Para Ödüllü Bir Yazı

Hayat dediğimiz bu yolculukta her birimiz yeni şeyler öğreniyoruz. Her geçen gün duygularımıza, düşüncelerimize yeni şeyler katıyoruz. Bu "şey" kelimesinden bir çok anlam çıkarabilirsiniz . Zaten ki amacım da bu olsa gerek.

Her bir yazımda kendi hayatımdan izler bırakmaya çalıştım sizlere. Bugün de yine genelde sözlere dökemediğim şeyleri anlatmaya çalışacağım.

Ben geçmişte maddi durumu çok da iyi olmayan bir ailede doğdum birçoğumuz gibi. Ebeveynlerim çok genç yaşta olgunlaşmak zorunda kalmış, yaşlarından büyük yükler almışlar omuzlarına. Onlara mutluluk değil de parayı aramaları gerektiği söylenmiş sürekli. Ve ben bunu çok doğal karşılıyorum. Çünkü insan kendinde olmayan şeylerde arar mutluluğu.

Annem de babam da sorumluluklarla birlikte daha kendini büyütemeden bizi yetiştirmeye çalışmışlardı aslında. Ama ikisinden de yakınamam. Onlar altında ezildikleri bu sorumluluklar altında beni, bizi çok güzel yetiştirdiler. Diğerleri gibi çok büyük ailevi sorunlarım olmadı.

Abim hep çok başarılı bir çocuk olmuştur benim. Eğitim hayatı boyunca gözde biriydi. Ve ona baktığınızda parlak bir geleceğinin olduğunu görmek çok zor değildi.

Ben de başarılıydım kendime göre. Ama önünüzde bu kadar parlak biri olunca kendi ışığınızı göstermek biraz zor oluyor . Bir de üstüne abim günümüzün sınav sistemine, eğitimine uyan bir çocuktu. Bense hep sanata merak salmışımdır. Şu ana kadar resim çizmeye , müzik aletlerine ve yazı yazmaya ilgi duyduğum zamanlar oldu. Ben ezbere yaşamayı seven biri değildim.

Hep farklı olanı seviyordum, alışılmadık olanı.

Sanatı ruhunu dinlendirmek için değil de ruhunu yaşatmak için kullananlardandım .

Ama biliyorsunuz günümüzde sanatı kullanarak yaşamınızı devam ettirmek çok zor. Size geçim kaynağı olamıyor bir kere. Şimdi diyeceksiniz sen sanatı para için mi yapıyorsun ?

Tabi ki sanat benim için parayla ölçülemeyecek kadar değerli. Ama nefes aldığım süre boyunca  paraya ihtiyacım oluyor. Ve eğer hayatınız da sadece sanata yer verirseniz paraya ulaşmak çok zor.

Böyle bir dünyada yaşıyoruz işte.

Bazen para gençlerimizin hayallerini de satın alabiliyor...

 Gerek eğitim hayatımda gerek normal yaşamımda sürekli kendimi kanıtlamaya çalıştım. Biraz bencil ve özgüvensizdim sanırım. Çünkü sürekli övgüye ihtiyaç duyuyordum.

Sürekli göz önünde bulunmak , alkışlanmak istiyordum. Herkesin imrendiği o kişi olmak istiyordum. Biliyorum kulağa çok egoist geliyor. Ama bir detayı da vermek istiyorum sizlere.

Başarıya bu kadar aç olan çocuk , ufak bir toplumun önünde bile elleri durmamak üzere titreyen bir çocuktu aynı zamanda.

Toplumun önyargısı altında ezilmiş korkak biriydi. Şöyle düşününce ne kadar tezat geliyor birbirine değil mi ?

Bir yanda herkesin gözdesi olmak isteyen,  parıltılı bir yaşam isteyen biri varken diğer yanda toplumun önüne çıkmaktan korkan biri var.

Ben böyle biriydim işte...

Kendi duygularıyla çatışan, ne istediğini bilmeyen biriydim.

Kendimle bile bu kadar kavga içerisindeyken , başkalarına kendimden taviz veriyordum.

Birisi bana minnacık bir sevgi gösterdiği an  tüm fedakarlıkları yapmaya hazır oluyordum.

Dışardan bakınca aptal gibi gözükebilirim. Ama tavizlerimin ardında hep bir sebebim vardı.

Ben insanların gözlerine baktığımda o karanlıkların ardındaki ışığı görmeyi çok seviyordum. Hayatım boyunca fazlasıyla azımsanacak insan tanımış olabilirim. Ama tanıdığım her bir insanda gördüğüm şeyler aynıydı.

Yaşam koşullarımız ne kadar farklı olursa olsun hepimiz içimizde aynı şeyleri taşıyoruz bana kalırsa.

Kötü ve iyi kavramlarının bile hala tartışma konusu olduğu bu dünya da ben bu tartışmaların hepsini reddediyorum. Çünkü iyi ve kötü diye bir şey yoktur bana kalırsa. Yalnızca "insan" vardır.

Her birimizin öyle bir karanlık köşesi var ki , o köşe bütün süslemelerden arınmış yalın sevgiyi içeriyor. Ve aynı yer de derin arzulara da şahitlik edebiliyorsunuz.

Dikkatinizi çekerim ki kötülük demiyorum , arzular diyorum.

Bu arzular değil midir zaten bizi kötülük dediğimiz kavrama iten ?

 Sözün kısası ben her insanı sevmeyi tercih ettim. Tabi benim hayatıma herhangi bir parmakları dokunmadığı sürece. Sonuçta bencil biriyim demiştim öyle değil mi ?

Bana dokunan yılanı nasıl sevebilirdim ki ,yani arzularım izin vermezdi bir kere.

Kendimden önce başkalarını sevmiş bir maceraperesttim işte.

 Bu yazı da kendi özel defterimin dışarı açılan bir kapısı olsun sizlere...

Çoğu zaman yazıp yazıp kenara attığım cümlelerimde sizin de kendinizi bulmanızı umuyorum. Kaybolan bir çocuğa para ödülü koyulamaz sonuçta değil mi ?

Hayatınızda bol benceli günler diliyorum sevgilerle...







11 Ekim 2023 4-5 dakika 35 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • 6 ay önce

    Kutlarım Gizem hanım güzel bir paylaşımdı