Onulmaz Yara

Yüreğimin onulmaz yarasıdır aşk; kimi sevsem hep o tanıdık acıyı ciğerlerine çekiyorum, kimi sevsem hep bir adım geride kalan yaralı tarihim, kimi sevsem dallarında esen yabancı bir rüzgarım şimdi, kimi sevsem parantezi açık unutulmuş bir uçurum...
Bakma böyle güçlü durduğuma aslında küçük bir kızım hala masallarda kendini büyüten ve dinmez sızılarına yalandan masallar örten...
Büyümek zoruma gidiyor nedense, oysa adam olacak yaşa geldiğimi söylüyor herkes. Ben büyümedim ki daha... Baksana içimdeki aynalara ey sevgili, ne çok ölüm var.
Her ölümden yeniden doğan ben değilmişim gibi yaşama acemi umutlarla çıkıyorum her sabah. Sabahlarıma gül kokusu yerine dalgaların kıyıya attığı ölü martılar serpiliyor bir önceki gecenin hüznünden. Denizlerin uzağındayım; kulağımda çalınan bu ağıt ölü dalgaların yitirilen sevdasıdır. Sevda... Ah ne kadar da yakın bana siyah intihar senaryoları gibi yoksul masamın üstünde değil; aşk fakiri yüreğimin tozlu raflarında duran, durup durup beni acıtan ve kanatan. Sevda... Ah! Ne kadar uzak bir ah gibi... Hiç olmamış sen gibi...
İçimi acıtan bu ölüm kimin ey sevgili! Bu yetim yalnızlık, gece ağlayan özlem, mabetlerini devirmiş inanç kimin. Gidecek yerim yok, bilmez misin yüreğinden başka. Koyma beni buralarda dememişken sen anılarını toplayıp tez elden katil bir gecenin yollarından bırakıp gidiyorsun ellerimi. Ellerim hiç okşanmamış saçları uzun bir sonbahar akşamüstüdür senden sonra. Ellerim hiç sevilmemiş, hiç okşanmamış...
Dengesi olmayan kederlerin göğsünden söküp aldığım kelimelerle kafiyesiz dizeler yazıyorum sana. Sahibine gönderilmemiş mektupların bir ömür beklemiş çaresizliğinden, seheri olmamış ütopyalarımın ıssız kentlerinden, gün doğumları yağmalanmış dağlarımın kardelen asiliğinden, ayaklar altında ezilmiş esmer bir çocuğun umutlarından, yarını olmamış ve olmayacak bir romanın gün batımından, kovulmuş kavimlerden, tanrısını yitirmiş bir dervişin kaleminden yazıyorum. Yazıyorum da ey yar; sen beni duyuyor musun?
Bugün yokluğunun asırlaşan özlemiyle yeniden tutuşturuyorum kalemimi ve bedenimi. Sen yanma diye... İçinde ben olmayan; düşlerinin başı dik, beni unutturan yolların aydınlık olsun diye... Sevdama yer vermemiş kalbinin kapısını çalmayışımı bağışla ey sevgili....Masallar hiç bitmesin, ben hiç büyümeyeyim sen düşlerindeki o yaralı sevdayı emzir diye... Ben ölürüm sevdanı verdiğin o gül hiç solmasın diye.
Ben ölürüm; ölürüm de ey yar, sen benden sonra yaşar mısın ki?

28 Nisan 2010 2-3 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Hüzün dökülmüs dizelere, yazilarinizin devami dilegiyle sayfaniza selamlarimi birakirim.