Okunmamış Mektuplar

Yok be gülüm öyle uzaktan bakmakla her şey halledilemiyor. Tam düzeldi düzeliyor derken bir yama daha yerinden sökülüyor benden habersizce ve yine başladığım yere dönüyorum. Ne iğne nede yama işe yarıyor. İkinci defa aynı yerden yama tutmuyor bilirsin... Neyin bedeli, hangi günahın kefaretidir bu?

Duvarcı ustası kendinden emin her gün bir yenisini ekliyor piramide ve gözümde büyüyor yontulmamış taşlar! Taşı taşa vuruyorum kıvılcım çıkıyor bir kıvılcımla başlayan ateş büyüyor büyüyor ateş topuna dönüştüğünde temin buz kesiyor. Ne üşüyorum nede yana biliyorum. Kendime sus kalıyorum. Bana ait her şeyimi yevmiyesiz hamal gibi geceye taşısam nasırlanmış omuzlarımla gece sabah olmak bilmiyor. Gündüze ayak bassam kaldırımlar bana ait olmayan ayaklarımın altından kayıp gidiyor.

Çıkmaz sokaklar yine ad değiştirmiş. Mutluluğun adını gelincik koysam olmuyor papatya koysam yaprakları yetmiyor. Sonrası olmuyor be gülüm olmuyor. Hani derler ya doğuştan şanslı olacaksın. Ben şahit olmadım ama doğru galiba insan doğduğu gün kaderi de eline veriliyor. İşte öyle bir şey kolay gözüken hayat her gün bir acı doğuruyor. Acın büyüdükçe sende büyüyorsun ve tam üstesinden geldim dediğinde, içtiğin sigaranın nikotini gibi üstüne siniyor.

Kırklansan neye yarar iki yakasını bir araya getiremiyor bir tas suda boğuluyor ölüyorsun sanki.

Tek dostum dediğin kelimelerin yakasından tutsan elinde kalıyor sorgusuzca seni terk ediyor. Sabah olunca canın aynı yerden acıdığında susuyorsun dişlerinin arasına sıkıştırdığın acın ağlamaya başlıyor. Hepimiz aynı gök kubbenin altında nefes alıp veriyoruz bir birine değmeden yinede tarifi olmuyor ! ne beden dilimiz, nede küçük dilimiz bize ait istem dışı konuşuyoruz zoraki kelimelerle.

Hayatın neresinden başlarsan başla hep mağlupsun ve hayat senin bir adım önünde gidiyor yakalaman ne mümkün. Sahip olamadığın mutluluğun ise senden habersizce her gün yeni bir acının koynuna giriyor uyutmaya çalışıyorsun. Biraz uyuta bilsem gözlerimi. Senin görmediğin bir anda sülükler yapıştıra bilsem kangren olmuş yaralarıma o zaman canım daha az mı acır yoksa daha çok mu acır yoksa hissetmez miyim yeni sancıları. Bilirsin ilk önce sızlıyor geçiyor, sonra sızlıyor ve geçiyor zannediyoruz ama aslında bizim bir parçamız olmuştur nereye gidersek gidelim bizimle gelecektir bizden habersizce.

Herkesin yarası kendine büyük gelir derler ya? Bu kadar acıyla kaç parçaya bölebilirsin sus öğrettiğin dilini, kaç parçaya böle bilirsin ellerini, ayaklarını sana ait zannettiğin vücudunu. Kaç parçaya bölebilirsin omuzlarındaki yükü, seninse. Silebilir misin parmak uçlarından kimliğini!

24 Haziran 2015 2-3 dakika 14 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Yürek yaraları hem ruhu hem de yüreği ve bedeni acıtıyor çoğu kere. Bazı zaman sabır da yetmiyor bir şeyleri düzeltmeye hüzünlü bir yazı baştan sona...👍😅