On demeden kalkmak lazım...

Gelişime açık olmak her insanın ve her toplumun en masum isteğidir.

Masum görünen bu isteği gerçeğe dönüştürmek ise ancak çalışan ve üretenlerin ulaşacağı yerdir...
Dün akşam bir kardeşimle konuşurken, konu ne olacağız sorusuna yanıt bulmaya geldi dayandı, insanlarımızın birçoğu bu soruyu birilerine sormaktan yoruldu sanırım. Eminim gelecek hakkında planlama yapmak isteyenler veya daha yolun başında olan gençler bu sorularına yanıt aramaktadır...

"Her şeyin başı hayır" klasiği ile yaşayan, Allah büyüktür cümlesiyle hayatına şekil veren bizler ne kadar çalışkan, üretken olursak olalım, ülkelerin ürettiği politikalar ve ekonomik ayarlar sonrası, vidaları gevşeyen, sonrasında da patates çuvalı gibi bir yerlere yığılmaktan kurtulamayan vatandaşlarız...

Bunu defalarca yaşadık ve gördük..!

Ülkelerin gelişmişlik seviyesi yapılan köprüler, barajlar, yollar, tüneller, hastaneler, ortalıkta cirit atan son model araçlar veya gökdelenler diye düşünüyorsanız, yazıyı okumayı burada bırakabilirsiniz...

Bundan yıllar önce küçük bir köyde doğan insanlar vardı, erkekse eğer sadece askerlik yapacağında köyünden çıkar, sonrasında geri dönerdi, bir bayansa eğer, ya köyünden birisi ile evlenir, ya da yakın bir köye gelin giderdi, dünyaları bundan ibaretti. Buraya kadar bizlere göre çekilmez bir hayat hikayesi gibi gelse de bu hikayenin çok güzel bir yönü var biz onu ele alacağız...

Şöyle gözlerimizi kapatalım ve kısa bir süre düşünelim, hangimiz kendimize yeteriz bu zamanda? Soruyu, biraz daha açalım dilerseniz, kim kendi kendine yaşayabilecek yetenek, bilgi ve beceriye sahip, var mı bu özellikleri taşıyanlarımız?

Marketleri, manavları, fırınları kapatalım mesela...

Kaç gün karnımızı doyurabilir, kendimizi besleyebilir, ihtiyaçlarımızı giderebiliriz? Marketleri, fırınları geçtim, on beş gün elektriksiz yaşayabilir misiniz?

Yukarıdaki köyde yaşayanlar, bir ömür boyu kendine yeten insanlardı, farkında mısınız? Koca bir ömürden bahsediyoruz burada üç beş günden değil..!

Bu ülkede kaç il, ilçe, kasaba, köy veya yerleşim birimi şu an bunu yapabilecek güçtedir sizce?

İşte konunun başından bu yana gelmek istediğim nokta da burasıdır..!

Bir ülkenin gelişmişlik seviyesi, ilerleme seviyesi, kalkınma hamleleri bana göre işte bu sorunun cevabında gizlidir...

Bırakın köyü, şu zamanda kendi kendine yetebilen, kendisini besleyebilen, kendi ekonomisi olan, kendi enerjisini üreten, kendi tarımını yapan, kendi teknolojisini üretebilen iller, ilçeler, kasabalar, köyler yapılmadığı sürece, ben o ülkenin ne kalkındığına inanırım, ne de iyi bir geleceğe sahip olduğuna...

Yaşadığım ilçe dahil, yerel yönetimlerden, ülke yönetimine kadar, gerçekten bir şeyler yapmak isteyenler varsa eğer, ilk önce bu planlamayı yapmalı, böyle bir kalkınma yoluna gitmelidir. Bunun dışında kalkınma hamleleri, çalışmalar, uğraşılar hepsi beyhudedir...

Nakavt durumuna giren bir boksör gibi, her seferinde yumruğu yer, hakemin dokuza kadar saymasını bekleriz, on demeden kalkabilir ve ayakta durabilirsek bir süre ne ala, yoksa birilerinin ortaya havlu atması için açar ellerimizi dua ederiz..!

Gelişime, çalışmaya ve gerçekten üretmeye yetenekli olan ülkenin insanlarıyız. Bu yeteneğimizi, sanal sayılabilecek kalkınma hamleleriyle, ekonomi paketleriyle, olur olmaz rol model ülke programlarıyla başaramayız...

Yapmamız gereken, damarlarımızda dolaşan, genetiğimizde yer alan dinamikleri harekete geçirmekten başka bir şey değil.

Bir Avrupalı beynine ve düşüncesine sahip değiliz belki ama içimizdeki cesaret geleceğimizdir.

Genç beyinlere sahibiz, ülkenin yöneticileri artık doğru ekonomik hamleler yapmayı düşünmelidir çünkü, hakem henüz saymaya devam ediyor maç bitmiş değil...

04 Kasım 2017 3-4 dakika 95 denemesi var.
Yorumlar