Postmodern Şiir Nedir
Belirsizliğe, tanımsızlığa, biçimsizliğe yaslanan postmodernizm, tartışmalar içerisinde varlığını koruyarak etki alanını günden güne artırmaktadır. Bugün postmodernizmin ötesine geçildiği ve kültür çalışmalarında yeni teorilerin gündeme geldiği dillendirilse de postmodernizmin tam olarak anlamlandırılamaması, araştırmacıları yeni fikirler ortaya koymaları noktasında cesaretlendirmektedir. Bir sanat ve edebiyat akımı olarak 1960 larda Amerika ve Fransa da ilk olarak görülmeye başlayan postmodernizm, II. Dünya Savaş ı sonrası aydınlanmacı aklın iflas etmesi sonucu geliştirilen eleştiriler üzerinde vücut bulur. Modernitenin her şeyi akla göre yorumlayarak insan ve insan ile alakalı her türlü faaliyeti mekanik bir yapı olarak değerlendirmesine postmodernistler şüpheyle yaklaşarak düzen, biçim, bütünlük, birlik gibi unsurları göz ardı ederler. Özellikle sanat ve edebiyatta söz konusu unsurlar yerine düzensizlik, biçimsizlik, parçalılık, eklektizm, ayrılık ve karmaşa gibi unsurları ön plana çıkararak modern sanat söyleminin dışına çıkarlar. Modern söylemde sanatçının dâhi olduğu ve sanat eserinin biricikliği kabul görürken postmodern söylemde sanatçının ölümü ve eklektik bir biçimde eserin meydana getirilmesi dillendirilir. Denilebilir ki eklektizm bütün postmodern sanatın temel özelliğidir. Yeni bir değer üretmekten ziyade var olan malzemelerden yeni yapılar meydana getirmeye çalışan postmodernistler farklı teknikler kullanırlar. Fredric Jameson, postmodernistlerin pastiş (öykünme) yöntemi ile eserlerini ortaya koyduklarını belirtir. Ona göre bireysel öznenin kaybolması ve kişisel üslubun varlığını yitirmesinden sonra pastiş evrensel bir uygulamaya dönüşür (2011: 55). Terry Eagleton pastiş ile birlikte postmodernistlerin parodiye (yansılama) de sıkça başvurduklarını söyler. Ona göre sanatın artık dünyayı taklit etme görevi ortadan kalktığından sanatçı, temsil etmenin parodisini yapar . Yeni bir değer üretmekten ziyade var olan değerleri farklı teknikliklerle bir araya getirir.
Gerçekle hayalin iç içe girdiği kişiden kişiye değişen görüş algısı yaratmak postmodern şairlerin yegane gayesidir. Her okuyucu farklı duyular ve duygular dünyasına girmelidir. Görünen her şeyin aslında kişiden kişiye değişen şekil ve şemaları şiir için de geçerli olmalıdır. Daha net bir şekilde düzensizlik, biçimsizlik, süreksizlik, belirsizlik, çok seslilik ve çok kültürlülük gibi kavramlarla açıklanır. Postmodern edebiyatın postmodern söylem gibi modern Batı düşüncesine karşı duyulan güvensizliğin bir sonucu olarak genellikle II. Dünya Savaş ı sonrası dönemde Avrupa ve Amerika da yeşermeye başladığı, 1960 lardan sonra ise dünyaya yayıldığı düşünülür.
Postmodern edebiyat hakkında uzun yıllardır birçok şey dile getirilmiş, Amerika ve Avrupa da olduğu gibi Türkiye de de postmodern edebiyat ile ilgili yüzlerce çalışma yapılmıştır. Fakat Türkiye de postmodern edebiyat çalışmalarının büyük çoğunluğunun öykü ve roman gibi kurmaca eserlere yönelik olduğu gözden kaçmaz. Buna karşın Amerika ve Avrupa da postmodern edebiyat çalışmalarının ilk önce şiirde başladığı daha sonra roman ve öykü gibi kurmaca metinlere yöneldiği görülür. Batıda postmodern şiir antolojilerinin uzun yıllardan beri hazırlandığı, postmodern şiir denilen bir fenomenin çalışma nesnesi olarak ele alındığı bilinir. Türkiye de bazı makaleler ve eleştiri yazıları dışında şiir ve postmodernizm ilişkisine değinen çalışmanın olmaması büyük bir eksikliktir. Bütün sanat dallarının postmodernizmden etkilendiği bir ortamda şiirin de belli açılardan postmodernizmden etkilenmesi kaçınılmazdır.
Dış dünyaya nasıl sorusuyla yaklaşmak yerine ne sorusuyla yaklaşır. Postmodern şiirin kökeni ile ilgili bir görüş de edebiyatta deneysel girişimlerin artması hakkındadır. Şairin özerkliğini savunan modernistler metne değişik müdahalelerde bulunarak geleneksel değerlerden ve biçimlerden sıyrılmaya gayret ederler. Postmodernistler, daha ileri giderek şair ile birlikte metnin de özerkleşmesi gerektiğini öne sürerler. Bu noktada, edebiyatı bütünüyle deneyselliğin emrine veren Oulipo hareketi postmodern şiir ile ilişkilendirilir. Geleneğin tekdüzeliğine karşı postmodern şairlerin diledikleri gibi denemelerde bulundukları ve estetik kalıpları kendilerine göre dönüştürdükleri doğrudur. Bu özellikler göz önünde tutulursa Frank O Hara yı postmodern şiirin öncülerinden kabul etmek yanlış olmaz. Nitekim M. Nuri Parmaksız, postmodern bakışın ilk defa Frank O Hara nın şiirinde görüldüğünü ileri sürer.
Frank O’HARA şiir örneği:
bundan on yıl sonra
frank'i düşününce
belki
gözümden ansızın
bir damla yaş yuvarlanacak
çölün engin göğünde beliriveren
gümüş bir uçak gibi
oysa albuquerque'de
alvarado otel'in taze çimenleri
bugün karşımda duran avlu kadar
parlak yeşildi
tıpkı seni hiç tanımamış olan papazın
üç hafta önce, rubert burns ve seninle ilgili saçmalıklarını
o yavan sesiyle sıraladığı yer gibi
onun sesini boğmak için düşüncelerime haykırdığım
yer gibi
"aah, frank o'hara aşırı yaşamaktan yere yığıldı."
hadi, sevgili çocuğum, kalk artık... seni seviyoruz.
Türk Edebiyatında ise şiir denemesi nadiren görülür. Genelde öykü ve romanda kendisini gösteren postmodern akım Selim Savaş Karakaş’ın “Aşkın Gizemi” isimli romanında ve farklı dergilerde yayımlanan şiirlerinde görülmektedir.
Selim Savaş Karakaş postmodern şiir örneği1:
BOYA
Dün gece seni okumuştum
Açık kalmış yıldızlar başımda
Seni okumuştum, en güzel kitabımdın
Tiz opera tonu gibi yattın üstüme
Birden cazibesini kaybetti kelimeler
Ellerin...
Ellerin neden yüzümde değil?
Bir saksıya bahar mı aşılıyorsun?
Dün gece çiçeklerin boya istedi dudaklarımdan
Kara kuru bir rica...
Saçların perişan
Çiçekler gözlerime bakıyor
Tüm boyalarımı gülüşüne kullandım...
Selim Savaş Karakaş postmodern şiir örneği 2:
SIR
Yakışların tüter avuçlarıma kınasız
Donuyorum, aşk gece ve tipinin açık üstü
Maskelerin üzerinde ölü bakış ruhu
Suda akan italik ezmesi hayatım
İyilere taşınır nedensiz göç yolu
Ya da ölene kadar bin defa ölür aşk!
Yine düştüm harflerine kelimelerin
Yeşil bırakmışsın kalbinin kapılarını
Bu ne dikkatsizlik?
Dans etmeyi kurgula iki dudak arasında
Annene sor! Saçın bile kırılır umutsuzluktan
Akrep çeşmeden damlayan yelkovanı tetikler
Geleceksin belli ki ayazın nefesi açtı güneş
Doldu ateş böcekleri çayıma.
Bir sır vereyim mi ?
Korkma ölümden
Yaşanmamış hayallerin nefretinden kork!
Takılır ayağına kaçar yıldızlar çiçeklerinden
Kısmetsiz sokaklarında yarasa replikleri
Ağzında barut istilası karıncalanır muhabbetlerin.
Daim olsun kısır hislerin
Nasıl olsa bir gün çıkar yüreğim bu esaretten
Sörf yaparken kıvırcık yanaklarında mazi
Kırarım kitapların öğretemediği vuslat şarkılarını
Ezbersiz ayakların düşer bahçesine göğsümün
Severim sevmelerin bedel olsa da ömrüme
Yüzümde sört izlerin kalın ve derin
Ateş yağmuru sırılsıklam yapışmış kaderime
Tuttum hassas dilini sirenler umrumda değil
Isıracağım.....
Son Gemi Edebiyat Dergisi 1 Şubat 2019 Sayfa 43