Ölümün Günlüğü

19 Nisan 2014- Yeni bir gün başlıyor. Gün eskiyen fotoğraflarda gülümsüyor. Elimde çocukluğumu tutuyorum. Bir şarkıyla büyüdüm varoşların yüreğinde. Devşirilmiş oyuncaklara kirli ellerimle dokundum. Süt dişimi topraga hüzünle gömdüm. Yıldızlara isimler verdiğimi düşünürken, gülümseyen fotoğrafın arka yüzüne saklıyorum kendimi. Çocukluğumu hapsediyorum geçmişin bütün yoksulluğuna.

20 Nisan 2014- Gençliğimi düşünüyorum. Yarım limonun saçlarıma verdiği mutluluğa ve eskiyen kayışımın utangaclığına saklanarak yazıyorum. Hatırladığım birşeyler var. Ayışığı bir celladı odama taşırken, direncin sesiyle kurşun kalemime ilişti şiirim. Neydi o?

"Öfkem, kalbimi geceye teslim ederken,
İki yıldız düştü avuçlarıma
Güvercin kanatlarına astığım bildiri sesleri
İki yıldızı boyadı kızıla.

Yoldaş!
Kentleri kucaklayan şarkılara koş
Dağların yamacında gençliğim
Üşüyen yumruğun öfkesiyle
Sarılacak yüreğine.

İki yıldızın türküsü
Örgütlemiş kentleri
Duyduğun o ses
Fabrikalardaki ölümün yükselişi
Madencinin direncidir.

Yoldaş!
Alnımızda çoğalıyoruz
Azığımızda gezinen umut
Açlıktan düşene güç
Düşmana sıkılan kurşundur!!"



21 Nisan 2014- Bugün üşüyorum. Kemiklerimin titrediğini hissediyorum. Nasıl olurda bir battaniye ısıtmaz bedenimi? Üşümekten zevk alan insan varmıdır? Üşümek, kalbimin derinliklerinde hissedebildiğim garip bir sancı.

22 Nisan 2014- Bir ölünün titreyişini görüyorum. Ölüler, şafağın ve günbatımının kör insanları. Toprağın karanlığını kucaklayan ve çürüyen ömrün geride bıraktığı kimsesizler. Nedir ölmek? Toprakta kımıldamayı bekleyen yeni bir yaşam mı? Tanrıların bize sunduğu korkunç bir filmin sonu ve hiçbir geriye dönüşün olmadığı; yaşayan tüm canlılara armagan edilen cehhennem. Beni doguran annemin sevinci ve benim onu ugurladığım hüzün.

23 Nisan 2014- Örgütlenmiş bir ağıtın çemberinde boğuluyorum bugün. Bu bir cinayet mi? Gün bütün masum ölümleri şerbetliyor. Dudaklarıma dokunan bu ekşi tadın kanıyla besleniyor toprak. Yurtsever bir gazetecinin radyodaki sesini duyuyorum. Biraz sonra susuyor. Avutulmuş çocuk gibi bende susuyorum. Henüz işlenmemiş bir cinayetin silah sesiyle uyanıyorum güneşe. Kanımın kızıllığında uçuşan kelebeklerin rengiyle boyuyorum duvarları. Çöl sıcaklığını üşüten rüzgârın, penceremi öpüşünü görüyorum. Camın saydamlığında yitiriyorum güneşi ve korkunç karanlığın terleyen balıkları yutmasıyla susuyor zaman. Gece soluksuz ve saldırgan bir ölümü hatırlatıyor bana. İçimdeki yolun uzunluğunda yoruluyorum ve hangi vakit o yolun kıyısında beklediysem, ayışığının dudaklarıma dokundurduğu hüzünlerde ağlarım. Şiirlerin ve öykülerin içinde karıştırıyorum sayfaları. Brecht oluyorum sabaha varmadan. Biraz sonra demleniyorum Kafka'nın mektuplarında. Bir kadını sevdiğimi düşünüyorum. Düşündüğüm yerde çirkinliğimi yitiriyorum..

24 Nisan 2014- Dün hangi sokağa astım kendimi? Bilmiyorum.



27 Nisan 2014- Bu gece yağan bütün yağmurlar lekeleniyor. Kırları güzelleştiren çiçeklere uzatıyorum ellerimi ve kanın rengiyle siliyorum gözyaşlarımı. Karanlığa saklıyorum gözlerimi. Kent ışıklarıyla sevişiyor gökleri aydınlatan işgaller. Hiç bir savaşçının cesur olmadığını görüyorum. Hangi insan daha çok ölür? Yurtsuz türkülerin fukara yürekleri mi? Yoksa yurtluların nefesiyle beslenen öfke mi? İçimizdeki cesetlerin çogalmasıyla son buluyor bir çok savaş. Tanıdığım bütün fukara ölümlerinde ölür kalırım ve kendi cesetimi omuzlarımda taşırım. Kuşkuyla çürütüyorum doğacak güneşin huzurunda belleğimi.. Unuttuğum bir çok hüznün çirkinliğiyle yargılıyorum eskitilmiş sevincimi.



28 Nisan 2014- Kustuğum kanın merasiminde gülüyorum..



1 Mayıs 2014- Sonsuz uykunun ertesi akşamına gidiyorum. Beni bir nehrin kıyısında karşılıyor annem. Yanaklarıma dokunan ellerinin sıcaklığında doğuyorum. Size dair birşeyler sorduğunda ölüyorum. Ölümle yaşam arasında koşuşan çocuklar ellerimi tutuyor. Onca çocuğun gülümseyişinda öpüyor alnımdan soğuk bir nefes. Uyanmaya çalışıyorum. Betimlenmiş onca ölümün içinden kaçıyorum. Onca kaçışmanın serüveniyle uyanıyorum.


4 Mayıs 2014- Kanımı ve yüreğimi toprağa hazırlıyorum.


6 Mayıs 2014- Darağacına çekilen bütün umutlar adına gülümseyin..


9 Mayıs 2014- Güneşli bir gün çıkacağım yola. Yüzüme yansıyan merakla bakacağım insanlara. Isırgan bir hüznün şarkılarını duyacağım. Bedenimde dinmiş bir acının sevinci, dağlara teslim ettiğim yüreğimle kucaklaşacak. Akşam boş bir midenin sesiyle uyanacağım. Dudaklarıma dokunan toprakla doyacağım.
Tam oradan geçtiğinde biriniz, göze görünmez varlığımdan irkileceksiniz. Kederli ve insan etiyle beslenen ağaçların gölgesine saklanacaksınız. ...


11 Mayıs 2014- Yarım bırakılan hiç bir günlük yoktur.. Bir ertesi günü yazacak mutlak yaşayan bir insan vardır....

.....

20 Eylül 2017 4-5 dakika 22 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 6 yıl önce

    Günün yazısını ve yazarımızı kutlarızud83eudd20