Prof Dr. Erkan Topuz'dan Bilgiler

Prof Dr. Erkan Topuz'dan Bilgiler

HAYATIMIZLA OYNUYORLAR


Baktım markette zencefilli gazoz da var, ithal etmiş büyüklerimiz, sağ olsunlar. İçinde zencefil var mı ? Yok,aroması da, rengi de yapay.

Ama kendisi doğala özdeş.

Bizim bir çiçekçi var, serada karanfil ve gül yetiştiriyor.

Satmadan önce üstlerine koku sıkıyor.

Doğala özdeş gül !

Kayseri'nin en ünlü mantıcısına götürdüler, Kaşıkla diye bir yer.

'Yer' demek doğru değil, entegre tesis mübarek.

Bir kapıdan 80 kilo giren, diğer kapıdan 100 kilo çıkıyor.

"En iyi Kayseri mantısı burada"

Aldım iki kutu, eve getirdim koydum dondurucuya.

Bir ay sonra yemeğe kalktık, baktık mantı acılaşmış.

Niye ki? Et mi bozuldu?

Etin bozulması mümkün değil, çünkü et yerine soya kıyması kullanıyorlar, içinde et olan mantı neredeyse kalmadı.

Acılık içindeki azot gazından geliyor. Raf ömrü uzasın diye paketlenme aşamasında azotu basmışlar mantıya.

Doğala özdeş!

Bir bilgi daha:O, mantının raf ömrü uzasın diye içine konan azot gazı zamanla gıda zehirlemesine yol açıyor. Bunların hepsi doğayla özdeş gazlar. Onlara "gıda gazı" diyorlar. Azot gazı da, oksijen de istenmeyen durumlarda inert atmosfer oluşturarak gıdaların kısa sürede bozulmasını önlüyor. Mesela, taze etlere de oksijen gazı veriyorlar ki, hep taze, kıpkırmızıgörünsün raflarda. Yasal bunlar, girin internete "gıda gazı" diye yazın, görün neleryediğinizi.

Markete üzüm gelmiş. Kırmızı, iri, dipdiri şeyler. Erik gibiler maşallah!

Nereden geliyor bunlar? Şili'den.

Şili mi?

Evet!

Kaç gündür buradalar?

3-5 gün oldu.

Düşünün, Şili'nin bir köyünde topluyorlar bunları. Uzun yolculuklar sonunda bizim kasabaya kadar geliyor. Bir süre bizim manavda bekliyor. Alıyorsun eve getiriyorsun, evde de3-5 gün daha, bana mısın demiyor. Hala kütür kütür.

İyi ama, nasıl?

Şahane şeyler var, adına ilaç diyorlar. Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım mesela:

Dane büyüklüğünü arttırır, Dane ağrılığını arttırır, Dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir, Tam olgunlaşmadan daneye parlak sarı yeşil rengini verir, Dayanıklı ve dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner, hastalıklara direnç katar, Kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir. Raf ömrü uzar.

Nedir bu?

Sitokinin.

Büyüme hormonu.

Bakın şu şansa ki, sitokinin insanda da aynı işe yarıyor. Sonra anneler şikayet ediyorlar "ee benim çocuk erken kıllanıyor!"

Bu dünya böyle hanım abla, sen üzümü alırken kıllanmazsan, çocuğun kıllanır.

Adana'da çiftçilerle çalışıyoruz. Yaz güneşi altında soğutması olmayan tankerle süt topluyorlar mandıralara.

Şöföre soruyorum "Bozulmuyor mu bu sıcakta süt?"

"Abi, tankere iki bardak hidrojen peroksit döküyorum, akşama kadar bir şey olmuyor."

Hidrojen peroksit dediği şey kadınların saçlarının rengini açmak için kullandıkları bir kimyasal.

Çok kötü değil, sadece canlıları öldürüyor.

Süte koyunca bütün bakteriler ölüyor, geriye bozulacak bir şey de kalmıyor.

Doğala özdeş süt!

Bu anlattıklarımın hepsi yasal.

Temel problem şu ki: İnsan doğa ilişkisi değişti.

İnsan yeni bir doğa kurgusu yaptı, kendini doğanın dışına aldı, doğayı alınır-satılır mal yaptı, sentetikleştirdi ve tüketime sundu.

Hal böyle olunca, insan kendinin doğal bir varlık olduğunu unuttu.

(Beşer işte, unutacak elbet)

İnternetten pantalon, ayakkabı, peynir, arkadaş ve sevgili edinmeyi marifet bildi.

Optik kabloların sunduğu hayatı da hayat bildi.İnsan artık bu!

Doğala özdeş !


Prof Dr. Erkan Topuz / Söyleşi Notlarıdır

03 Haziran 2022 3-4 dakika 49 denemesi var.
Beğenenler (7)
Yorumlar (2)
  • 2 yıl önce

    Bu sayfalarda böyle yazıları özler olduk sayın Uğur. Biliyorsunuz koyun kopyaladılar. Hevesleri yarıda kaldı mı? Kalmadı. Sanmıyorum. Eminim ki yer altlarında hala bu kopyalama işine devam ediyorlardır. Çünkü bu bilim kurgu konulu filmler boşuna dünyanın parası harcanarak yapılmıyor. Önünde sonunda zamanı geldiğinde gerçekleşecek biz görür müyüz görmez miyiz bilmiyorum ama durum çok ciddi...Artık delikanlıca savaşlarda kalmadı. Teknoloji ne kadar insan ölümü az olursa masalına kimseyi inandıramaz. İnsan ölümleri zamanımızda daha fazla bu teknolojik savaşlarda. Kimyasal gazlardan tutun da deprem etkisi yaratan elekromanyetik alan üreten silahları da düşünürsek...

    Gıdalar; epey geçti . Günlük gazetelerin birinin orta sayfasında sadece bir kaç satırla geçiştirilmiş bir yazı. Yazı da anımsadığım kadarıyla şu bahsettiğiniz konuyla ilişkiliydi. Dünya Gıda Örgütü bir maddeyi yasal hale getirmiş. Açıklamalarıysa şöyle; biz genetiğiyle oynanmış gıdalarla başa çıkamıyoruz. Yani başa çıkacak ne alt yapımız var ne de caydırıcı gücümüz. Bu nedenle belli bir miktara kadar serbest bıraktık. Aynen böyle bir yazıydı.

    Demem o ki; batı hadi bu kurala uyar. Ne de olsa insan önem sırasına göre ilk sırada. Sağlıklı gıdaya ulaşması için batının yaptırım gücü tartışılmaz. Mesele bizim gibi ülkeler. Gelişmekte olan ülkelerin ya da bizim gibi henüz insan değeri de nedir cümlesini yok sayan ülkelerin durumu. Biz de bu kurala kimse uymaz. Gıda örgütü bu hormonu atıyorum %5 kullanabilirsiniz demiş. Biz ve bizim gibi ülkeler bu hormonu % 50-60 kullanır... İnsan sağlığı mı...Bilim adamlarını mühendislerini matematikçilerini öğretmenlerini öğrencilerini üniversite insanlarını kovan ülkeler sırasında bir numarayız...Durum acı...

    Sevgilerle...