Sanatın parlamayan güneşi

Duyguların, düşüncelerin, yaşamların, görüşlerin yeryüzüne bir sel gibi yayılımı. Durmak
bilmez bir düzen haline gelmesi. Olumlu sonuçlarının olumsuza dönebilmesi. Ve bunların
hepsinin adıydı küreselleşmek.
Dünya günden güne gelişirken günden güne de hep aynı renk haline gelmekte. Biz de buna ?küresel dünya? diyoruz. Ve hep iyi bir şey olduğunu düşünüyor, yan etkilerini göremiyoruz. Veya bazılarımız görmek istemiyor.
Teknolojinin küresel dünyadan etkilenmesi yarar sağlayabilir. Örneğin; internet. Gelişmeye götürebilir bizleri. Sonuçta gelişim ve değişim kavramlarına açık olmalı beyinlerimiz. Dostluk, kardeşlik, saygı,sevgi gibi huzur veren değerlerimizin de küresel dünya ile şenlenmesi yüzümüzü güldürebilir. Çünkü bunarlın yayılımı her zaman umutlu sonuçlar demek. Mutluluk ancak bu içten duygularla kapımızı çalabilir.
Peki ya güzellikleri bozduğu görülürse?
İnsanoğlu bu evrene adım attığı ilk andan beri yaratıcılık demiştir. Parmaklarını gelişim için kullanmıştır. Kültür doğmuştur içinde. Renkler açmıştır. Dünya renklerle betimlenmiştir.
Kültürünü parmaklarına yansıtmıştır. Rengini avuçlarındakinde de fark edebilmiştir. Sanat doğmuştur evrende. Duyguları ve düşünceleri toplumun rengiyle yansıtan sanat toplumların kimliğini bize anlatan sanat.
Geçmişten günümüze baktığımızda sanatın ve dallarının hayatı etkilediğini hayatın da sanatı ve dallarını etkilediğini gözlemleriz. Etkilemekle kalmaz, çevresindekilere de çok şey anlatır aslında. İnsanoğlunun duygu ve düşüncelerinde gizil olan yaratıcılık özelliği sanatı,bireyin kimliğine göre şekillendirir ve yıllar geçse de zamana karşı koyar,hep el üstünde tutulur.
Sonuçta tarihi yansıtmaktadır. Geçmişin en asil aynasıdır. Görmüş geçirmiş, tozlu takvimlerden inmiş o anın tek mirasıdır.
Küreselleşen dünyada ayakta durmaya çalışan gerçek sanatın farklılığıdır bu. Küreselleşen dünyanın bize sunduğu sanatın ise ne bir geçmişi olacaktır ne de bir geleceği!
Ya hayatın gerçeği edebiyat. Varoluştan beri hayatı yansıtan,aşkla bağlandığımız asil şey. Atalarımızdan miras kalan, tarihimizin, geçmişimizin izleri. Ya küreselleşen bu dünyaya o da terk edilirse? Ne bir geçmiş ne bir iz ne de gerçek bir sanat kalır geriye ! Miras bırakabilir miyiz hiç, sonraki nesillere? Toplumların kimlik oluşturma çabası nerede?
Sanat küreselleşen bu dünyada günden güne kirlenmekte artık. Sanat ruhun öz gıdasıyken kirlenmiş sanat bu tezi çöpe atmakta artık. Öz yok,değerler hiç kılınmış. Farklılıklar bitiyor, benzerlikler çoğalıyor. Herkes birbirine benziyor şimdilerde. Toplumlar değerlerle büyüyecekken, soluyorlar artık. Dünya renksizleşiyor, bir özelliği yok artık toplumların. Küreselleşen bu dünyada sesler hep aynı artık. Böyle bir küresel dünya toplumları aydınlığa değil körlüğe mahkûm edebilir. Farklılıklar ve değerlerimizle güneş doğacaktır oysa sanatı küreselleşmeye feda etmek, değerlerin fakirliğine eş değerdir.
Bir şiir, bir resim, bir heykel, bir müzik hatta bir taş bile küreselleşmenin ağında karanlıkla yüzleşebilecektir. Küreselleşme iyi şeyler sunabilir lakin karanlık yanları da göz ardı edilmemelidir.
Bir dilin dünya üzerinde tüm insanlar tarafından konuşulması evrene ne katardı ki? Ancak solmuş bir dünya çıkardı karşımıza. Ya sadece bir dil sanatta kullanılırsa. Sanatın ne anlamı kalırdı ki? Ona sanat denmezdi artık. Çok dilli sanat bu evreni farklı kılabilirdi. Onu böyle güzelleştirebilirdi.
Sanat baktığımız şeyi değiştirendi. Sanatçı onun yönetmeniydi. Ve yönetmen farklılıklarıyla bir sanatçıydı. Bu yüzden ilgi çekerdi zaten. Ve bu yüzden sanat adını taşırdı. Benzerlik olsa anlam taşıyamazdı ki. Hayran olamazdık ona, onun için dünyanın bir ucundan bir ucuna gidemezdik. El üstünde tutamazdık onu böyle. Mutluluk hissini içimizde taşıyamazdık.
Küreselleşme sanatı böyle karanlığa sürüklerken beklemek niye? Görmeliyiz ki sanat bizim özümüzde saklı ve sahip çıkmalıyız ona. Ona öyle bir sarılmalıyız ki küreselleşmeye alet olmamalı. Değerlerimiz onda saklı ve bu hep böyle olacak.
Haydi durmayın güneş öz sanatımızla doğacak!

06 Ekim 2009 4-5 dakika 14 denemesi var.
Yorumlar