Perdeler yine gözlerinde açık kalmış

Acı yine rapt olmuştu yolumda, bütün serüvenlerim hep aradığım o yağmurlu iklimde pelteklenirdi gözlerimin ta içine sokularak.Dedim ya işte rüzgar öfke kusmalarında bıkkın, bulutlar çarpışmalarında kan damıtır üzerine yorgan diktiğim hayallere.Ve yolumuz bir tarafı Babil asma bahçeleri kadar harika, bir tarafı Ortadoğu kadar iniltili sesler bağlamakta yüreğimize.Umudum biliyor musun sensiz hayaller nehrinde sevgilinin dokunuşlarıyla yıkanmıştım.Süzülüşleriyle korkak damarlarıma kan pompalaması yangın yerine acı damıtması, beyazlar yerine kırmızıya boyanan o kader dakikaları daha benzimde duruyor.
Meydanların tozuna bulanmış İspanyol boğalarının hızındaki hırsı acı duygulara katık etmeyi istemeden hırslanmıştı hüzün baltalı düşünceler esrarlı eylemlere sevginin utanç kollarını sarmalarken.Ve o doğduğum şehir dikiz aynalarında kirli gösterilirken, bir tek annemin sütü ve senin gözlerin tertemizdi.Perdeler, genç kız rahmi kadar utangaç açılırken sana, ben mumyalanmış bir insanın benzi kadar tanınmaz bir halde gözlerindeki bir tarih kadar eski acı dolu sevgimi arıyorum.Ve ihanet sokaklarında bir berduş olmak.Yağan yağmur saçlarımdaki kiri pis bir kokuya çevirdiği ana kadar, infazımı kaldırımların soğuk betonlarında düşlüyordum.Kırık camlı boğuk boğuk şehir, kiremit kırmızısı evlerden telaşlı telaşlı gelinler suya giderken.Sana bahşettiğim sancılarım tekrar yürek uçkurumda giz sırlarını kalbime nakş edercesine sızıyordu bedenimi bütün gücüyle.Yapraklar olur olmaz öksürmelerle yere düşerken gözlerimdeki yaşlara sinir olan bulutlar şehrin üstüne yağmur yağdırdı.Ve bana acıyan güneş gülen yüzünü gösterdiğinde gökkuşağı selama durmuştu binbir güzellikteki renkleriyle.Kahverengi tahta evden sevgilinin, kırık pencereden bakışları türkü söyleyen gözlerdi sanki.Ardı sıra dalmalar, yanılgılar köşe başı düşüncelerde.Senin o istediğin ben gözbebeklerinde düğümlendiği zaman evin bütün pencereleri perdelerin sana bakan sessizliğiyle pes ederlerdi yalnızlıklarından.Düşte dokundurduğun sanrılar içinde bana dokunabilmen o kadar da zor değildi.Sana acı beslediğim gözyaşlarım yani sırdaşlarım, avuç içi terlemelerim , silik görünüşün kırık camdan bir tarihin iniltilerindeki sessizlik sende gömülü.Arşın hain meydanlarında, eski bir evin içerisinde boğuk,çizgili pencereden ve yırtık perdelerden bana ayrıştırdığın duyguları alamamak ne kötü ey sevdayı muhterem.Bilinir miydi ses tizinde yoksul bir kelime olmak o da aşktı sevgilim.
Açık bir sınır kapısından bir acıyla ayrılmanın tutuk ürpertisiyle, silahlı, mayınlı,taşlı yoldan çakıl taşların üstünden kandan kırmızı olmuş gözlerimi ayırmadan geçtim.Sen günümün tatlı gelincik çiçeği olma faslı çoktan yitirmiştim hayalimde.Yalın bir sevda olamamın yanık bağrıyla sana artık hiç bakamıyorum.


MUSTAFA ORMAN/25.07.2009

24 Temmuz 2009 2-3 dakika 4 denemesi var.
Yorumlar