Şarkıyla Gelen

Burnuma yanık bir şarkı kokusu geldi, bağrımın yüksek voltajlı çığlık siteminden koşuyormuş. Boşuna hırpalamasın kendini; hissedemiyorum. Gözyaşı döken ney, beylik tabancasıyla vurmuş kendini; bana mı hazan yaprağı düşecek?

Adını bile unuttuğum zaman, ağladığım tek şey yalnızlık olacaktı madem; neden yalnızlığı değil de onu sevdim diye soruyor kendine insan... Aşkım dediği aşkları, sevgilim dediği sevgili mutluluk dağıtıcıları kalbimin keşke töreninden ayrılırken gazetecilerin sorularını benden önce yanıtlayan yarım sesli hıçkırıklarım oldu. Bir parça özgür kuşun, depresyon kuşuna seni sıçrattığı hür pak mutluluğum olur Musun diyemedim ona. Yalnızım, kalbim hissiz dupduru ölüm sandalında küreği vurgun denizlere değdiren bir hokkabaz...

Uyutsun beni kollarında, yalnızlıktan başka haram kollar; bacaklarımın düşman gidişlerine onu aşkla bağlar. Korkarım, isteyemem o beni istemezken. Resmen içim kaynar cennetin kapılarında fragman ayrılığım seyircilere oynatılırken.

Onurlu yok oluştu benimkisi; astığım gençliğimi yaşayamadan ona mısralarımda beni bırakmayacak hayaller yazamazken... Karar verdi, ellerim kollarımı; kalbim bedenimi terk etmeden göklerin selamını getirdi onu alan depresyon kuşu. Şarkılarım şarap müptezeli; mümkün kurşunlar gözlerinden bana kar soğuğu. Şavkında periler seni fısıldar...

19 Ocak 2018 1-2 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar