Şelale



Kayalıkların arasından akıp giderken duygularım, bir şelaleyi andırdığımı bilmiyordum iç dünyamın. Akıp gitmenin ancak yumuşak bir kalple olabildiğini ise yaşayarak keşfettim. Böyle olmasaydı sert kayalarla savaşıp duracaktım belki. Ben b/akıp geçmeyi seçtim...

Bir şelale gibi t/aşsam da aslında anı biriktiriyordum. Yazmayı da bu yüzden seviyorum sanırım. Kendi suyumda ruhumu yıkamak gibi bir şey olmalı yazmak. Yazarak arınmak...İnsan yazmadığı için üşür mü? Üşür evet. Çünkü kelimelerle ısınır insan. Hele de o kelimeler sese dönüşüp göğe, söze dönüşüp kağıtlara akmışsa değmeyin soba keyfime...Yandığımda serinlemek için bulutlara kalem uzatmışsam ve üşüdüğümde güneşe selam durmuşsam hep harflerim sayesinde...


Her insanın iç sesi onun müziğidir desem. Çünkü biz en çok kendimizi dinler dururuz...Kendi müziğinde kaybolmak ancak iyi bir iç sesi ile mümkün belki. İçinde kuşların ve çocukların cıvıldaştığı bir orman müziği ile...

Maksata ulaşmak için emsile bina dolaşalı yıllar olmuştu ve artık ruhu başa sarmanın hiçbir mantığı yoktu. İnsan aktıkça yaş alıyor, ağladıkça güneş açıyordu yüzü...Bereketin yüzü olmaktı şelale gibi ç/ağlamak. Akıtacak bir damlası olmayan insanın sanki bir hikayesi de yoktu, derince bakan gözlerde gördüm bunu. Suyu tersine akıtmaktı acı çekmek...Acının ve tatlının tadını alabilmekti sıradanlığı aşıp. Hayatı bütün tatlarıyla hissetmek bile bir ruh gurmeliği istiyordu. Yazmasam bunu ben de bilemeyecektim. Düşündüklerimi okurken buldum kendimi sonra, kaleme dalmanın az öncesinde...Düşünmek, okumak, okuduğunu düşünmek, düşündüğünü yazmak, yazdığını okumak gibi bir sürü yol taştı ruhumdaki şelaleden ş/aştım kaldım...


Güz yaprakları dökülürken düştüğüm göğün, hangi mevsiminde saklı bilinmezken ölümü, suyun sırrına nasıl erecek ruhum? Suyun içinde olup sudan haberi olmayanların dünyası burası...Suyun insana kuyu olduğu yer...Kendimizden korktuğumuz ilk andan itibaren yine kendimize akışımızın hikayesi. Sudan korkup suya anlatmak içindeki gamı. Su korkularımız, su geç kalmışlığımız, su anlattıklarımızın tortusu, su varlığımız ya da hiçliğimizin özeti...


Dağlar kendi enginliğinde güzeldi. Su akışında...Çalı çırpı toplamış ruhumla sohbet ediyordum. İnsan kendi ateşiyle güzeldi...Ateşimi kendi suyumla yakıp söndürüyordum her gece iyice anlamıştım bunu...Geceye bir kıvılcım bıraktım, bir söz, bir düşünce hepsi de suya dair. Sudan aynama bakıp kendimi daha çok sevdim...Sevmezsem beni, nasıl sevecektin diye ç/ağladım...Dağların arasından akarken ruhum, derinliği besleyenin su olduğunu bildim. Yerlerden akıp gitmenin, dağlardaki kocaman yalnızlığı bitirmediğini de...İnsan ya da dağ, su ya da taş fark etmiyordu. Kocaman bir şey olmanın adıydı yalnızlık. Ve yalnızlık doğal olana tanıklığı kolaylaştırıyordu. Mesele ormanı bir arada taşıyabilmekti. Orman ise bir sürü yalnızın birlikte taşma çabası...Bir ağaç da olabilirdim, bir yaprak, bir taş ya da bir ateş böceği, geceye ışık yayan. Kendini sevmeyi bilenler için ne olduğunun hükmü de kalmıyordu hamam böceğinin kitabında...


Eğer bir su isem kayalıklara şiir giydirmek içindi bütün çabam. Taşların tabiatına aykırıydı oysa kelimelerim. Dağları bir kibrit aleviyle yakmak istedim önce. Eğer dağı yakarsam yalnızlık kül olacaktı. Ama ben suydum. Yakmak değil yıkamak içindi bütün taşkınlıklarım...Ne vakittir böyle yağdığımı anlamak için ormana çevirdim damlalarımı. Yemyeşildim ve ağzıma kadar şiir doluydum...Bir yerim yoktu hayal sularında ama bir baktım her yer suydu...Sudan hayallerin kıymetlendiği bir devirde, kalemiyle taşları yontan, suyun çağıltısını dillendiren, alüvyon yüklü yüreklerdik yazdıkça hepimiz...


Y/aşarken zorlandığımız ama geriye baktığımızda şükrettiğimiz bütün yaşanmışlıklarımızın ortak adıydı alüvyonlaşmak...Kısır döngülerin, sancıların, geride bırakılmışlığın, yazgısına direnirken bile kendi toprağında yeniden bereketlenmenin sonucu bir dolu birikmişlik... Bazen de akmak ister ama akamaz ya insan. Tıkandım dediğinde yığılıp kaldığı toprak bir bakar ki; verimliliğin, sevginin, yeşertmenin, kısacası suyun anası olmuş çağlardır...Kalem olmak suyla toprağı kavuşturmaktı an gelip bozkırlar bahara selam durunca...Tükenmişliğe bir tutam harf serpmekti belki kim bilir?

Harflerimi sulamak için geceyi seçişim sabah güneşiyle ısınmak içindi belki, gündüzü havlu niyetine sarmak içindi kelimelerime...Geceyi seçtim çünkü iç sesimi sonuna kadar açıp dans edebiliyordum ormanda. Kuşların bile uykusunu bölen müziğimi en iyi gece dillendirebiliyordum sayfalarca...Peki sen kimi seçtin gece? 


#alüvyon #suyunkenarında #birsuhikayesi #suyunhikayesi

07 Mayıs 2022 4-5 dakika 242 denemesi var.
Beğenenler (8)
Yorumlar (5)
  • 23 ay önce

    Yazınızdan kendime öğütler çıkardım motivasyonu çok yüksek bunun için teşekkür ederim :)

    Yazın üslubunuz da sevdiğim bir ayrıntı var sanki tümceler kendi içinde bir akstostişe mana olarak da bir tekerlemeye gidecek gibi duruyor ve küçük süprizlerle şaşkınlıklar katarak tatlanıyor; dağı yakabilirdi herkes bunu bir tükenmişlikle yapabilirlerdi ama bir tek sizde gördüm yıkamak özgüvenini,müthiş !

    Yazının birden çok ilhamı var ama hepsini sürükleyen tek bir nehir var oda sizin yazım eylemiyle kurduğunuz yaşamsal bağ bu da okuyan ve yazma girişimleri olanlar için müthiş güzel bir motivasyon

    Son olarak muhtevada gizli iki nokta benim için ayrıca dikkat çekici oldu birincisi şekilden manaya giden yolculukta maksada ulaşmak için emsile bina çok önemliydi kendime düşüne ayrıntısı kur an için yüzünden okumak tabiriyle bir sevaba ulaşılabilse de gramer ile tevil ve tefsire varmak daha güzel ve tamamlayıcı bir eylem olacaktı.

    İkinci nokta ise yazınızın Üstad Necip Fazıl’ın Reis Bey eserinden bir repliği hatırlatması oldu. Ne diyordu büyük şair “Anlayabilseydiniz anlayabilirdiniz reis bey “

    Uzattım biraz bağışlasınlar beni ama ancak bu kadar kırpabildim yazacaklarımı
    ) tebrik ve sevgilerimle
  • 23 ay önce

    En önemlisi de b/akıp geçmek değil mi aslında? Ne güzel bir söz bu... Akıp geçerek aslında tıkanmadan yol almak nede güzel olsa gerek... ( Bu sözü hapsediyorum kendime) Ama onca sıkıntının yanında yazarak arınmak en güzeli... Kutlarım Şule hanım değerli satırları, sevgiyle kalınız...