Sanal Sanılanlar

Sanmak... Varsaymak...

Yok; ama var.

Ya yoksa? Ya varsa? Var mı yok mu?

Yok ise nasıl var? Var ise nasıl yok? Yazı tura gibi... Papatya falı misali...

İnternetin dünyayı ufacık yaptığı andan itibaren var bu tartışmalar. Web sayfalarında yazanlar, sohbet pencerelerinde tanışanlar, mikrofonlarla konuşanlar varlar ile yokların ikilemindeler nedense.

Açalım biraz...

İnternet yok iken sanal kavramı var mıydı?

Sanal değil; ama sanmak sözcüğü vardı. "Sanırım ki" ya da "Sanıyorum ki" denirdi. Sanmış olsa da o gerçek idi ve sadece tahmindi yaptığı.

Çok geçmişlere gidelim. Çocukluk yıllarımıza... Hangimiz yaşça bizden çok büyük bir komşumuza için için âşık olmadık ki? Hangimiz o aşkı yüreğimizde besleyip büyütmedik? Hangimiz ilkokulun minicik sıralarında, karşımızda veya yanımızdaki, biz gibi minicik arkadaşımıza büyük düşlerle sevdalanmadık? Hangimiz ilk sevdaları o yıllarda hissetmedik?

Bilinmezdi o yıllarda "Sanal" sözcüğü. Bilinse inanın asıl sanal sevdalar onlardı işte. Olmayacak, hayalde kalacak olgulardı. Sanılanlardı...

Bazen öğretmene bile âşık olunurdu mini mini çocukken... Öğretmen vardı ve canlıydı. Ama o aşk sanaldı. Öğretmenin canlı oluşu o minnacık yürekteki sevdayı gerçek yapmıyordu ki. Var olmak, dokunulmak gerçek olmaya yetmiyordu.

Mertlik bozuldu mu tartışılır ama daha sonra internet icat oldu... İnsanlar parlak camlı ekran ardından sohbetlere başladılar. Tanışmalar oldu, arkadaşlıklar ve dostluklar kuruldu, yeni sevgilere yelkenler açıldı. Bunlarla birlikte "Var-yok" ya da "Sanal-gerçek" ikilemleri başladı.

İnternetin ilk anından itibaren bu güzellikten yararlanan bir kişiyim. İnanın 5 duyunun hepsine de sahibim. Bildiğim kadarıyla zekâm da var. Giysileri kimsenin yardımı olmadan giyebiliyor, çıkarabiliyorum. Masaya konan yemekleri de yiyebiliyorum. Su içiyor, düşünüyor, okuyor, yazıyorum. Varım ve gerçeğim. Tıpkı ekranın gerisinde bulunan milyonlar gibi...

Yazan parmaklarım gerçek... Yazdıran beynim, duygularımı parmaklarıma aktaran gönlüm, ekrandaki görüntüm, mikrofondaki sesim gerçek...

Sanalım yine de bazılarına göre!

Hadi canım sen de!

Gerçek denilen günlük hayat ile sanal denilen ekran gerisine, birkaç kazma daha vurup, az daha derinleştirelim konuyu.

Kişilerin görüntülerinin, giysilerinin, ses tonlarının, hareketlerinin karşısındakini etkileyebilmesi için provalar yaptığı, maskeler taktığı günlük hayatla, nasıl olsa görünmüyor düşüncesiyle en olmadık giysilerle oturulup, görselliğin dert olmadığı ekran gerisine bakalım.

Bir yanda kişi, günlük hayatında ortama göre olduğunun dışına çıkacak, kibarlaşacak, narinleşecek, maskenin en güzelini takacak, karşısındakini o maskesiyle etkileyecek; diğer yandaysa ekran gerisinde, asıl kişilik, asıl öz, maskesizce, endişesiz, asıl olduğu gibi, kendisi olarak ortaya konacak...

Yalancıysa özünde; yalan söyleyecek... Küfürbaz ise kişiliğinde; küfredecek... Kibar ise asıl karakterinde; harika sohbet edecek... Yani siz onun aslını, yazılarında hissedeceksiniz; ama alışılagelmiş bir tabir diye, ya da eskiden beri birileri böyle düşünmüş diye, o düşünceleri hiç analiz etmeden kabullenecek, yine de o kişinin ya da kişiliğin adına sanal diyeceksiniz...

Günlük hayatında, taktığı maske ile özünden uzaklaşıp çok başka kişiliğe bürünen, böylelikle sahte kişilikle insanları etkileyenler gerçek kabul edilecek; ama kişiliğini maskesizce ortaya serip, asıl özü ile gerçeğini gösterenler de sanal...

Ne hoş hayat!

İster ekran gerisinde, ister günlük hayatta... Özünü ortaya koyan kişilik sahibi insan gerçektir bana göre...

Hatta yorumlarını bir şekilde isimsiz yazanlar bile... Hatta yorumlarında adlarını isimsiz olarak niteleyenler bile... Belli ki onların da bir gizlenme nedeni, bir amacı vardır. Tıpkı TV programlarına ya da sohbetlerine isimsiz telefonlarla katılanlar kadar gerçek...

Ama biliriz ki ne TV programında ne de başka yerdeki isimsizler çok az kişi tarafından bilinip hoş karşılansa da çok kişi tarafından hoş karşılanamıyor.

Tekrar edeyim ki; ister ekran gerisinde, ister günlük hayatta, özünü ortaya koyan kişilik sahibi her insan gerçektir bana göre...

Maskeyi günlük hayatında ya da ekran gerisinde kullanansa, sanalın ta kendisi...

13 Haziran 2010 3-4 dakika 45 denemesi var.
Yorumlar (3)
  • 13 yıl önce

    Sanal kelimesine ilk duyduğum andan bu yana karşı çıkanlardan birisiyim. Yazınızda bunu çok güzel anlatmışsınız Turgay Bey, teşekkür ediyorum benimde fikirlerim olan bir yazıyı paylaştığınız için ve yürekten kutluyorum

    saygılarımla

  • 13 yıl önce

    Hocam inceden inceye hem dokunmuş,hem açıklamalarınızla kimse alınmasın üzerine sözüm çok dışındadır meclis insanının der gibiydi her cümle.İsimsiz yazanlar hoş karşılanmıyor bunu net olarak anladım ve bence de bu karşılıklı bir etkileşimdir yalansa karşılıklı gerçekse karşılıklı yapılmıştır.Ama en çok dikkat edilmesi gereken nokta her isim bir beşeri resmeder fakat her beşer bir adamı resmedemez.Kişi uzun bir zaman süzgecinden geçirilmeden etiketlenmemelidir. Güzel ve faydalı bir çalışma olmuş hocam emeğiniz değer bulsun.Saygılarımla...

  • 13 yıl önce

    İster ekran gerisinde, ister günlük hayatta... Özünü ortaya koyan kişilik sahibi insan gerçektir bana göre...

    birebir iştirak ediyorum ben de bu sçzlerinize

    ne demiş atalar ,,

    Ya olduğun gibi görün

    yada göründüğün gibi ol.

    anlamlı bir yazı daha okudum dost sayfasında

    kutlarım Turgay bey emeğiniz değer görsün. saygılar.