Ölü Bir Dil, Osmanlıca!

Osmanlı İmparatorluğu, İslamın etkisiyle ve birçok topluluğu bir çatı altında toplaması nedeniyle, çeşitli dillerden etkilenmiştir.
O dönemde özellikle, bazı devlet büyüklerinin Doğu kültürünün dilleri olan, Arapça ve Farsça sevdası yüzünden, Türkçe önemini kaybetmiş, kendi diline bu yabancılaşmanın sonucunda, önce Arap alfabesi kabul edilmiş, daha sonra da Arapça ve Farsça sözcükler, tamlamalar dilimizi istila etmiştir.
Bu nedenlerden dolayı, Osmanlı İmparatorluğunda, Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızcanın bileşiminden oluşan, Devletin (resmi), aydınların ve elit kesimin kullandığı dil olan Osmanlıca ortaya çıkmıştır.
Osmanlıcada ,Türkçenin öz yapısı kullanılmış, sözcükler bakımından, Arapça, Farsça ve daha sonraları Fransızca tercih edilmiştir. Dilimizdeki temel ve eylem kökenli sözcüklerin dışında, kalanların neredeyse tamamı, Arapça, Farsça ve Fransızcadan oluşmuştur.
Türkçedeki bu yabancılaşma, % 80 lere varmıştır.
Bu dönemde yine ulusal ölçümüz "hece ölçüsü" terk edilmiş, yerine kimsenin doğru kullanamadığı "aruz ölçüsü" getirilmiştir.
Osmanlı sanat, edebiyat ve kültür çevrelerinde kullanılan bu dil, o günkü halk tarafından ne anlaşılmış, ne de kullanılmıştır.
Bu dönemde Anadolu'da yaşayan, Türkmen inancının mistik ozanı, Yunus Emre'nin, sevginin ve aşkın ozanı, Toros türkmenlerinden Karacaoğlan'ın, protest şiirin eşsiz ozanı Pir Sultan Abdal'ın şiirleri bugün bile rahatça anlaşılan arı Türkçe ile yazılmıştır.
İşte size çok açık iki örnek:
En büyük divan şairlerimizden olan Baki'nin bir beyiti,

Miyanun rişte-i can mı gümiş ayine mi sinen
Binaguşunla menguşun gül ile jaledür guya.

Halk ozanı Karacaoğlan'ın bir dörtlüğü,

Kuru kütük yanmayınca tüter mi
Ak gerdanda çifte benler biter mi
Vakti gelmeyince bülbül öter mi
Ötüp gider bir gözleri sürmeli.

Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasından ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasından sonra, Atatürk'ün dil devrimiyle, tarih boyunca Türklerin oluşturduğu , en anlamsız ve temelsiz dil yapısı olanOsmanlıca son bulmuş ve Latince gibi sadece, bilimsel çalışmalarda, kullanılan ölü bir dil haline gelmiştir.
Tarihte kabul ettiği dini, oluşturan toplulukların dilinden, bu kadar etkilenen, başka bir ulus yoktur. Herhalde.
Maalesef, Osmanlıdan bu yana süregelen, anlayışa göre, Ülkemizde insanlar, Arapça, Farsça bilip, onları kullandıkları ölçüde, müslüman sayıldıkları için, günümüzde de bazı, Osmanlıcı, dinci, ümmetçi, tarikat ve guruplar, Osmanlıcayı kullanma ve canlandırma çalışmalarına başlamış bulunmaktalar.
Ama, ben bu gayretlerin etkili olabileceğine inanmıyorum. Çünkü, biz güzel Türkçemizi seviyoruz ve yüzyıllardır dilimize yapılan, saldırılara rağmen, onu halk olarak, sonsuz bir bağlılıkla, konuşmayı sürdürüyoruz.

26 Şubat 2009 2-3 dakika 138 denemesi var.
Yorumlar