Sivillerin Silahlara Harcadığı Paralar

Hükümet bütçelerimizin geçen yıllar içinde açık vermeden bağlandığı bir yıl bile mümkün olmadı. Yazılı ve sözlü kaynaklarda; bütçemiz bu yıl da geçen yıla göre artarak % şu kadar açık verdiği haberlerine her yıl rastlarız. Ve bütçe açıklarımız bilindiği gibi borçla kapatılır. Anapara, borçların faizini ödeme güçlükleri maliye bakanlarımızı olduğu gibi biz yurttaşları da kara kara düşündürür.

Bir türlü ayağı yorgana göre uzatma anlayışı içselleştirilmedi. Kaynaklarımızı verimli kullanma bilinci ete kemiğe bürünmedi bu topraklarda. Bu bağlamda bu yazı ile sivil yurttaşlarımızın silahlara harcadığı kaynakları kısaca irdeleyelim. Hikâyeciklerle başlayalım söze...

Yetmişli yılların henüz başı… Çiçeği burnunda, 18 yaşında bir öğretmen olarak Trabzon ilimize bağlı Doğu Karadeniz Sıra Dağlardan doğup derin vadilerle akan büyük bir derenin yamaçlarına kurulan bir köyde göreve başladım. Küme küme çam ormanları, fındık bahçeleri ve çeşitli yayvan yapraklı ağaçlar arasında; bir birinden hayli mesafeli evlerden oluşuyordu köy. Köy okula bir yıl önce kavuşmuştu.

Okulu olmayan komşu köyün öğrencileriyle birlikte 120’ye yakın öğrencimiz vardı. Ve iki stajyer öğretmendik. Dersler başladı. Okulun kapısına açtık bir gün. Öğrencilerimizi bekliyoruz. Gelen giden olmadı! Hacı adayları kutsal yoluculuğa çıkıyormuş o gün. Öğrenciler de uğurlayanları izlemeye gitmiş…

Okulun arka yamacında ilerleyen kafilenin yanına vardık. Bilmem nasıl anlatmalı! 7’den 70’e köyün bütün erkekleri bir aradaydı. Savaş meydanında hücum emri almış gibi erkekler tabancalarını konuşturuyorlardı. Neredeyim ben diye büyük bir şaşkınlık yaşadım bir an. Doğduğum topraklarda böyle ilginç görüntüler germemiştim!

Tabancanın Karadeniz insanının kültürünün bir parçası olduğunu bire bir yaşayarak gözlemledim ilk görev yaptığım bölgede. Düğünlerde gençlere mermi dağıtırdı düğün sahibi. Hocalar çalgıyı, eğlenceyi günah diye yasaklamıştı. Havaya kurşun sıkmak olası bir savaşa hazır olunmalı diyerek olumlu karşılanıyordu…

Bu hikâyecik de, 90’lı yıllarda yaşadığım olaylardan küçük bir örnek: Derince ’de, körfeze paralel batıya doğru uzanan tepeciklere yakın bir semtte oturuyorum. Otoban yolunun kuzeyi hızla yerleşime açılıyordu o yıllarda. Aynı uygulama hala da devam ediyor. Gecenin ilk saatlerinde karşı mahallelerden tıpkı Trabzon’da efkârlanıp şarjurundaki mermileri boşaltıp vadilerde yankılanan silah sesleri gibi sesler duyar şaşırırdım. Sık sık tekrarlanırdı silah seslerinin karanlık geceyi delmeleri.

Fıkramsı bir hikâyecikle devam edelim yazımıza. Bakanlık mevkiine kadar yükselmiş Trabzonlu bir parlamenter büyük bir salon toplantısında seçmenlerine anlatıyor: “Uşaklar, tabanca taşımaktan vaz geçin. Silah öyle bir buladur ki, zararları anlatmakla bitmez…” Bu sırada seçmenin birisi bir pusula iletir konuşmacı büyüğüne. Pusulada; “Hoca, konuşurken elini beline koma tabancan görünayı…” diye bir not yazıldığını okur parlamenter. İşte ülkemizde silahlanma karşıtlının söyleminin içtenliği!

1 Ocak 2022 gazete başlıklarına bakıyorum internette. “Bağcılar’da olaylı yılbaşı gecesi, 14 yaşındaki bir çocuk başından vuruldu.” Maalesef çocuk ölmüş. Duygudaşlık yapalım! Ölen çocuk kendi çocuğumuz olsaydı ne yapardık! Yoksa kaderi böyleymiş (!) diye acımızı içimize mi gömerdik!

Ülkemizde silahlarla işlenen eski deyişle vukuatlar artık haber değeri bile taşımıyor. Kanıksadık ulusça kadın cinayetlerini (!) Sadece ateş düştüğü yeri yakıyor o kadar.

Yalnız kadın cinayetleri mi? Maç sonu kutlamalarda, asker uğurlama törenlerinde nice yurttaşlarımız kör kurşunların hedefi oluyor. Çoğu kez de çocuklar vuruluyor maalesef!

Karadeniz bölgesi insanımızın kültürünün bir parçası, eğlence aracıdır silahlar. Son yıllarda silahlar birçok bölgemizdeki yurttaşların eğlencelerin(!) vaz geçilmesi haline geldi.

Pompalı tüfekler, otomatik silahlar da tabancalara eşlik ediyor günümüz eğlence (!) âlemlerine. Bir düğünde bir davetli damatın yakasına takı olarak otomatik bir silah taktığını televizyon haber olarak izlendi.

Silahlanma yarış haline geldi ülkemizde. Kent, köy fark etmiyor artık. Yurttaşlarımız hızla silahlanıyor. Ailelerin ekmek-peynir alırcasına pompalı tüfek satın aldığını sürekli gözlemliyoruz…

Bir ülkede, hangi siyasi görüş iktidar olursa olsun, yurttaşların sağlık, eğitim ve güvenlik sorunlarını çözmek hükümet olmanın yadsınamaz görevidir. Silahın, yurttaşlarımızda güvenlik aracı olarak algılanması da olayın önemli bir başka boyutu. Demek ki insanımız, kendisini yetesiye güvende hissetmiyor! Hükümetler yurttaşın güvenini yetesiye sağlayamıyor.

Bunun için maktul çözüm; hükümetlerin konuya gerekli ilgiyi göstermesi; nitelikli eğitim-öğretim müfredatlarıyla halkın eğitim düzeyinin yükseltilmesi gerek. Yetesiye eğitilmiş, görev ve sorumluluklarını özümsemiş uygar insan sorunlarını silahla, çatışmayla değil konuşarak, ikna ederek çözer.

Ve silahlara büyük kaynak aktarılıyor güzel ülkemizde. Kronik bir vakadır silahlara akıtılan paralar. Avrupa ülkelerinde bireylerin silaha kaynak aktardığı olası değildir. Evet, silahlara harcanan para ülke kalkınmasına akıtılabilse işte o zaman bütçemizde her yıl oluşan gediklerin sayısı biraz daha azalır. 

02 Ocak 2022 5-6 dakika 149 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (3)
  • 2 yıl önce

    Umut Vakfı 2020 Türkiye Şiddet Raporuna göre; 2020 yılı içinde yaşanan 3 bin 682 silahlı şiddetin yüzde 85’i ateşli silahlarla işlendi… 2020 yılında basına yansıyan 3 bin 682 silahlı şiddet olayında; 2 bin 40 kişi öldü, 3 bin 688 kişi de yaralandı… Bu silahlı olayların 3 bin 128’inde ateşli silahlar (bin 303’ü tüfek, bin 825’i tabanca), 554’ünde ise kesici ve delici aletler kullanıldı… Yani cinayetlerin yüzde 85’i ateşli silahlarla işlendi... Ve bunlar pandemi nedeniyle 2020 yılının önemli bir kısmını evde geçirdiğimiz halde oldu. 2020'de evde otururken bu kadar çok ise, 2021 ile ilgili bakalım ne sonuçlar okuyacağız?

    Haa bu arada unutmadan şunu da ekleyeyim: İçişleri Bakanlığı’nın 14 Mart 2018 tarihli genelgesi ile, yurttaşların yıllık mermi alma hakkı, beş kat arttırılarak 200’den 1000’e çıkartılmıştır... Bununla ilgili çeşitli gerekçelerle açıklamalar yapılmış olsa da bizim gibi bir ülke için gereksiz ve tehlikeli bir hamledir bu...

    Değerli ve duyarlı İbrahim Yılmaz öğretmenim, diyeceğim o ki; daha küçük yaşta, hatta daha silahla tanışmadan önce şiddet içerikli ata sözleri ve deyimlerle yetişen bizler, gerek dini, gerekse töre ve benzeri nedenlerle kadın ve kız çocuklarına bakış açısı ile sosyo ekonomik yetersizliklerin arasında büyüyünce böyle oluyoruz sanırım. Eğitimi katmıyorum hesaba. Çünkü gelişmiş ülkelerdeki bireysel silahlanma da azımsanmayacak kadar çok.

    Ben 1970 doğumluyum, hatırlarsanız o zamanlar gangster, korsan ve Western dizi ve filmleri modaydı. Onlarla büyüdük. Ve seksenli yıllar ülke içindeki silahlı çatışmalar, sokak ortasında infazlar işkenceler, idamlar, resmi ellerden eğitim alan gladyolar, doksanlarda ve hala devam eden pkk terörü... Bunlardan çok öncesinde hep savaş görmüş bir toplum...

    Ve son yıllarda eğitim kalitesimdeki düşüş, toplumun dil-din-ırk şeytan üçgeninde ayrıştırılması, ekonomik şartların daha da kötüye gitmesi ve bunların hepsi ile geleceğe dair belirsizliklerin insanlarda yarattığı tahammülsüzlük ve başka yöntemlerle toplumun yeniden dizayn edilmesini üst üste eklerseniz ne yazık ki her sene daha vahim bir tablo çıkacaktır.

    At, avrat, silah diye diye büyümüş bir toplumda esas meselenin sevgisiz büyümekte olduğunu düşünüyorum. Çok daha fazla şey yazılabilir bu konuda ama herkes her şeyin farkında zaten...

    Yine Hassas bir konuya dikkat çekmiş olmanız size olan saygımı daha da arttırdı. İyi ki varsınız. Saygılarımla selamlıyorum sizi...

  • 2 yıl önce

    Bildiğim kadarıyla iki tip silah ruhsatı var bulundurma ve taşıma ruhsatı, taşıma ruhsatının ücreti çok fazla herkes de alamıyor psikolojik testler filan lazım millet bu nedenle de ruhsatsız silahı bir yerlerden bulup alıyor. Bu işin şakası yok. Şeytan doldurur derler de yalan billahi insan dolduruyor insan boşaltıyor bazen havaya bazen de insanların üstüne, bunu da erkeklik sanıyor. Tüfek icat oldu mertlik bozuldu da derler, delikli demir kimdeyse o kral o padişah o şah... Oysa silah tutan eller kalem tutmalı kitap tutmalı, memleket böyle ileri gider ve kalkınır... Kutlarım yürekten bu anlamlı yazınızı değerli Hocam...