Sitembaç

Yazdığım sayfalarla dolduruyorum suskunluklarımı. Karlara döküyorum beton yığını kalbimi, beyazlığında saflığımı arıyorum kayrılan mutluluklarımın; aşk hangi sokak lambasının altında uçuşan umuttu, bilmiyorum. Sevmeyi bilmediğimi fark ediyorum, yazdıklarım çitlediğim çekirdek misali. Bir çırpıda sesinde tüketiyorum doymuşluğumu; artık hiçbir şarkı o eski duygulardaki gibi değil…

Kan ağlamıyor kalbimin hacimli lüksü, bir arabaya tav olmuyor sevmek denen yalan. Yanan da ben değilim. Yazmak için alıyorum elime harfleri, yirmi dokuzun dokunulmazlığına bir fırça savuruyor hayat; çizen de hep kaderken, çizilen en büyük yanlış ben oluyorum.

Adam ıskalıyorum… Ensesinden üflediğim kelebek vaatlerim rüzgarın saçılışıyla sona eriyor. Ben, o âşık olduğunuz kadınlardan değilim. Bir türlü karşılaşamadım yüreğinizin ikramıyla, bir türlü yalnızlığınızdan ayrı sevip bağrınıza basamadınız. Çirkin kaldı her bir mevsimim. Kışınızda yaz, yazınızda kış bildiniz. Karmaşıklık saçıldı dört bir yanınızdan.

Sustuğum merhemlerden kaypakça var oluşlar eşeliyorum şehrin ışıklarından, en son hangi mutluluğunu çizmiştim sahte ressamın? Uzun yıllar önceydi o şiirde uzaktaki o adamı devleştirişim…

Kıyamında gitar teli olmuştum, çaldıkça sevgiyle beni; aşkı oldum sanıyordum. Çocukluktu işte!

Her kadın, sevmeyi unutmazdan önce çocuktur kendi kalbinde.

Ben artık sevmeyi unutanım…

Utananım, kara kaplılara namlusunu yerleştirdim sevemediğim adamların.

Derin bir iç çektim, gözlerimi kapatıp açtım, bütün acılarım hâlâ aynıydı.

Kardan kapladım buz kalbimi, eldiveniyle dokunmadım yarınlarıma, zaten ben buzsam onlar şöminesiydi umutsuzluklarımın.

Lehçesinde “Seviyorum” Edebiyatı bile dizilmemişti artık.

Gökyüzü karsambaç oynuyordu çıplaklığımla, kendime en utanmazdım…


17 Şubat 2021 1-2 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar