Şirin

Günü sakin ya da gürültülü yapanın içindeki sessizlik mi yoksa kalabalık mı olduğunu hiç bilemedi Şirin? Asıl sözlerinin söylenmemiş olanlar olduğunu biliyordu ama. Suskunluğun bir konuşma şekli olduğunu da...Zaman kimsenin şirinliğine bakmıyor diye geçirdi içinden. Susanların çığlık çığlığa konuştuğu bir coğrafyada bütün güzel sözleri yüreğine giydirip çamların arasından yürüttüğü için şanslı saydı kendini. Yol kenarlarında gördüğü hüthüt kuşlarını selamladı içinden. Başka bir boyuta geçmiş gibi hissetti bu haberci kuşlarını her gördüğünde...

Bir yanıp bir sönen lambaya benziyordu kalbinin tik takları. Ansızın sönecek diye kalbi korkuyordu Şirin! Ona bıraksalar suskunluğun intihar ettiği anlarda harfleri yığıp ortaya kocaman bir ateş yakacaktı üşüyen yürekleri ısıtmak için. Kaç yalnızı ağırladı kim bilir bu 'gece' diye düşündü içinden? Kaç yürek acillik oldu bu gece sevmenin ağır yükünden? İçi acıdı Şirin' in.

Yüreklerimiz, eskidikçe gıcırdayan kapılar gibi gelen gideni ağırlamaya devam ediyordu kendine özgü müziğiyle. Bozulan musluklar, tıkanan giderler, küf damlatan tavanlar gibi yosun tutuyor ama akmaya devam ediyorduk sevdiğimiz ve sevildiğimiz yüreklerden sızarak. İncecik bir sızı, tarifsiz bir yürek ağrısı gibi bizi sarmalayan hayatı biz de sarıyorduk ruhlarımıza. Yokluğa bir feryat, bir sebebi olmayanlara isyan edercesine sıkıca sarılıyorduk kendi nefesimize, nefes bildiklerimize... "Aşkı eskimez yapan sırdı belki nice hikayeyi içinde eskitmesi..."

Aldıklarımızı geri vermekle, verdiklerimizi tekrar almak arasında bir değiş tokuş döngüsü hayat diye geçirdi yüreğinden Şirin! Hayat al- ver telaşı hepimizin bildiği türden bir alışveriş.

Alıp verememek, verip alamamak da içinde...Nefesi değerli yapan işte bu belirsizlik. Uykuları kaçıran aldıklarını verememenin ruhu sürüklediği bu çıkmaz sokaklar dedi Şirin bu defa daha belirgin bir ses tonuyla...Borçlu kalmak nefese, nefes verene...

Güzel anları tutmak ister ya insan, nefesi tutmaya benzer bu düşünce biraz. Ne kadar tutarsak tutalım nefesimizi salmak gerekecektir nihayetinde. Güzel anıları da acıları da salmak rüzgara ya da akan suya. Yol kenarlarında fışkıran bitkiler gibi bazen umutla parkelere bırakmak gerekir dedi nazik yüreği sevmeyi seven bütün insanlar gibi...

Belki anılar biriktirilebilirdi iyi kötü ayırmadan zihin koleksiyonuna atılabilirdi ama sonsuza kadar anıları kayıtlı tutmak mümkün değildi zihnin doğal akışında. Bugün biz hatırladıklarımızın toplamıydık. İyi anılar koleksiyoncusu değildi Şirin ama biriktirdikleri onu koleksiyoner yapmaya yetmişti şimdiden. Şirin en çok kelime biriktirmişti zihninde...İyi kötü bütün kelimeler. Söyleyenin acımsı tat bıraktıkları ve hiç söylenmemiş olanları. Bir ok gibi yüreğine saplanan ve ansızın ruhunun bataklığından çıkmasına yarayan kelimeler.

Soranlara harf zengini bir ülkenin harfleri sessizliğe hapseden kelime körebeleriyiz diyordu Şirin. Doğru kelimeyi buluncaya kadar hepimiz körebeyiz. Eskiden sevdalı yüreklerin mendillere ya da kilimlere nakış nakış işleyerek anlattığı sanat dilinden de çok uzaklaştık diyerek iç geçirdi Şirin. Hazır giyim hazır gıda ve birçok hazırdan sonra hazır konuşma da günlük hayatımıza girdi biz fark etmeden. Otomatik sorular ve cevaplar öbeğinde ezberlenmiş bir metni anlatır gibi takır takır sunuyoruz harfleri. Kelimelerimizin çıplaklığı ya da süslü olması da kimsenin fazla ilgisini çekmiyor ihtiyaç piramidimizde...Eskiden söze ve söyleyenin adamlığına bakılarak kale alınan sözler yerini boş laflara ve söyleyenin ününe, servetine, gücüne bıraksa da doğal olan kendine özgü olan her şey ve herkes bir gün kazançlı çıkacak. Bunu adı gibi biliyordu Şirin.

Çömlekten vazoda kurutulmuş kadife çiçekleri gibi güz mevsimine büründü bu yüzden. Güzleri giyinmek bahara soyunmak demekti Şirin için. Harfleri piyanonun tuşları gibi dans etmeye başladığında ise bahar çoktan gelmişti zaten...Konuşamayanların coğrafyasında bahardı yazmak. Yazmak en çok bahardı...Eli kalem tutanlar için her kelime ilahi olanın sesi gibiydi. Bu yüzden de özenli olmalıydı seçtiği bütün kelimeler. Doğru kelime neydi diye geçirdi içinden? Kaleminin çizdiği yolları, sessizliğin ördüğü duvarları, bağırtılarla dolu yılları hepsini geçip vardığı son yerde bir de ne görsün Şirin. Dilsizdi aşk, sessiz ve sözsüz. Kabuk tutmayan bir yara ya da gürültüsüz akan bir nehir. Ben buradayım diyen ama tutulamayan bir yansıma...Güllerin dikenlerinin kanatamadığı, kemanın ağlatamadığı bir varış noktası ya da kaçış...O'ndan yine ona. Aşktan kaçılamayacağını ancak aşka koşulacağını yorgun ayaklarından öğrenmişti Şirin. Adı aşk ise yorgunluk ve bıkkınlık olmamalıydı içinde..."Adı dünya ise bir şirinlik aranmamalıydı ötesinde..." Akmak istedi kurudu Şirin. Çömlekte kadife çiçeği, dışarıda mevsim kurudu. Aşkın bir mevsimi de yoktu... aşktaşirinlikaranmaz yarevarmakhoşturammayarenolmakbaşkadır ateşolmakhoşturammayanıkolmakbaşkadır leylasevmekhoşturammamecnunolmakbaşkadır talipolmakhoşturammadenginbulmakbaşkadır aşıkolmakhoşturammasadıkolmakbaşkadır şarapiçmekhoşturammaayıkolmakbaşkadır

02 Kasım 2022 4-5 dakika 242 denemesi var.
Beğenenler (8)
Yorumlar (2)
  • 17 ay önce

    Şule hanım , deneme yazınızı hoş bir mutluluk , hoş bir sabır ve de özveriyle okudum , çok ta memnun oldum .