Ruhumuzun Aklına Yazılanlar

Bir arkadaşımın evine misafirliğe gittiğimde evde şirin bir süs köpeği ile karşılaştım. Hemen elimi uzatıp başını okşamaya yeltendiğimde, arkadaşım beni uyardı, ' Aman sakın yapma! ' dedi. Neden ki? Diye sordum ona.

' Başını sevmeye kalkıştığında elini kapabilir. '

Ben yine inatla sordum. Çünkü durum bana tuhaf gözüktü. Köpeklerin her zaman en sevdikleri şey değimliydi başlarının okşanması?

Biraz araştırınca sebebini bulduk. Bir keresinde eve bir çocuk geliyor. Hani şu filmlerde gördüğümüz afacan çocuk türünden. Köpeği sevmeye başlıyor. Kafasını okşuyor. Köpek memnun kuyruğunu sallıyor. ' Çocuk beni sevdi ' diye düşünüyor.

Derken çocuğu şeytan dürtüyor ve kafasına bir şaplak indiriyor. O sırada köpek, ' Hey, ne oluyor? Hani sevgi? Yoksa! ' diye geçiriyor içinden.

Sonra çocuk yine başını okşuyor köpeğin. Köpek, ' Evet evet seviyor beni ' diye tekrardan umutlanıyor.

Sonra kafaya bir şaplak daha.

Ve köpek karar veriyor, ' Sevgi mi asla, kafana uzanan eli ısır ki zarar görmeyesin.'

.../...

Sizlerle paylaştığım bu kısa öykü bir alıntı. Okumakta olduğum kitabın sayfaları arasında dikkatimi çekti. Kitap bittikten sonra öyküye tekrar döndüm. Bir, hatta birden çok kereler okudum. Tekrar ve tekrar. Aklımın bir köşesinde bir yerde bir ses yankılanıyordu sürekli ' Bu öyküye dikkat et. Bir yerlerden hatırlayacaksın. '

Biz...
Sevgi...

Bağlantı buydu!

.../...

İnsan doğduğunda saf ve masumdur. Öğreneceği pek çok şey vardır. Konuşmak, yürümek, tutmak, vs. Sayılamayacak kadar çok şeyi öğrenmek zorundayızdır. Ve duygular; nefret, öfke, kin, sevgi.

Öğreneceğimiz şeylerin bir kısmı otomatiktir. Yani her şekilde öğreneceğizdir. Duygulara ait öğretiler ise yaşanmaları ile gerçekleşir. Sakin ailelerin çocukları genellikle sakin olur. Çocuğu sevgi ile büyütürseniz; sevgiyi öğrenir. Öfke ile büyütürseniz; öfkeyi öğrenir.

Çocukluk çağını takip eden dönemler daha çok aile dışında geçer. İlk kez ailesi dışında birilerini sevmeyi öğrenir, çocuk. Arkadaş-lar edinir. Dostluklar kurar. Kurduğu ilişkiler dengeli ve düzgün ilişkilerse; iç dünyası zenginleşir. Değilse; fakirleşir. Dener ve yanılır. Tekrar dener ve kazanır.

Büyür.

Artık yetişkinliğe geçmiştir. Genç kız ve erkektir. Farklı boyutta bir sevginin farkına varır: Karşı cinse duyulan ilgi. Aşk'tır bunun adı. İnançları kuvvetlidir o dönemlerde. İnsana inanır. Duyguya inanır. Kendine inanır.

Âşık olur. Âşık olunduğunu zannedip en boş bulunduğu, kendini en çok açtığı bir anda kafasına bir şaplak yer. Sendeler ama düşmez. ' Tamam ' der. ' Olabilir. Yanılmışım demek ki.'

Bir kez daha dener. Bir şaplak daha yer. ' Haa! ' der. ' Bu olmadı şimdi. Biraz düşünmem lazım. Bir yerde bir yanlış var ama nerede? '

O yanlışı kendinde arar. Bulur ya da bulduğunu zanneder. Omuzlarını dikleştirir. Ayaklarını sağlamca basar. Tam donanımlı bir savaşçı gibi yeniden saldırır aşk'a. Bu kez yediği şaplak yere serer onu. Sersemler. Toparlanıp kalkamaz bir türlü. Debelenir. Çırpınır. Başaramaz.

Tam o sırada bir el uzanır. Kalkmasına yardımcı olmak için.

' Kimsin sen? ' diye sorar.
' Aşk'ım ' der, elin sahibi.
' Aman benden uzak dur. Yediğim şaplaklar bana yetti de arttı bile. '

Kalan son gücüyle iter eli ve fırlar düştüğü yerden.

Koşar adımlarla uzaklaşır.

Gidebileceği kadar uzağa.
Çok uzağa.
En uzağa.

Ta ki aşk görünmez oluncaya kadar.

.../...

Tıpkı öyküdeki köpeğin bedeninin aklına yerleşen cümle gibi: 'Sevgi mi asla, kafana uzanan eli ısır ki zarar görmeyesin.'

Ruhunun aklına kocaman harflerle bir cümle yerleşir: AŞK MI? ASLA...!

Eser Akpınar
22.08.2010
İzmir.

23 Ağustos 2010 3-4 dakika 42 denemesi var.
Yorumlar