Şiir Yazmanın Kuralları

Şiir, insanın kelimelerle kurduğu en kadim oyundur. Ancak bu oyun, basit bir yazma eylemi değil, yüzyıllar boyunca şekillenmiş kuralların, geleneklerin ve arayışların toplamıdır. Her şair, ister istemez bu kuralların gölgesinde başlar yolculuğuna; kimi gölgenin içinde kalır, kimi gölgeyi aşar.


Geleneksel şiir, düzenin ve ahengin sanatıydı. Ölçü, kafiye, redif… Hepsi, kelimenin ritmini belirleyen birer direk gibiydi. Hece vezninde her dize sayıyla, aruzda ise uzunluk ve kısalıkla örülürdü. Kafiye, şiire bir musiki katardı. Redif, dizeleri bir zincirin halkası gibi birbirine bağlardı. Geleneksel şair için kurallar, yalnızca zorunluluk değil, aynı zamanda güzelliğin kaynağıydı.


Modern şiir ise, kuralları kırarak doğdu. Serbest nazım, kalıplara başkaldırıydı. Artık dize, hece sayısıyla değil, şairin nefesiyle ölçülüyordu. Ritim, kalbin düzensiz atışlarından, zihnin çağrışımlarından doğuyordu. Kafiye yoktu ama imge vardı. Metaforlar, soyut düşünceleri somutlaştırıyor, şairi yeni bir dil kurmaya zorluyordu.


Her iki şiir anlayışında da değişmeyen bir gerçek vardır: Duygusal derinlik. Şiir, yalnızca sözcüklerin yan yana gelişi değil, sözcüklerin içindeki titreşimin okura ulaşmasıdır. Doğru sözcük seçimi, özgün bir ses yaratma, ritmin içsel bir ahenk taşıması… İşte şiiri şiir yapan, bütün bu görünmez kurallardır.


Kimi zaman şiir, kurallara bağlı kalınca güçlü olur; kimi zaman kuralları yıktığında. Önemli olan, şairin kendi sesini bulmasıdır. Çünkü her şairin içinde gizli bir kum saati vardır: O kum taneleri, bazen ölçüyle, bazen özgürlükle dökülür. Ama her durumda şiir, insanın iç dünyasından damla damla süzülen bir hakikat olmaya devam eder.


Turgay Kurtuluş 

26 Ağustos 2025 1-2 dakika 88 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 3 ay önce

    Güzel, anlamlı ve eğitici bir çalışma olmuş. Teşekkür ederim.