Ortaya Karışık Eylemsiler

Kendime rastlayabilmek için son zamanlarda başkalarından gitmeyi tercih ediyorum. Geçmişi bırakmam gerektiği söyleniyor, “o, orada kaldığında güzel gelmeli” deniyor... Şu andan ötesi müphemlerin can kurtaranı. İnanmak istemiyorum.

Çocukluk aşkıma gidiyorum sonra; en masum halimin benimle büyülenen tescilli kimsesizliği... Son zamanlarda onu çok anıyorum, penceremin önünde. Gördüğüm bela manzaranın yıllar öncesine kaydığı zaman yolculuğunda ona el sallıyorum hayalimde. Eli, yağmur değdiren kadınların öpücüğüne asılan mutluluk paltosu şimdi. Doğan kızı, “Baba” kelimesinin asalet tabelası...

Beni hatırlayamaz, görse bile tanımaz. Kendimi tanımayı unuttuğum kahramanlıklarımca fısıltılı selamlaşmalarımda ben bile kendimi tanıyamıyorum.

“Ben de yazarım” dedi, hadsizin biri. “Sen, yazdığın için kendini özel mi sanıyorsun? İnternetten baktığım cümlelerden ilham alarak ben de yazarım, yazabilirim, kompozisyonum çok iyiydi” “Bu öyle bir şey değil” dedim. “Nasıl bir şey?” diye sordu. Bu hissin nasıl bir şey olduğunun nasıl bir şey olduğunu bilmezken bir de bana kafa tutuyordu. Yazmakla imtihanımın herkes tarafından yüz tam puana kaş göz çizilip alaycı bir rütbe olarak sınandığı fakir yazarların edebi cinayetlerindeydim.

Herkes, her şeyi yapabileceğini sanıyor. Üstüne roman da yazabileceğini, üstelik kelimelerle dansının alev topuna dönüp kendisini bir şaheser ilan edebileceğini.

Herkes, herkesin yeteneğinin farklı olduğunu kabul edemiyor. Aşağılık kompleksi var o herkeste, bir nefret var, bir kabullenemeyiş var, bir sevemeyiş bir hakir görüş var. Çocukluk aşkıma bel bağlıyorum böyle zamanlarda, sarılıyorum ona arkasından. Beni eşi sanıyor; kül eşine dönmüşken ben.

Cesaretimi kürsüye kaldırıp “Konuş evladım” diyorum. Susuyor, ben, yıllar önceki ben, hiç değilim. Fitilliyorum ateşi; manzara hidayetlerinde kadastrosu oluyor sevda imitasyonları aşkımın, artık kalpten sevemiyorum.

Yıllar, yılanlara dönüşüyor, gece, iki buçuğa ramak kalışı beni bir tedirginlik geçe.

Durup dillendiğim yerde durup dinlenmek istiyorum. Sonra bakıyorum, ben yıllardır hep dinleniyorum.

En sohbete muhtaç, en yaşamaya hevesli ve en aşka kucak açmaya kabul anımda bile. Taşınıyorum.

Gönül evimin hicran sokağından yalınayak ve kibar çıktığım yıllarımca yeni bir yuva arıyorum. Taşranın ve rutubetli suskunluğun iç çektiği cadde başında mahalleye soyka kalıyorum.

Ben, o tanıdığım ben değilim. Acaba ile gerçekten mi prensiplerimin virgül ucubeliği sırtımdan gitmeyen bir ezberken skolyoz teşhisimde kalbim fazlaca yamuk bedenime; düz sevemiyorum.

Çocukluk aşkımın kızına bakıyorum, “aşkım alındı, çocukluğum kalsın çocuk” derken; bindiğim salıncaklardan beni itiyor, çocukluğumu öldürüyor, onu yaşatamıyorum.

“Baban sende kalsın çocuk, ben, o ben değilim. Babanı çocukluğum gibi sevemiyorum.”

“Yürü ya kulum!” demeyen o sevdalar, cebimden düşürdüğüm zengin umut kadar kaldırımların toz bezi oldu. Çifte standart burjuvazi yolculuklarında kibrit beni çaktı; sönmeden biliyorum.

21 Ocak 2021 2-3 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar