Sera Etkisi, Ülkemizde Seller ve İbrahim Tatlıses'in Yorumu

Evren, üzerine düşen güneş ışınlarından çok,Dünyadan yansıyan Güneş ışınlarıyla ısınır. Bu yansıyan ışınlar başta, karbondioksit, metan ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulur. Böylece bir seranın içine hapsolan güneş ışınlarıyla Dünya ısınır.
Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına sera etkisi denir. Atmosferde bu gazların miktarının artması yerkürede ısınmayı arttırır.
Günümüzde bu gazların insanların faaliyetleri sonucu artması, doğal sera etkisi giderek arttırmakta ve Dünyamız hızla ısınmaktadır.
Binlerce yıldır Dünyamızdaki karbon kaynakları kararlı bir miktarda kalırken, şimdi modern insanoğlu aktiviteleri, fosil yakıtların kullanımı, ormanların yokoluşu, aşırı tarım yapılması, sanayi, gökyüzüne büyük miktarlarda karbondioksit ve diğer zararlı sera gazlarının salınımına sebep olmaktadır.
Dünyanın giderek artan ısısı, buzulların erimesi, fırtına, hortum, sel, kuraklık gibi felaketlere sebep olarak, Dünyamızı yaşanamayacak bir duruma getirecek ve böylece, Ademoğullarının sonu gelecektir.
Bilim adamları ve doğa severler yıllardır, bu tehlikeye dikkat çekmek ve gerekli önlemleri yaşama geçirebilmek için ellerinden geleni yapmışlar, karşılık olarak örneğin Yeşil Barış Örgütü üyeleri yaptıkları masum eylemlerde bile saçlarından yerlerde sürüklenerek nezarethanelere atılmışlardır.
Nihayet, Japonya'nın Kyoto kentinde 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü 16 şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Protokolün amacı, sera gazı salınımlarını belli bir düzeye çekmektir.
Ama, ne yazık ki bu gazların % 25 ini tek başına gökyüzüne salan Amerika Birleşik Devletleri, ekonomisinde meydana geleceğini iddia ettiği 400 milyar dolarlık kayıp nedeniyle, bu protokolü imzalamamaktadır. Diğer taraftan da Obama ile Dünya'ya daha güzel ve adil bir yeni düzen getireceğini iddia etmektedir. Bu koşullarda vaad edilen yeni düzen daha başından inandırıcılığını yitirmektedir.
Protokolü reddeden diğer bir ülke de Avusturalyadır. İmza atmalarına karşın pekçok Avrupa Ülkesinin protokolün yükümlülüklerini yerine getirip, getirmeyecekleri de tartışma konusudur.
Bu durumun Ülkemizde yansıması ve acımasızca katledilen doğamızın intikamı olarak görülmesi gereken sel felaketleri, insanlarımızın ölümüne ve büyük maddi zararlara uğramamıza neden olmaya başladı bile. Ülkemiz dahil pekçok ülke alınması gereken en basit önlemleri bile, maddi çıkarları ve doymak bilmeyen ihtirasları uğruna almamakta.
Kendi sebep oldukları nedenlerle oluşan uçuruma doğru korkunç bir şuursuzlukla koşmaktalar.
Yani kısacası, kurunun yanında yaşlar da yanacak. Bazı cahil vatandaşların televizyon ekranlarına yansıyan konuşmalarında olduğu gibi, meydana gelen sel felaketini Allahın afatı, birşey yapamayız. Yetkililer ne yapabilir?diye yorumlamaları bu konuda da ne kadar cahil olduğumuzu yansıtıyor.
Ekranda bu tür yorum yapanlardan biri de İbrahim Tatlıses,
- Yetkilileri koruyan, daha doğrusu yağcılık yapan bir edayla (Bugünlerde sanatçılar arasında iktidara yağ yapmak moda ya) Allahın takdiri,yetkilileri suçlamayalım, böylesine gelen sele kanalizasyon boruları ne yapabilir? dedi.
Çok şeyler yapılabilir İbrahim Bey, en azından dere yataklarına inşaat yapılmasına izin verilmez, dereler ıslah edilebilir, inşaat alanı ve yol açmak için ağaçlar ve ormanlar yok edilmez, dere yatakları doldurulmaz veya yerleri değiştirilmez vb. gibi.
Ağaçlar selin önlenmesinde çok etkilidir. Suyu emerler, toprağı tutarlar.
En önemlisi de bütün ülkeler Kyoto Protokolünü imzalamalı ve uymalıdırlar.
Yoksa yakın gelecekte bu şuursuzların kazandıkları paraları harcayacakları bir Dünyaları olmayacak.
BAŞKA DÜNYA YOK!!

12 Eylül 2009 3-4 dakika 138 denemesi var.
Yorumlar