Sınava Aşk Dahil Değil Bu Dünyada

Zamanın durmaksızın akışında saatin tik taklarında yalnızlaştım iyice... Babama yarım kalmışlığımla borçlu ayrılışım yakıyor içimi ve en sevdiğim insanlar ellerindeki hançeri sırtıma vu8rmakla kalmıyor, sanki ciğerimi sökmek istercesine daireler içiyorlar vurdukları yerden ve sökülüyor bir yanım... Kimsesizleşmenin doruk noktalarındayım şimdi, birileri benim adıma verdiği kararlarda ölüme susamışlığımı artırdıklarının farkında değil. Kimseler anlamıyor beni ve zaten ben dünyaya gelirken beni anlayacak bir kimsenin ellerine doğmamışım ki, kimim olsun kimsesizliğimden başka... Vakit geldi, gözlerini dik gözlerime ve seni sakladığım gözbebeklerimde bir kahkaha at benim için çekilen tüm acılara inat, benim yerime gülen birileri var mıdır bu fezada?

En iyisi baldıran ağısından daha etkili bir infaz içkisi doldurup kadehe, kaldırıp ellerimle 'Sana içiyorum bana acılarını veren hayat!' diyerek içip veda etmek bu yalan dünyanın kendisiyle içinde barındırdığı insanlara... Ben hayatınızın sahnesinden düşünce eminim daha mutlu olacaksınız gözlerine yağmur niyetine yaş ektiğim insanlar, ben dünyanızdan silinince daha huzurlu kahkahalar atacaksınız dünyaya ve diyeceksiniz ki bana 'Hadi be ben seni ellerimle...' diye başlayan ve küfürleri içinde barındıran sözcüklerle sesleneceksiniz bana biliyorum. Oysa ben size dünyaya gelirken haykırdım gözyaşlarımla masa da kalan bir annenin bacakları arasında kan revan içinde kalmışken, o zaman söyledim size 'Ben hayatı zor olan ve bu dünyaya sefa sürmeye değil cefalarıyla pişmeye gelen bir ruhum ve o nedenle bana sahip olmayın, hayatınıza acı, gözlerinize yaş bırakırım' diye... Demedim mi? O nedenle iki sözümün biri beni sahiplenmeyin oldu, o nedenle terk edin beni içinizden dedim size... Siz ise asi bir rüzgâr gibiydiniz, ben kırılgan dallarını vücudunda barındıran bir çınar misali duruyordum işte... Seviyorum diyerek kırdınız dallarımı, sevdiğiniz için beni bu koca çınarın yıkılışına şahit olmasın diye gözleriniz uzaklaştırdım sizleri ruhumdan, kanayan her yaramdan sızan kanda sildim adınızı bir bir... Son kez veda etmeden haykırıyorum size 'Bu hayat hiç benim olmadı!'

Öylesine yağmak istiyorum ki şimdi, dünyayı sular altında bırakır kahrımın yağmurları diye tutuyorum kendimi ve annem sonuma doğru adım atıyor beni anlamadan, kendi kafasında kurguladığı mutluluk filminin senaryosunu yazıyor benim adıma. Ah anne, ben sana demedim mi beni sevme bu kadar diye, evladının gözlerini çıkardığının farkında değilsin ellerinle!

Kurbanlık koyun gibi hissediyorum kendimi, az sonra kör bir bıçağın soğuk dokunuşu değecek aşkı taktığım boynuma, kör bir bıçak kesecek şimdi şahdamarımı ve kan yerine aşk akacak, her yan aşka bulanacak ve ben son kez alırken nefesimi sevdiğim tüm kadınlara gülümseyeceğim, birileri küfrederken bana kıyaslanmamak adına farklılıklarını söyleyecekler gözlerindeki bakışla ve benim son nefesimi verişim hiç birinin umurunda olmayacak. Biliyorum yalnız gelmiştim bu dünyaya ve biliyorum hiç bu kadar acı çekmemiştim hayatımda... Baba affet beni, sana böyle gelmek istemezdim. Hayatım boyunca sana ne olduysa ve nasıl sevdiysem seni bir evlat olarak bana da oldu biliyorsun. Şimdi çektiğin son zaman acılarını yüklendim, sana olan bana da oldu işte ve ben gün sayıyorum sana kavuşmak için ama annemin hevesini kursağında koymadan gelirken sana üzülüyorum geride suçsuz bir ruhu bırakacağım diye...

Kırgın düşlerimi biriktirmiyorum artık bir gün gelir de tamir ederim ümidiyle, kurumuş ümitlerimi canlandırmaya çalışmıyorum aksine teker teker yakıyorum acılarımın ateşiyle. Gözlerim son göreceği manzarayı hayal ediyor şimdi iflas bayrağını çekerken, tıkanan damalarım bir intihara hazırlanıyor gibi gerildikçe geriliyor, kan birikiyor bir yanına ve ben susuz kalmış bir ağaç gibi kuruyorum. Tükendim baba, n'olur uzat ellerini, al beni yanına, kurtar beni! Ve sayende kurtulsun cümle alem...
Kuşlara özeniyorum bazen, üstün körü bir yaşantının içinde semada özgürce uçuyorlar ve sanırım ben yeryüzünde gökyüzü huzuruna alıştığımdan sınırlanamıyorum, sahiplenmesin kimse beni istiyorum, nedense biri sahiplenince ruhumu, benim deyince onu çıkarıp atıveriyorum hayatımdan. Ben kimsenin olmadım hiç, Allahtan başka.

Aşk aşk diye tükettim ömrümü ve sana geç kaldım baba, hatam severek hayatı ertelemek oldu, geçen annemle sensizliğe ağlarken ' Keşke onsekiz yaşımda evlendirseydiniz beni de, babamı hevesi kursağında yollamasaydım' dedim. Keşke... Sana geç kalmanın beni öldüreceğini bilemezdim. Biliyor musun, sen hayatımızdan ayrıldıktan sonra beni evlatları gibi seven yüzlerce insandan duydum aynı cümleyi ' Babana bir mürüvvet göstermedin, nasıl evlatsın sen!' Baba, nasıl evladım ben? Sende onlarla bir düşünüyorsun ki gelmiyorsun artık düşlerime bile, beni yapayalnız bıraktın burada, dayanamıyorum baba, bazen şeytana uymaktan korkuyorum yalnızlığın karanlıklarında tek başıma ağlarken, biliyor musun doktorlar 'ağlama artık' diyor. Bilmiyorlar bende gülmeyi çok istedim ama sanırım otuz senelik yaşlara çok alıştım.

Artık hayatın gidişatına, bana sunacağı acılara bakmadan yaşamayı öğrendim sanırım, umursamıyorum artık olanları ya da olacaklar kokutmuyor beni biliyorum ki eteğinde benim için taze acılar biriktiriyor hayat ana, biliyorum ki bu sıkıntıları yaşadıkça sabrım ölçülüyor ve bazen sabır taşlarını eriten ruhları anlayabiliyorum. Kendim için ne mi yapıyorum, sabır ve şükrederek dua ediyorum şimdilik. Artık gücüm kalmadı. Sorgulamıyorum hayatı, sorgulayacak gücümde yok. İyice kendi kabuğuma çekildim, sanırım ben yalnızlığımda dinleniyorum ve sen beni çok yalnız bırakmayacaksın baba, beni alacaksın yanına işte o zaman benim sınavım bitecek bu dünyada ve beni sevdiklerini söyleyip hançerleyenler, bana sahip olduklarını düşünenler, acıma acı katanlar, benim adıma hareket edenler huzura erecek ve o gün benim bayramım olacak insanlar ağlarken ardımdan ben güleceğim hayatta ilk defa. Olsun bakalım, sınav dünyası bu işte ve sınava aşk dahil değil bu dünyada....

23 Temmuz 2011 6-7 dakika 49 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar