Siyah Mutluluk - 2

Doğuya giden arabaların iniş kalkış yeri burası..Ağaçların ve asfalt yolların içinde Anadolu'nun sakin bir kasabası..O kadar sakin ki, kimseler uğramamış yıllarca..İş adamları bile unutmuşlar doğdukları toprakları ..Çöl yollarından sonra mola vermek gibi bu kasabada hayatı soluklamak..Kervanların geçtiği yerler kadar anlamlı arabaların peşpeşe bu güzergahtan geçmesi..Maddi yönden olmasa da daima, kültürel yönden büyük bir zenginlik..

Kasabada gün yeni doğuyor..Dinlenme tesisinden anons sesleri duyuluyor bugün de..Kentin horozları da insanları da uykuda..Az sonra hepsi de uyanmış olacak belki de..

Mehmet dede bastonuyla camiden dönüyor..Mahallenin en çalışkan kadını Fadime teyze uyanmış hamur yoğuruyor..Kentin uzaklarında derin rüyasına dalmış bir genç kız..Belki de sevdiği adamı görüyor düşünde.. Aynı sokakta oturan delikanlı sabah traşı için lavaboda..Tertemiz bir yüz ve gıpgıcır bir takımla az sonra o da yolda..Herkeste tatlı bir ekmek telaşı var bu sabah da, gözlerde hep bilinmezliklerin getirdiği sancı..Annesi bağırıyor hafif bir tonla işe giden oğluna!..

-Ufuuk!..Oğlum, akşam ekmek almayı unutma olur mu, tam üç tane, misafirimiz olacak biliyorsun?..
-Tamam! diyen bir bakışla cevap veriyor çocuk annesine, sessizce..

Sokak alışık bu diyaloğa aslında..Anne unuttuklarını son anda yolcularken söylüyor oğluna..Ve oğlan her defasında başını sallıyor, dudakları kıpırtısız kalıyor her defasında..Yapraklar kendini dökmeye devam ediyor tabi bu esnada..Köpek havlamasını esirgemiyor yan bahçeden..Hep sesizlik olacak değil ya, komşu kızı sayıklıyor uykusunda..Onun da annesi yetişiyor imdadına..Başını okşuyor anne kızının, içi burkularak biraz da ..Bahtını güzel yap bu kızın Rabbim! diye dua ediyor, sessizce yüreğinin ta derinlerinden..Ağaçların rüzgarla hışırdayan yaprakları katılıyor sadece bu duaya..Bir titrek amin dökülüyor rüzgarla yere..Hep gökyüzüne tutulan umutlar toprağa duruyor bu aminle..Filizlenmeyi bekliyor tüm hayaller..
...


Mutfaktan gelen çay kokusu büyülüyor genç kızın son düşünü..Dünya ile rüya arasındaki gelgitleri son buluyor kahvaltı hazırlama sesiyle..Anne yine mutfakta ve güneş bambaşka bu sabah da..Hemen elini yüzünü yıkamalı diyor kız içinden..Önce mutfağa girmeyi ihmal etmiyor sevinçten..

-Annem!..Her şey mis gibi kokuyor..Neler yaptın bu sabah da böyle?..Günaydın..
-Kızım il dışından gelir de ben güzel şeyler yapmam mı?..Daha neler yapacağım sana, hele kal biraz daha bizimle..
-Haklısın anne, ama işler beklemiyor işte hayat-memat telaşı bu..
-Doğru kızım, doğru diyorsun ama ana yüreği işte..Çok özlüyoruz seni, gidince..Neyse hadi elllerini yüzünü yıka da gel, soğutmayalım kahvaltıyı..
-Geliyorum hemen, sen başla annem!..


...

Işıl doğduğunda çok sancılar çekmişti Nezaket hanım..Eski devrin kimselere acısını belli etmeme adabı da eklenince herkesten saklanmıştı uzun bir süre.En sonunda kocası Sabri bey durumunu farketmişti de acile götürmüşlerdi Nezaket hanımı..Neler geçti bir dakikada Nezaket hanımın beyninden..Film şeridi gibi yeniden saydı yılları içinden sanki Işıl'ın gelişiyle..Ama Işıl herşeye değerdi, acıyla karışık yıllara bile..Kahvaltı koyulaşmıştı ki, oda camının tarafından tiz bir ses duyuldu..Bu karşı komşu Birgül hanımdı..Nasılsın? faslı için çınlatmıştı evin camını sesiyle..Işıl'ı görünce daha da sevindi ve gözünaydın komşu demeyi ihmal etmedi..

O sabah dünyanın en güzel kahvaltısı yenmişti evde..Yüzler yeniden kavuşmanın sevinciyle yürekten konuşmuştu sadece..Gözlerde film karelerine ait hüzünler, dillerde neş'e vardı her şeye rağmen..Işıl rüyayı anlatacaktı ki annesine, Birgül hanım Ufuk'tan söz açtı..

-Bizim çocuk çok sessiz doğduğundan beridir..Hiçbir şeyini söylemiyor, korkarım içine dert olacak bir gün sırları..Ben de endişeleniyorum haliyle..Ama işte babası, çok sinirli bir adam biliyorsunuz..O ne kadar gürültülüyse, Ufuk da o kadar sakin..Ne yapacağımı bilemiyorum..

-...

-Nezaket hanım yetişi Işıl'ın boş bakışlarına..Işıl'la Ufuk çocukluktan arkadaşlar biliyorsun..Bak telaş etme..Bir derdi varsa da Işıl alır onun ağzından..Sen yüreğini ferah tut Birgül'cüğüm..Haydi çayını iç..Çayımız yeni, lütfen!..

...

İki komşunun iki küçük çiti vardı evlerinin önünde..Ufak yeşillikler yanlarında..Çitlerin içinde küçük mutuluklar, yerlere sığmayan telaşlar vardı, hüznün getirdiği..Işıl bozdu bu hüznü ve yüzlere renk geldi, rüyasından çıkardığı komikliklerle bir anda..

Gün tatlı tatlı ilerliyordu kentte..Otobüsler mola veriyordu belli aralıklarla, tesiste..Yolları ezberlemişti ya şoförler..Daha kolaydı yolculuklar..Pencere önündeki saksıları sulamanın tam vaktiydi şimdi..Güneş ilerlemeden yola koyulmanın da..

28 Aralık 2011 4-5 dakika 243 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Küçük mutluluklar bunlar. Adeta kelimeler ve cümleler ile bir resim çizilmiş Anadolu'dan. Aslında küçük mutluluk diye baktığımız olaylar daha bir güzel maddiyat ile ilgili şeylerden. Her zaman insan böyle yerlerde hayata daha kolay adapte olabiliyor. Oralarda dostluklar ahbaplıklar daha değerli kanımca koca koca şehirlere nazaran. Güzel bir yazı okudum Şulecan tebrik sayfanda...👍