Samansı Mektuplar

Bir saman kâğıt yazacak kalemi bekler masa başında... Duyguların dile geldiği anlarda dökülür kelimeler çizgisiz çizgili samansı kâğıtlara... Yazıya başlanırdı sevgi ve muhabbetle... Mektuba başlamadan önce en güzel hitaplarla, en güzel selamlarla... Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden...

'Burada havalar soğuk! Orada havalar nasıl, hayat nasıl gidiyor?'

Yaşananları yaşanmışları satır satır yazılırdı doğal el yazısıyla... Kelimelerin en güzelini cümlenin en uygun yerine konulurdu cümleleri beyaz kâğıdın üzerine... Vuslat diyarlarından, gurbet sokaklarından, asker ocağından, diyar diyar uzaklardan yazılarla seslenilirdi uzaklardaki sevdiklere... Mektubu yazanda, okuyanda umutla beklerdi mektubun gelişini...

Uzaktan gelen postacının gölgesi bile umutlandırırdı bekleyeni... Sokak aralarından giden bir postacıya, elinde mektuplarla gelen köy muhtarının mektupları isim isim okuduğunda mektupların arasında beklenen kişinin ismi okunmayınca üzülür bir sonraki gelişe ötelenirdi mektup sevinci... Hele askerden mektup gelmişse sevinç zirve yapar, her okunan satırların arasında... Hane halkına yüksek sesle tek tek okunurdu... Her cümlenin mütaalası yapılırdı büyük küçüklerle beraber... Kimi saklı gözyaşı kimi direnirdi uzaktan gelen yazılara...

Mektuplar yazanın kokusunu, el izini, alından düşen terini, hasretten göz pınarlarından düşen damlanın izini taa uzaklara götürür... Hele askerliğin acemi gününde çekilen fotoğrafı da mektup arasına koyup gönderildi mi yaşanan duygular anlatılmış olur. Mektup zarfının içi sevgi ve umutla dolmuştur sevene...

Zaman alıp götürdü duygularla beraber. Mektuplar zamana küskün, eskiyen sayfalarda... Mektuplar hızlı gidişin arkasından öylece bakakaldı... Dijital yürüyüş ve sesleniş, mektupları geride bıraktı acımasızca.... Mektuplar, zamanın terk edilmişliğine kırgın, zamana tahammülü olmayanların değirmen taşında öğütüldü. Öyle ki; bir kalemle kâğıda yazı yazmak zor oldu, iğreti oldu.

Hızlı geçen zamanda mektuptaki sorunun cevabı nasıl beklenecek ki! Zamanın dijital malzemesi cevap verse de mektup samimiyetini yansıtmıyor. Kaybolan mektuplar şaşkındır zamanın döngüsüne... Kırgınlığının tesellisini bir kitaplığın tozlu rafında okunmayı bekler... Yeniden sayfa sayfa yazılıp, şehir şehir aşıp en ulaşılmaz yerde okunacak ellere ulaşmak ister... Her okunuşta okuyan gözlerin sevincini, gözyaşını görüp duygusunu yazılarının arasına katmak ister...

Ozan, türkü söyleyerek derdini mektuba anlatır. 'Gelemedin bari bir haber gönder!'

Bir telefon sesi duyulur yakınlardan.
'Alo, Alo nasılsın?'
'Bende iyiyim'
...........................
Samansı mektuplar telefon konuşmalarını imrenerek izler...

21 Ocak 2019 2-3 dakika 34 denemesi var.
Yorumlar