Öylesine

Aşk sakızını yuttum sonunda, boğazımda kalan bilinmezlikler zahmete indirgenen çaresizlikler oldu. Çınlayan kulaklarımın bir çırpıda parmaklarımdan dökülen dedikodusu oldum.

Kendimi yazıyorum yalnızlığıma, insanlar görüyorum; zahmetsiz bakışlarından acımak hissi dökülüyor. “Bana acımayın” diyemiyorum; acımak, merhamet hissinin canlı olduğunu gösterirken.

Merhametsiz bir dünyada nefes almak acınmaktan daha acı geliyor. Kaşınıyorum acılarıma, “Ayrılık kaşındırır” diyor, iç sesimin kaybı ağustos böceklerinden kalma tembellikken… Bir kelime söylüyor, üç yüz altmış beş gün susuyor sonra.

Kalp çarpıntımı unuttum sonunda, daha büyük acıların kapısında Ali Baba ve Kırk Haramiler film sahnesinden kalma bir “Açıl susam açıl, kapan susam kapan!” anını yaşamaktayım. Kapıda üşüyen ben oluyorum.

Yazmak, diyorum, parmaklarımı yazarken harfe harflerden paydos eden yalnızlığımın bereketi başkalarınca kaçmış kimsesizliği olsa… Benden başka kimseye uğramasa, aşk uğramadı; uğrayan bu kalem, benden başkasına yakışmasa.

Heyecan parolasını unuttum sonunda, nereden giriş yapıyorsam yüreğime; kıpırtısı muallime ve bir dersi var ki, hep yalnızlık üzerine…

Kabul ettim artık. Tüm umarsızlıklarıyla. Tüm beyazlıklarıyla, saçlarımdan ayrı…

Merhabalarda çürüttüğüm aşklarımın hoşça kal ile biten hikâyeleri oldu.

Hoştum kaldım…

Kendimi söküyorum bekleyişlerden; sonunda anladım, günler özel değil, özelliği bizden gelen…

Mutluluklar diliyorum, farkındayım.

Bıraktım, sevdiğim tüm adamlar artık başka kadınların adamı…

Aşkı yuttum sonunda, kalbimde değil; midemde kaldı.

Kelebeklerden ayrı…

25 Mart 2021 1-2 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (2)
  • Yine baştan aşağı akıcı bir paylaşım ve yine okunması güzel. Yazmak yakışıyor sana. Ve yakışanı da iyi yapıyorsun. Paylaşımının en güzel yeri Ağustos böceği olan kısmıydı ki ben o kısmı çok beğendim. Kalemine sağlık arkadaşım...

    Sevgiler

    DeLi-oĞLan