Öyleyse Sev Beni

En son beraberken farkettim ki artık sigaranı masanın üstünde bırakmıyorsun. Ve çantanın fermuarıda hep kapalı. Kuruntulu bir insan değilim ama sözün sustuğu zamanlar olduğuna daima kendimi inandırmışımdır.
Hasretini bitiren sabahla birlikte seninle kavuşmak için bedenim hep bir ömür fazladan isteyecek kadar da görgüsüz davranabiliyor. Sevmek yetinmek değil yeni şeyler istemektir bunu ağzından hiç düşürmezdin öyle değil mi?
Evimi kendim boyama fikri önce eğlenceli geldi fakat fırçayı elime alınca ne kadar zahmetli olduğunu ve bu işi yapanların neden çok para istediğine aklım yeni yeni yatmaya başlayınca anladım. Herkesin yaptığı işin çok kıymeti yokmuş. Ama bir şeyi eğer gerçekten çok istersen onun bir parçası olmaya alışabiliyor insan. Hiç bir kavganın olmadığı dünya hayali de bu eğilimden değil mi?
Geçen gün yeni resimlerini gönderdin. Çok değişmişsin diyenler gibi sendeki yedi farkı aramaya başlayanlar gibi seni eğlendirecek buluşlar içinde olmadım. Çünkü değişim karşı tarafın beklentileriyle orantılıdır. Sevgiliyi sevmekten ibaret olan ilişkilerde tenlerin ötesine geçemez iletişim. Sorunda zaten ten seviciliğinden kaynaklanıyor. İkimizde önceki ilişkilerimizde bunun tanıklığını yapmadık değil. Görünüşte sevgili ya da aşık olanların gidişindeki farklılık bu yüzden yadsınamıyor.
Daha önce sorduğumu hatırlıyorum neden fecr i naz koyduklarını adını. Ve bu isimden kurtulmak için geçen zamana direnirken, reşit olana kadar çektiğin ıstırabı satır satır dinlemiştim senden. Ben ise senin düşündüğünün aksine sıradanlıktan ayıran bir soluk gibi algılamıştım bunu. Diğer isimlerin içinde kaybolup gitmeni engelliyordu seni. Babanın yerinde olsam bende bu tür bir isim arayışı içinde olurdum. Şimdiki adında zaten bunu yapmanın verdiği pişmanlığı ele vemiyor değil.
Sesindeki kırılganlığı hissetmeme rağmen son sözü duymadan yargıya varmak istemedim, bana kendimi savunma hakkını vermeden bu kararı aldığın halde, yine de kabir ziyareti gibi çökmüş bir yürekle geldiğini hissedebiliyorum.
On yedi saatlik otobüs yolculuğunun ardından nasılsın diye sormak yerine başımı öne eğip nasıl buldun dedim. Dudaklarımdan çıkan ilk cümleye teslim olduğumun farkındaydın yine de üstünde pek durmadın.
Eve geldiğinde eskisi gibi değildi odalar daha çok güneş alıyordu ve çiçekler susuzluktan kurumamıştı. Özelikle sarıya boyamıştım duvarları çok sevdiğin kum sarısına. Renklerin şifrelerinden öğrenmiştim biten bir ilişki de sarının herşeyin farkındayım ve gitmene engel olmayacağım demenin anlamını taşıdığını.
Ki üzerinde sarı bluz ve siyah etek de zaten bunun geri dönüşü olmayan bir bitiş olduğuna şahitlik ediyordu. Duşunu aldıktan sonra masanın üzerindeki kitaplara göz atıyordun ben sana yorgunluk kahvesi hazırlarken. Hatta kendi yazdığım romanı okumaya başlamıştın. Ama kapakdaki başlık oldukça sarsmıştı seni.
Anlat bakalım dediğimde büyü bozulmuş ve susmayı tercih edeceğin gün gibi aşikardı. Sessizce kahveni yanına koydum taki sen bir tek söz söyleyene kadar varlığını sana hatırlatmadım. Bana ne zamandır yazıyorsun dediğinde kendimi hazırlıksız bulmuştum. Soru sorman yerine teselli edici bir söz bekliyordu beynim.
Kitabın adındanda anlaşılacağı gibi "uçuruma sürülen aşklar" sevdikçe yalnızlaşıyoruzun özeti sayılabilir. Onu tanıdıkça unutuyoruz. Merakımız azaldıkça özlemimiz de haritadan silinen şehirler gibi kaybolup gidiyor. Dolayısıyla aşktan beklentiler arttıkça hayal kırıklıklarını görmezden gelemeyeceğimiz acıların esiri oluyoruz.
O an bakışlarını gözlerimden ellerime çevirdiğini unutarak elimdeki resmini avucumda ikiye katladım. Pek önemsemez gibi daha fazla dayanamayarak kadınsı sözleri ardı ardına saymaya başladın. Bazen küfrederek mermi sıkıyordun sözleri, bazen gözyaşlarını engelleyemeyecek kadar hislerine yeniliyordun. Ve sonra derin bir sessizlik.
Buraya terketmeye geldiğini biliyorum Sure. Ve hiç bir hazırlık yapmadım senden sonrası için. Alışkanlıklarımı da değiştirmedim yalnız daha çok dua ediyorum artık. Anladım ki; eksikliğini hissettiğimiz duyguların devamı mümkün olmayınca içe kapanarak hayata ihanet ediyor insan. Ben seni hatırlatacak herşeyi alkolle unutmaktansa tam tersine, Tanrıyla olan ilişkimi gözden geçirdim. Ve farkettim ki; ne zaman kavga etsek dualarım dilimde yedi kat yabancıya ait gibi oluyor. Ne zaman bir sarılmanın sonuyla biten anımız olsa kendimi Tanrının yanındaymış gibi güvende hissediyordum.
Sen aslında şu an son sözlerini dudağında saklarken ben yeni doğmuş bebek gibi herşeye karşı savunmasızım.
Ayağa kalktın ben oturmayı tercih ettim. Yanıma doğru yürüdün ve birden kendini üzerime bıraktın. Bayılmadan önce son sözleri zorlukla duyabildim öyleyse sev beni.

22 Eylül 2012 4-5 dakika 35 denemesi var.
Yorumlar