan gözler yok içim burkuluyor demek kent hayatının çocukları bazıları şanslı gibi görünse de zenginliğin arka planında böylesi ilgisizlik ve sevgisizlikler çok derin yaralar açacaktır ileride yıllar sonrasını gözler önüne getiriyorum aynı çocuk nasıl bir anne adayı olur daha zalimce mi ? yoksa şizofrenik depresif ruhsal çelişkiler içinde mi bir hayat veya içine kapanık o kadar çok konu birikiyor ki zihnim doluyor boğazım düğümleniyor uzakta köprünün ışıkları yeşil renkte boğazın suları bütün bir şehrin acılarını hissediyor gibi sırlarıyla akıyor.Üzerimde paltom uzun siyah atkım siyah eldivenlerim sabah yürüyüşüne çıkmış adam fotoğrafından çok şehrin yabancısı biri oluşum hissi ince bir tebessüm bırakıyor dudaklarımda beylerbeyi'nin ışıklı caddesinden geçiyorum sağımda polis evi az ileride olgunlaşma enstitüsü ve boğazın mavi siyah yeşil güçlü enerjik akışı kendimi dinlenmiş huzurlu görüyorum yarım saattir yürüyorum ve İstanbul benimle içimde sağımda solumda önümde her taraftan ruhumu aydınlatıyor da aydınlatıyor nihayet saraya, beylerbeyi sarayına komşu okula ulaşıyordum bahçenin kedileri sıra sıra koşup geldiler ama maalesef onlar için hazırladığım bir şey yok elimde göz göze geliyorum sevgiyle bakıyorum bu saatte uykularında olmaları gerekmiyor muydu ?..


( devam edecek

16 Şubat 2012 5-6 dakika 164 denemesi var.
Yorumlar