Ölü Yüzlere Şizofren Masallar

Sendelemiş birinin gerginliğiyle dolup taşan vücut kadar, alarma geçiyor düşüncelerim. Kimsenin yem vermediği kuşlar gibi aç çığlıklar atıyor içimde bir kısım.
Tepinip duran bu yalnızlık çorak bir amazona dönüşmüş içimde ve tüketmeye çalışıyor beni durmadan.

Ne ye yarar bilmek? İçini kemirip duran bu düşünceleri ortadan kaldıramadık tan ve kendini bir tamam düzelteme dikten sonra, her kapı yine o kaotik odaya açılmıyor mu nasılsa?


Olan olmuş, biten bitmiş, giden gitmiştir ama aklın yarısı takılıdır bir cümleye bir yüze

ve o zihnin sarmalına çengel atmış düşünce denilen illete.

Küllerden dev bir kale inşa etmiştir insanın aklı. Derin yerlerinde ya pusuya yatmış düşman bekliyordur vurmak için zihnine en ağır balyozu. Veya ıssızlığın devasa büyüklüğünde sahra çölü gibidir fikrin içine saplanıp kalan o kuraklık. Yürü yürü bitmez zihnin yolları bu nedenle...




Düştükçe gözyaşlarım/ hüznüm bulutlar gibi ağlar. Kanamayan yaralar vardır hani gri zamanlardan kalmış, içeriden dövdükçe kıyıyı dalgalar; sahil büsbütün susar...



işte;


gitmeler kalmalarla yer değiştiriyor bazen, acınası durumlardan değişik bir ruh haliyle geri tepmesi olayların, sinir bozucu bile gelmezken insana. Titrek bir zihin yorgunlukla ölü yüzlere şizofrenik bir masal anlatıyor. Sıradanlığın ötesinde bir günde hemde.

Başka sesler diğerleriyle yer değiştiriyor nasılsa.





Sessiz ol mia!


bildiğim kelimeler kırgın, her imge alıngan, az dokunaklı/ bolca dramatik tüm bunlar.
Konuşmak bozdu her şeyi ve düzeltemedi duyulan seslerin hiç biri. Başını yasladı umutsuzca şair, ağladı denizde ki dalgalar. Kustu seslerini martılar.

o yüzden coştu dev gibi dalgalar...

o yüzden yüksek sesle gürledi gökyüzü...

hep o yüzden refakat etti maviye bulutlar...




demir tavında dövüldüğü vakit,

kendine kalan yabancılıklar dır söz geçiremediğin, kıyısı olmayan denizler gibi kaka kalır gözyaşların, akacak yolu bulamadan.




Sahi!

Aydınlığı sıvamak var mıdır karanlıkla? Yersiz çabalarımızın oluşturduğu boşluklar caba.
Hiç bir tecrübeyi atamayız bu yüzden suya, her şey anlamak içindir bir şeyleri. Yer değiştiren roller işte tüm bunların gereği.

Çocukluk/ olgunluk...

bir fidan ve yaşlı bir ağaç...

yalnız buğday başakları gibi başları dimdik. Yine de/ dikenlidir kiminin gölgesi.



Aynı yollardan tekrar tekrar geçersin, belki sendelemiş, belki tevekkül dedir nefsin.
Başka bir istikamette yüzer bilgeliğin, baksan kırılgan bir mağduriyetle/ eteğinde yirmi dokuz harfli bir mengene. Dişlerini geçirmek için törpüler harfleri tane tane.
Susmak elzemdir bazı anlarda.


Anlamı kaybolmuş her sesin keşmekeşi dudağımın ucunda oysa.

Yutsam...

veya kussam...
en güzeli hiç bulaşmasam...


zamansızlığın yorduğu güç. onlar kaçsa, ben kaybolsam.
Bütün olsak
veya
ben koşsam, birileri yorulsa.
Hep bir birine uygun tezatlar.
Paralel denklem, deli eden onlarca teorem ve sormak anlamsız ne kalır geriye?

Hesaplanmış bir gidiş değil midir ruhun karışması evrene.


Sözlerimi yarıda kesmemelisin/
kendi disiplinsizliğine alet etmemelisin fikrimi.


Üzerlerini soyarak dinliyorum kelimeleri ve bunca patırtıyı sadece anlamak için çıkarttığım için
'ayıp' diyor tanrı.
Kaskatı, hatta katır kadar inatcı bir kalış
Dişlerimi sıkıyorum olanca kuvvetiyle.

Onca terbiyesiz..

onca çıplak!
Kahrolası çıplak kelimeler...

Kopardı adeta göbek bağını hepsi.

damdazlak bir çoban mersiniydi görebildğim manzarada.

Onca kuru...

onca çıplak...

gözlerimi yumdum en sonunda.

Kulaklarıma sokuldu daphnis'in aryası.


'sersemlemek güzeldir' dedi büyük annem.

'sessiz ol mia!'

'tufan kopacak tanrı'nın avucunda/ az sonra'



çayırdaki kelebek duymadı büyük annemi...
çuha çiçeği duydu yalnızca.


'sessiz ol' dedi bana
'sessiz ol mia!'


'gün/ geceyi yorup yutacak az sonra nasılsa...'




06/03/16
maide özgüç

06 Mart 2016 3-4 dakika 19 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Hayat ve yaşananlar, kimi gerçek kimi masal, ama acı çekerek ama mutlu olarak yaşadıklarını özümsüyor insanlar. Güzel bir yazıydı güne yakışan tebrikler içtenlikle Maide hanıma...👍