Sana Dönüşmeyi İstiyorum Sevgili

Bu sabah duruşmam vardı yine. Adliyenin karanlık koridorlarında savrulmaktan yorulduğum bir sıra aydınlığa doğru yöneldim. Işığın süzüldüğü yerde aradım huzuru. Yorgunluğumun sırtıma yüklediği rehavetle dalmışken, gözlerim tek bir noktaya kenetleniverdi bir anda. Minik bir yürek, sevgisini dağıtıyordu. Babasının verdiği simitleri şefkatle paylaşıyordu yiyecek bulmanın heyecanıyla kovalaşan kuşlarla. Bir an birbirine baktı baba-oğul. Babanın gözlerinde gururla karışık bir aşk seremonisi çalınıyordu adeta. Her yeni notada bir yıldız daha kayıyordu gözbebeklerinden.

Birbiriyle aşkla dans eden iki ruhtan habersizdi oysa kuşlar. Her kanat çırpışları bir fazla susam tanesi kapabilmek içindi sadece. Onlar için hayat bundan mı ibaretti sahiden; bilmezler miydi aşka kanatlanmayı? Yalnız ateş böcekleri miydi yanacağını bile bile aşka uçuşan..

Alevlendikçe her zerreyi yakıp kavuran ateş nasıl da çekiyordu kendisine. Cehennem kadar yakıcı, cennet ırmakları kadar da ferahlatıcıydı. Günaha düşmek kadar cezbediciydi yanmak; yasak meyveden yemek kadar da tatlı.. Ne olursa olsun her Adem'i baştan çıkaran bir Havva olmalıydı. Sonunda cennetten kovulmak, ıssız dehlizlerde kaybolmak pahasına aşka düşülmeliydi. Tutkuların, çelişkilerin, zayıflığın pençesinde çırılçıplak kalıp, kanatları sorgusuzca çırparak aşka uçmalıydı. Yanmak çile, yanmak ızdırap.. ama bir o kadar da haz verici. İnsan yandıkça çoğalır mıymış hiç; yok olması gereken bedenler gençleşir miymiş... Hangi dağın ardındaki masal ülkesinin rivayetleriydi bunlar?

Her insan, kendi masalını kaleme alır. Bir düş kurar önce, başrolde bir sevgili yaratır. Hayat bulurken ruhuna üflenmiş ibadet duygusuyla bağlanıverir bir gün O'na dönüşmeyi dileyerek. Saatler vuslata kilitlenir ardından. Amansız bir mücadele başlar; uzaktan çığlıkları duyulur geçmek bilmeyen zamanın. Döner gelir, hep vuslata beş kala'da takılır. Çok bilinmeyenli bir denklem sanki; ne iklimi, ne koordinatı belli. Hangi yaban coğrafyada diner bu susuzluk bilinmez. Her sarılışında seraba dönüşür hayallerin. Okyanus sanıp daldığın sular kum çölleridir aslında. Seni sevdiğini söyleyen dilde midir yoksa sana bakınca sende kaybolan bir çift gözde mi? Vuslat sana dokununca değil; sana dönüşünce gerçekleşecek sevgili!

Sırf sen okumuştun diye ?Geceyarısı Şarkıları? düşmüyor elimden. Kulağımda hep senin sevdiğin şarkılar.. Her satırda sen yazıyorsun; her notada sen çalınıyorsun. Dokunduğun her şey kutsallaşıyor. Senin tuttuğun takımın renklerine dönüşüyor masamdaki çiçeklerim. Bir yanım İstanbul'u tavaf ediyor; gezdiğin, yaşadığın her yer mabedim oluveriyor. Soluduğun şehirler beyazlara bürünmüş bir sunak sanki. Sereserpe uzanıp, kendimi sunuyorum adak diye.

Aldığın her nefesten bana da ver; renklerin en soğuğuna boyanmış puslu gecede mum ışığı kadar sönük kalan ruhuma ruhundan üfle sevgili! Canından can istiyorum. Nadastan kurtar ayrık otlarıyla dolu bedenimi. Poseidon'un gözünden süzülen yağmurlarla ıslanmışçasına bereketli kıl topraklarımı. Cılız kalmış ekinlerim sıcaklığınla altın sarısı başaklara dönüşsün. Karanlığıma avuç avuç saçtığın yakamozlarınla yaldızlansın tenim. Sana dönüşmeyi istiyorum sevgili!...

17 Haziran 2009 2-3 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • 15 yıl önce

    zaten ismi çok şey anlatıyor...ilk girişten itibaren içten ve çok duygulu olduğu belli oluyor.okudukca içine çeken bir yazı,sanki götürüyor o anın yaşandığı yere.. ve son paragraf! daha bir ayrı güzel olmuş... değerli bir çalışma olmuş gülay..kalemin ışıldasın..👍👍👍

  • 14 yıl önce

    ...neden kolay olmaz aşk ve neden sarsar ruhu derinden yer yerinden oynar ve sevgili gider mi herzaman?Kalbin ince sızısı mıdır kalemimizin mürekkebi?Vuslat olsa keder olmazdı belki,keder olmasa irdelemezdik kalbimizin derinliklerini.... Ellerinize yüreğinize sağlık çok etkileyiciydi.

  • 14 yıl önce

    Sırf sen okumuştun diye "Geceyarısı Şarkıları" düşmüyor elimden. Kulağımda hep senin sevdiğin şarkılar.. Her satırda sen yazıyorsun; her notada sen çalınıyorsun. Dokunduğun her şey kutsallaşıyor. Senin tuttuğun takımın renklerine dönüşüyor masamdaki çiçeklerim. Bir yanım İstanbul'u tavaf ediyor; gezdiğin, yaşadığın her yer mabedim oluveriyor. Soluduğun şehirler beyazlara bürünmüş bir sunak sanki. Sereserpe uzanıp, kendimi sunuyorum adak diye. Keşke diyesim geldi.Tebrikler efendim...