Sevdanın Rengi

Çöle kıyısı yakın olan sevdaların sadakati, denize yakın olanların ise asaleti büyük olur. Ben her iki sevdanın da ufkumun derinliklerinde sempatizanlığını yaşıyorum. Sevda dediğin hem asaletiyle hem de sadakatiyle olmalı. Denizin mercanlığından ve gözlerinden alıyorum sevdanın rengini. İçimde büyüttüğüm öyle büyük bir umutsun ki, ne kadar izi kalmış yara varsa ömrümde hepsini seninle birlikte yok ediyorum.

Pas tutmuş, asitli yalnızlığımı varlığınla birlikte çözüyorum ve sadece ütopyamda da olsa artık yalnız değilim biliyorum. Düşün ki, kaç kez öpüşür akrep ile yel kovan, kaç kez bir araya gelir hüzün ile sevdan, iş toplantılarında lolipop zamanlar düşlemek, çocukluğa geri dönmek ve adının baş harfini bir dövme gibi yüreğine işlemek, kaç kere olur sevdam... Söyle! Şimdi burada olsaydın, seninle ıslansaydı akşamsefalarım, ben garsonu beklerken sen çıkagelseydin, mayışmamıza bir limon yetseydi, bir avuç yeşil gevrek roka olsaydık, soframda tuzum olsaydın ve ben tuzu sevdiğim gibi sevseydim seni, hiç eksik olmasaydın tadımdan, Hayatımdan...

İçimde yaşadıklarıma ve kendimde paylaştıklarıma bakacak olursak, aslında sen hep varsın içimde, hayalimde varoluşun benim için bambaşka bir anlamdı ve ben sana ait ne kadar tuza basılmış yara varsa hepsini alıp sevdanın rengini vermek isterim -ki, gördüğüm iki surettedir sevda, birisi gözlerinde diğeri ise denizde. Bu yüzdendir ki varoluşunda ki mana-i iştigal dünyanın yedi harikasındaki mükemmellik kadar paha biçilemez benim için İyi ki varsın sevdam ve iyi ki varsın düşlerim.

Benimse bugünler de hayalimde sakladığım tek şey, denize amors durup yüzüne bakmak güneşli bir mavilikte, ipe sapa kanmaz bahanelerle elini tutmak ve yüzünde yüz yıllık bir hasreti gidermek, avazım çıktığı kadar haykırmak ismindeki harfleri. Her ne kadar düşlerimde hapis olmuş bir mahkûmluğu yaşıyor olsa da hayallerim yinede onları ütopyamda tutmak bile çok güzel. Kendimle birlikte ayyuka çıkmıştı artık içimdeki sevdam ve ben tüm besinimi sevdamla alır oldum.

Çoğu zaman kan ağladı gözlerim ve kalbim, mayınlı bir gülümsemeyle bakıyordum geçmişime gelecek ise benim için cevabını bilmediğim koskoca bir bilmece. Ne zaman ellerin kalbime deyse ben sevdamı yaşarım içimden sessizce, şiirlere dökerim seni, anlatırım kendimce, kendime âcizane. Çığlık gibi kudretli bir umut besliyorum sevdana dair ve ben ne zaman bir deniz görsem içinde seni görür olurum. Denizin kıyısına vurmuş fosfor kıvamında parlayan yosunlarda gördüm sevdamı, dalgalarda gördüm isyanımı, avuçlarım da gördüm yalvarışımı.

Bak şu gözlerime, değ kalbime, kurak bir iklimden gelmiş ve soğuğun vahametini yaşayan ruhuma seslen bir kere, sen bana ışık ver yeter bende filiz çok, kusura bakma sevdiğim, heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok. Bir tek sende saklı kaldım ben ve sende takılı olan aklımın vermiş olduğu alıntı sözlerde kaldım, el değmemiş pişmanlıklarda kaldım ben. Kurtar beni bu fanilikten ne olur, kurtar beni bu düşten. Sen ki aklımın derinliklerinde ki ütopik sevdam, içimde doğan bir güneş ve bu güneşle maviye çal her şeyi yeniden. Muamma dolu bir ümit olsan da, var olduğun sürece hep bekleyeceğim seni ben.

25 Temmuz 2010 3-4 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar