Sanat İnsan ve Tıngırtı

'Kötülük dolu bir kitap iyi ciltlenmiş olabilir?' *
İnanmıyor musun?
Yaşa öyle ise...

İnsan daima aynı insan duyuları beş ile sınırlı.
Göre bildiği boyut yalnız üç. Üç ana rengi algılar aslında o muhteşem hafıza. Ses tonları da, tıpkı renkler gibi havadaki titreşimlerden meydana gelir. Titreşimin farklılıklarıdır tek olanı çeşitlendirip, yanıltan.
Tüm heybetiyle duyabilse insan...
Her dönüşünde kainattan çıkan haykırış insanda hangi duyguyu karşılar. Yazılmış, yapılmış, yaşanmış hangi eserin karşılığıdır.

Kainattan çıkan heybetli haykırış...
Tonlar, nota, melodi, ritim, ahenk, kaos, tempo, harmoni, fırtına, çığlık, nâra, feryat, ağlama... kaldı kalem yazmıyor daha...

Filozoflarla şairler, kainatın bir bütün halinde işleyişini canlandırmak istediler.
Kainat musikisi.
Bir senfoni...
Saf ve soyut bir ses çıkarmayı denediler.
Ağladılar...
Müzik?... o yalnızca çengi çengane... tıngırtı...
Şairin çığlığına nispetle bir mısradan diğerine geçme anı... Hâmuş.
Şairden çıkan en güzel ses... Filozof ruhunun insicamı... Ağlama hali.
İnşirah.

İnsan kusurlu bir Dünya'nın kusurlu benliği. Leibniz'in Dünya da her şey en iyidir optimizmine karşı, 'Candide'i kaleme alan Voltaire, bütün Dünyayı dolaştırır Panglass ve Candide'e** nihayet Türkiye'ye giden Candide, bin bir kötülükle karşılaşmıştır tüm yolculuğunda. Türkiye'de yaşamın ne demek olduğunu öğrenir. 'Üstat' der Candide, karşılaştığı bir dervişe, ' Bize insan denen bu acayip hayvanın niçin yaratıldığını söyler misin?'
Derviş: ' Sen buna ne karışıyorsun senin işin mi bu?'
'Ama sayın efendimiz' diye itiraz eder Candide. 'Dünyada müthiş kötülükler var.'
'Kötülük veya iyilik bundan ne çıkar. Sultan Mısır'a gönderdiği geminin içindeki farelerin rahatını düşünür mü?' Candide tekrar sorar 'O halde ne yapmalıyım'
'Çeneni tutmalısın' der derviş.

Mümkün olan Dünyaların en iyisinde yaşadığını anlar Candide...

Sanat mümkün olanların dünyasından bir kaçıştır.
Ve sanatçı bu kaçışı tasarlayan bir romancı, bir şair, ressam, senarist ya da müzik adamı...
Kitabında yüzlerce insanı yaşatır da sanatçı, bir kendini yaşatamaz heyulâlar alemi dünyada.

En büyük kötülük ahenksizliktir sanatçının ruhunda.
Candide gibi susamaz da...
O kendi gemisini yaparak asılır küreklere, bazen güzel bir renk, ışık ses alemine, bazense gerçek dünyadan çok ötelere, hayaller bölgesine yüzdürür gemisini, ama hep bilinmeze...
Goriot Baba için Balzac ne idi?
Kendisinin var olduğunu kendisine inandırmış bir yalancı mı?
Yel değirmenlerinin Şövalye olduklarına inanan Don Kişot gerçekte var olanın Cervantes olduğuna inanır mı?

İnsan ilk çağlardan bu yana üç şey yapmış.
Hayatta kalmak, sanat yapmak ve tapınmak... Bu üç argüman doğal sonuçlar getirir. Karnını doyurur, tabiata hükümran olur... Tarihin bütünü, kurgunun önceden hazırlandığı fikrini doğurur.
Kader...
Deniz ve nehir... Birine gidersen ticaret, diğerinde kalırsan tarım yaparsın.
Şövalyelerin yel değirmeni olduğuna inanan birer Don Kişot timsali insan .
Kendi inandığı dünyanın gerçek olduğuna inanır.
Don Kişot...
Gerçekte kendi bile gerçek değildir.

Aristo ' Sanatı iyi anlamak için onu tabiatla karşılaştırmak gerekir' der.
İnsan gururunun verdiği körlük, aşkın verdiği belalı sahip olma hırsı, sevgilinin kalkan kaşlarından yudumlanan alınganlık, gözlerden ruha akan beğenme ve taktir... İnsan; zihninde duyduğu hisler ve hazlardan başka, bu duyguları tabiatın hangi suretiyle karşılaştırır.

Sanatı iyi anlamak için görünende görünmeyeni görmek; tabiatta var olanda olmayanı ' seziş'*** gerekir.


Dip not:
* Romeo ve Juliet 'den, ( Shaekspaer)
** Candide: Saf, temiz her şeyden habersiz demektir.
*** Benedotto Croce: İtalyan edebiyat tenkitçisi.Sanatçının bütün görevinin 'Seziş' kelimesinde özetlenebileceğini söylemiştir.

13 Temmuz 2010 3-4 dakika 7 denemesi var.
Yorumlar