Saatlerin Dışında
Fabrikanın çığlığıyla başlayan bir ömrün, suskun bir köy evinde yeniden doğabileceğini kim tahmin ederdi? Zaman, demir dişlilerin ve çarkların arasında beni öğütürken, körlüğüm bir son değil, başlangıcın anahtarı oldu.
Göremediğim gün, ilk defa dokunmayı fark ettim. Bir yüzün kıvrımında, bir kirpiğin neminde, bir ağacın gövdesinde… Körlük bana gözlerimin unuttuğu dili öğretti. Dokunmak, görmenin en saf biçimiymiş meğer.
Şehirde saatlerin esiri olan ben, köyde zamanın nefesini duydum. Karıncaların sessiz ordular halinde ilerleyişi, arıların balda bıraktığı yağmur kokusu, suyun avuçlarımı yakışı… Hepsi birer armağandı.
Artık biliyorum: İnsan kör olduğunda değil, yaşamın kokusunu, sesini, dokusunu fark etmediğinde asıl körlüğe düşüyor.
Fabrikanın dev saatleri önümde hep kazanan gibi duruyordu. Oysa ben, onların dışında kalınca ilk defa kendi zamanımı buldum.
Turgay Kurtuluş