Saman Tadında Hayat

Nedir bu saman tadında hayat?
Bir kısmımıza göre monotonlaşmış hayat,bir kısmımıza da farklı aktiviteler olsa dahi istenmeyen,bilhassa yapılmaktan zevk alınmayan eylemlerle eşdeğer. Ve eminim ki birçoğumuzun direkt olarak konunun başlığı dikkat çekmiştir ''Saman Tadında Hayat...''
Peki ne yapmalı bu saman tadı hayatlardan sıyrılmak için?
Şöyle bir başımızı çevirip bakalım geçmişimize.Ne oldu,ne küstürdü bizi böylesine hayata? Beş dakika sonrasında ne olacağını bilmediğimiz bizim gibi şu fani dünyada,ne için erteliyoruz hayatı?
Hani bir zamanlar yeni doğmuş bir bebeğin masumiyeti kadar hücrelerimize işleyen,o baş döndürücü aşklarımızı,bir nevi hayallerimizi hangi meçhul mezarlığa defnettik? Hem de ilk günkü canlılığıyla.. Peki nasıl sindirebildik vicdanlarımıza_
Konuyla pek bağdaştıramayacak olabilirsiniz belki ama geçen akşam dinlediğim kısa bir hikayeye değinmeden geçemeyeceğim bu konunun üzerine.
Diyalog,yaşlı bir teyzeyle kahve fincanı arasında geçiyor.Neyse uzatmadan gelelim hikayemize...
Yaşlı teyze boş gözlerle etrafına bakınıp gezerken öylesine güzel öylesine muhteşem bir fincan takılıyor gözlerine.Yaşlı teyze alamıyor gözlerini fincanın üzerinden.Biraz daha yaklaşıyor fincana..Fincan farkediyor böylesine hayranlıkla kendini izleyen bir çift gözü.Ve dile geliyor...
-Sende ne kadar incelikle,itinayla ve büyük bir emekle meydana geldiğimin farkındasın öyle değil mi? Yaşlı teyze onaylarcasına başını sallıyor ve fincan devam ediyor..
Bir zamanlar çamurdum.. Ustam beni verdiği bir uğraşla şekillendirdi.Daha sonra sağlam olmam için beni fırına attı.Bir müddet sonra nefes alamamaya başladım.. Usta!.. dedim. Alabildiğince gücümle..Sonra.. Ustam! Çıkar beni buradan.. Dayanamıyorum.. Ustamın dudaklarından şu kelimeler döküldü ; Daha değil.. Ben tekrar ustam kurtar artık buradan beni.. Ustam yine aynı kelimeleri tekrarladı; Daha değil.. Ben artık bu acıya daha fazla dayanamayacağımı anlayıp tam ümidimi kesmişken fırının kapağı açıldı. Sevindim... Artık bitti,kurtuldum! dediğim anda; Ustam üzerime desen işleyerek tekrar fırına attı. Tekrar aynı acıya nasıl dayanırdım? Ustaaaa..! dedim. Kurtar beni usta.. Ustam yine aynı kelimeleri tekrarladı; Daha değil..
Sonumun geldiğinin farkına varır gibiydim.Bu kanayan yaraya tuz basmaktanda elim bir acıydı.Ben yine bütün ümidimi kaybetmişken fırının kapağı bir kez daha aralandı. Ustam beni eline aldı. Ustamın gözünde bir damla yaş.. İşte,işte şimdi istediğim gibi oldun dedi ve beni bıraktı diyor fincan,yaşlı teyzeye.. Ve hikaye burada sonlanıyor.. Bu ufak ve basit hikayeden bizim çıkarımımız hiçbir an o yüce yaratandan ümidimizi kesmemek, hayatta herşey,her zaman bizim istediğimiz gibi gidecek diye bir zorunluluk olmadığı ve en önemlisi herşeyin onun kontrolü altında olduğunu unutmamamızın gerektiğidir. Yani bu da oluyor ki bizim hayır sandığımızın şer,şer olduğunu sandığımızın da hayır olabileceği anlamına geliyor.
Bu yazıdan sonra şöyle bir gözden geçirmeyi unutmayın hayatınızı.. Kimler için,neler için nelerden vazgeçtiğinizi ve bunlara değer olup olmadığını.. Bizi uçurumlara sürükleyen o melankoli düşüncelerden sıyrılıp ve o saman tadındaki hayat tabağını kaldırıp ;
Yeni ümitlerin,hayatta yaşamaya değecek sebeplerin doldurduğu yeni bir tabağı sofranıza koymakla başlayın bir an önce hayata.

21 Nisan 2012 3-4 dakika 2 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Aynı konuya benzer bir denenede ben yazmıştım başarılı bir çalışma olmuş, tebrikler.....