Pazırık Halısı

1949 yılı yazında Sergei I. Rudenko'nun başını çektiği bir grup Rus arkeolojist Siberya'da Altay dağları tepelerinde bir buz mezar açtılar. Bu mezarda daha sonra dünyanın en ünlü dokuma halısı ünvanını alacak olan adını bulunduğu bölgeden alan bilinen en eski halıyı buldular.

Pazırık yerel dilde ölüler vadisi anlamına gelir ve denizden 1,600 metre yükseklikteki Avrasya kıtasının Altay bölgesindedir. Bu vadiden kurgan adı verilen 14 mezar çıkarılmıştır. İlki 1929 yılında çıkarılan bu mezarlardan yedisi 1940 yılında açılmıştır. Bu açılan kurganların 5 tanesi büyük ve özel bir yapıdadır. Bu kurganların M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Bu kurganları yapan kültürlere de yerli Sibiryalılar Pazırık adını vermişlerdir.

Günümüzde Rusya'da St. Petersburg Arkeoloji ve Hermitage müzesinde saklanan Pazırık Halısından alınan materyaller Rus ve İsviçre'deki bilim adamları tarafından karbon testine tabi tutulmuş ve çıkan sonuçlar halının M.Ö. 383-200 yılları arasına ait olduğu saptanmıştır.

Pazırık halısının günümüze böyle bozulmadan gelmesi içinde bulunduğu mezardaki suyun donmuş olması ve böylece bozulmadan korunmasındandır. Halı bir buz topu olarak bulunmuş ve çözüldüğünde birkaç yırtık ve kayıp bir köşesi dışında çok iyi durumda dokunmuş simetrik bir el halısı olduğu gözlenmiştir. Halının yün lifleri çok iyi durumda ve halen elastikiyetini korumaktaymış. Halı özel yöntemlerle yıkanmış, kurutulmuş ve üzerine alkol, jelatin ve gliserin içeren özel bir karışım sıkılmıştır. Pazırık halısı bu haliyle başka bir bakım görmeden 1950'den beri St. Petersburg Hermitage müzesinde sergilenmektedir. Pazırık halısı nerdeyse kare boyutlarındadır. (1.83 x 2.00 m.)

Kurganda bulunan bu halı inanılmaz inceliği, yüksek kalitesi, motiflerinin zenginliği gibi özellikleri ile dikkati çeker. Buzul haline gelmiş bir kurgan odasında, mumyalanmış ölü at, dört tekerlekli araba ve diğer ev eşyaları arasında bulunan bu halı, ilk defa 1953'te yayınlanarak çok geniş ilgi uyandırmış, daha sonra etraflıca tanıtılmıştır.

Halı 1.89x2 m. boyutunda ve çok ince yünden (iplik) yapılmış olup, 10 cm2'de 36.000 Gördes düğümü ile inanılmaz ve dahasonraları erişilememiş bir ustalık eseridir. Halı, süvari figürlerinden geniş bordur, geyik figürlerinden ikinci geniş bordur, grifonlardan bir iç ve bir dış dar bordur, zeminde 24 kare halinde haçvari çiçekleri ile kırmızı zemin üzerine beyaz, sarı ve mavi renklerin hâkim olduğu dama tahtası'na benzer bir örnek göstermektedir. İran halılarında ise hakim motif bitkidir.

Tarihçelere göre Altay bölgesindeki bir yer adından dolayı 'Afanasyevo Kültürü' denilen kültür alanında, ilk kez at ehlileştirilmiş olup bu bölgede yaşayan insanların da Hunlar olduğu belirtilmiştir. 'Hayvan yetiştiren atlı göçebelerin, göç ederken, yük taşıyan hayvanlarca taşınabilecek, kolay nakledilebilen çadırlara ve çadır eşyalarına ihtiyaçları vardı. Çadırların tanziminde Avrupa üslubunda mobilyalar tanınmıyordu. Böylece çadırların tanziminde en önemli rolü halılar oynuyordu. Uhlemann'a göre halıcılığın asıl vatanın tam kuru istep bölgeleri olduğunu, Klimatik hususiyetler de ortaya koyar. İstep kuşağının en karakteristik göçebe kavimleri Türk kavimleri olduğu için, halı yapımı ve yayımı bakımından oynadıkları rolün en büyük olduğu yolundaki düşünceler de tabidir. Bu,pek çok uzmanın üzerinde birleştiği bir fikirdir'.

Atla beraber koyun bozkır şartlarının vazgeçilmez hayvanıdır. At, manevra gücüyle yoğun Çin nüfusu karşısında Türklere hayat hakkını sağlarken, koyun da yapağıyla giyinecek ve barınacakları eşyaların yapımına imkan vermiştir. Türkler koyunların yünlerinden keçeler yapmışlar ve koç başlarını da keçelerine, kilimlerine halılarına damga olarak işlemişlerdir. Mesela "Yenisey'in yukarı akımında ve Uygurlar'dan sonra, bir müddet Moğolistan da yaşayan Kırgızların halıları da keçe cinsindendi. Bunlarda kullanılan bezek motiflerine yerliler koçkardıng müzü (koçların boynuzu) derler".

Kazakistan'daki Kazak Türkleri'nin hâlâ keçeden ayakkabı-çizme yaptıklarını ve üzeri koç başlı nakışlarla işlenmiş keçeleri, bütün Türk cumhuriyetlerinde görmek mümkündür.

Rudenko, kurgandaki eşya ile halıyı İskitlere mal ederek MÖ 5. yüzyıla tarihlendirmiştir. Daha sonraki yayınlarda Ghirsman ve Bussagli, MÖ 4-3. yüzyıllara koymuşlar, nihayet Mongait, birçok araştırmacının MÖ 3. yüzyıl ile İsa'nın doğumu arasındaki yıllara tarihlendirmeyi uygun bulduğunu belirtmiştir.

Daha sonra J. Zick-Nissen ise, halının MÖ 5. yüzyılda Susa ve Frigya arasında herhangi bir merkezde yapılabileceğini, sanat geleneklerinin Kuzey Batı İran'ı işaret ettiğini ileri sürmüştür. Bununla beraber, ölülerin gömülmesi âdetleri, mumyalanmış ölülerin tipleri-genetik özellikleri ve Altay bölgesinin tarihi ile komşu kurganlarda çıkan diğer eserler karşılaştırılınca, halının Asya Hunları'na ve MÖ 3-2. yüzyıllara mal edilmesi akla yakın gelmektedir.

Dünyanın bilinen ilk halısı olarak kabul edilen Pazırık halısı üzerindeki pars damgası ile at, eyer ve pantolonlu süvari resimleri günümüze kadar bozulmadan kalabilmişlerdir. Pars, Kazakistan'ın eski başkenti Almatı'nın ve Tataristan'ın bugün dahi devlet damgasıdır.

Bir tek eyer ile atlı süvarilerin giyinişleri dahi, Pazırık halısının Türk kültürüyle ilgili olduğunu ispatlama açısından çok önemli ip uçları vermektedir. Ayrıca eyerin Türk buluşu olması ve atlı kültürün gereği olan giyim biçiminin Fars giyim tarzıyla alakasının olmaması da önemli bir bilgi kaynağıdır.

Vambery, 1863 yılında Hive, Tahran, Buhara gibi bölgelerde yaptığı seyahatler hakkında bilgiler verirken halı ve keçe imalatının Türkmenler tarafından yapıldığını zikrederek nakışların işlenişini şöyle anlatır: "Bir kadın dokunulması istenen nakışların örneklerini kum üzerine parça parça çizer, işçiler de bu örneğe bakarak halıyı dokurlar".

Halı sanatının doğduğu coğrafya, Türklerin yaşadığı alanlardır. Halı hakkında yapılan yüzyıla yaklaşan çalışmaların halı sanatının bütün dünyaya Türkler tarafından tanıtıldığını ortaya koymaktadır. Pazırık halısından önce bulunan ve VI. yy. ait olan halı da Doğu Türkistan'da bulunmuştur.


İslam ülkelerine ise halı, Selçuklular tarafından tanıtılmıştır. Pazırık'da bulunan düğümlü halı da bilim adamları tarafından 'Türk Düğümü" olarak bilinen "Gördes Düğümü' ile dokunmuştur. Ayrıca düğümlü halı tekniği ilk defa İç Asya'da kullanılmıştır. Bu nedenle bazı eserlerde düğümlü halıların Türk tarihiyle yakın ilgisi olduğu belirtilir. Sanat tarihçilerinin belirttiğine göre, "İran Düğümü" 'asimetrik', Türk düğümü ise 'simetrik' tir. Dolayısıyla Pazırık halısındaki düğümlerin de simetrik olması, bu halının Türk halısı olduğu, en azından İran halısı olmadığı hususunda önemli bir belge olması gerek.

Türk halı sanatının ve dünya halılarının en eski örneği, halının bir Türk buluşu olduğunu ortaya koyar. Dünyanın bu bilinen en eski halısı Ruslar tarafından İskitlere ait gösterilme çabalarına rağmen taşıdığı pekçok belgeli özellikten dolayı Hun Türkleri'ne ya da Proto Türkler'e aittir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Pazırık Halısının aynısını ürettirmiştir.

10 Mart 2010 7-8 dakika 138 denemesi var.
Yorumlar