Suskun Mahallemin Sessiz Feryatı

Bilmiyorum kaç kez daha kucaklar bu kent beni. Her seferinde bu donuk bakışların süzgecinden geçirip bir kenara bırakır. Sokakların ıssız bakışları hiç değişmiyordu seneler her şeyi değiştirse bile bir tek onların bakışları kalıyordu.
Ne garip değil mi her şey çizgisinde acıları gizlerken bir bakış gözlerini al aşağıya etmiş hayatıma küfür ediyordu. Nüfus sayımlarından kalma tabelalar gerçekleri yansıtmıyordu.
İhtiyar omuzlarına sinen bu hayatlar kamburlaştırmıştı bastonsuz mahallemi. Her seferinde ellerinin titreyen köşelerinden tutuyordu , tuttuğu her hayat yarım yamalak kalıyordu hayalsiz mahallemde . . .

Gözleri sürgündü acılarını kaybetmiş mahallemin. Her hayat bir film karesinden alıntıydı ve hiçbir kitap mahallemi tarihin tozlu anlamsız sayfalarında alkışlarla karşılamadı. Lâl bir zamanın köstekli saatleri zamanı belirsiz bırakıyordu. Kahvelerde mahalle eşrefi suskun sohbetleri yudumlarken yaralarından sızan kanlar rengini değiştiriyordu kerpiç duvarların. Yıldızı bol değildi tavanları açık evlerimizin. Çocuklar yırtık yamalı düşlerinden oyunlar uyduruyordu hayal gemilerine. Kendi kağıtlarından kendilerini düşürüyorlardı. Çakıl taşlarını doldurdukları cepleri sızdırıyordu eski hatıralarını bir söğüt altında gölge molalarına el koymuştu zamansız hayatlar. . .



Suskun mahallemin sessizliğini kaç feryat bozabilirdi . . .
Etkisiz eleman gibiydi çığlıklar ve bağırmalar. Susturmuştu zaman yüz çizgilerindeki kıvrımları dahi , her şey öylesine tersten düze gidiyordu ki . . .
Rengini kaybetmiş baharlar açıyordu , bir oyun lazımdı kitaplardan alabilir miydim acaba
Hayat kaç kitap ederdi mahallemde . . .
Remzi dedenin kaybettiği oğluna son mektubu neydi. O gittiğinden beri susan ve hiç konuşmayan hayat onun kulağına ne fısıldıyordu .
Hayal dünyamdan kaç alıntı yapacaktım bu beyaz sayfalara.
Kaç kez daha . . .


Sözlerimi geriye doğru bırakırken
Ellerimin çatlak taraflarından sızıyordum
Dünleri bugünlerin sepetlerine doldururken
Gördüğüm bu rüya neyin nesiydi
Sözlerim hep imlâ hatalarına takılıyordu
Geceler kirpiklerime tutunma derdine düşmüşken
Gözlerim çoktan salıvermişti hayallerini
Toprağın sabıkalı köşelerine
Filizlenirken yıldızlar lacivert sahneden
Bir inanç kaybına düşmüştüm
Bütün gerçekler kitaplardan mı alıntıydı




Sınırlarıma tel örgüler çekmiş cümlelerimi
Dudaklarımdan kaçırıyordum
Gözlerim menzilini şaşırmış
Yüzümü çevirdiğim her yerde
Düşmeye hazır labutlar duruyordu
Kütüphane kaçakçısıydım
Kelimelerin zehrinden
Hayatın anlamsız taraflarını çıkartıyordum
Bir tribün terörü başlıyordu sözlerimde
Küfür ediyorduk hayatın hakem hatalarına
Yazdığım cümlelerin üstünden
Tekrar geçme cesaretini kendimde bulamıyordum
Susuyordum Dünlerime
Bugünler çıkıveriyordu karşıma
Peki yarınlar meçhule açılan yelken kavgaları
Bir deryanın dalga kıran havasında
Yüzüme vurduğu sert tokatlar
Bütün yalanlar insanlardan mı alıntıydı





Aynı sokağa kaç defa girmiştim
Ama her seferinde tanınmamıştım
Mahalle eşrefi kim bu bakışını çatarken gözlerime
Her seferinde aynı soğuklukla vurulmuştum
Sinekli bakkal hikayelerinden kalma sokağımın
Düşkün suretiydim
Yırtık bir hayalin arasından
Birkaç sözdüm kendi dünyama düşen
Dünlerimde bu kadar yalnız mı acaba
Bugünlerimde olduğum gibi

06 Mart 2010 3-4 dakika 12 denemesi var.
Yorumlar