Susuz Bulutlar

Büyük bir bulut sürüsü geçiyordu göğümden, uzun sürdü yıllardır birbirimize yabancıymışız gibi bu selamlaşma...Ben hep sevinçlerimi yazmak istedim aslında, gölgesinde kalmasaydım bu kadar bulutların...Hüznü herkes anlar diye mi bilmem, kalemim ıslak yerlerde dolaşıyor nicedir. Sazlıklarda ıslık çalıyor, balıklara yem atıyor, bulutları seyre dalıyor her yağmurdan önce ve sonra...Hüznü karşılamak mı uğurlamak mı daha anlamlı hiç bilemedim ama her törende içim burkulur, hüznü sevdiren kalemim kadar...Kalem mi beni anlatıyor ben mi kalemi açıyorum cümlelerce hepsi bir yığın bulut gibi karmaşık, sisli?
...

Hüzne alışırsınız mutluluk gelir ayaklarınız uçar, yer ansızın sizi çekip alır göğünüzden...Bir gökkuşağı kadar renkli, sokağı aydınlatan fenerler gibi canlı, parlak hissedersiniz ruhunuzu ve başınız döner ışıklardan. Düşünüp şükretme yetiniz donar adeta bu uçma anlarında...Her şey hızlı geçer ya da öyle gelir size. Hüzün yavaşlatır adamı, mutluluk takla attırır, kendinizden geçirir...Hüzün yer çekimini ağır hareketlerle izlemek gibi ve mutluluk bir füzenin uzaya fırlatılması kadar çabuk, ani ve tehlikeli bazen...
...

Bulutlar susuzluk mu dersiniz, yağmura hasretimiz mi, sevinçlerin kısırlaştırdığı, kuraklaşan ruhlarımıza kırkikindiler? Dua edip istemeyi öğreten, teşekkürü hatırlatan damlalar döküldü mü sizin de yüreğinize acıların ikliminde?

Karanlık yazdırıyor belki de bunca cümleyi peş peşe. Ben hep gece yazmayı sevdim, derin çığlıklar gibi uzayıp giden cümlelerimi. Gecenin bereketi dedim, hüzün çökünce kalemime. Mutluluğu niye yazsın ki insan? Bir balonun havada kalışı kadar kısa süreli, patlamaya ya da sönmeye hazır. Aslında mutluluğu da yazmalı. Ve tabi ki bugün çok mutluyum, nasıl anlatsam ki bilmem şeklinde basit olmamalı mutluluğun tanımı, anlatım tarzı...Yazmanın ağırlığı, yağmur yüklü bulutlardan geliyor olmalı o halde. Ancak içinde birikmiş damlalar olan bir yazar bir şeyler akıtabilir şişeye. Yazar pusuda bekleyendir, detayları değerlendirip zihnindeki hikaye için bir zincir oluşturmaya çalışandır. Mutluluk telaş demek, sevinç demek ya işte bu yüzden bu telaşta bir satır karalamaya vakti olmaz insanın, öyle oyalayıcıdır bazen. Ama her şey yeri gelince yaşanmalı yerli yerince, sıra atlamadan...

Bugünlerde her şeyde bir susuzluk, gökyüzünde bir kuraklık var. Belki çokça şükre, duaya ihtiyaç var. Ben yağmur yüklü bulutlarla söyleşmeyi özledim. Bir kaç damla da benim şişeme akacak diye nicedir beklemekteyim. Yağmur suyu bambaşka bir sudur, hüzünlerimiz ve yağmur suları temizledi en çok ruhlarımızı...Kim demiş yağmur ve hüzün ağlatır adamı diye? Ben en çok bahar yağmurlarında tattım taze mutlulukları. Ellerimi en çok yağmur yağarken doya doya açtım göğe...Gökyüzü hüznümü ve sevincimi bilmese de...

25 Şubat 2014 2-3 dakika 243 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 10 yıl önce

    Hayat hep birbirimize yaptığımız hayır duaları ile akıp gidiyor çoğu zaman. Tadını çıkarmak yaşanan anın insanın elinde olan bir şey. Mutlulukları fazla abartmamalı, hüzünlerimize de mümkün mertebe çok fazla büyütmemeliyiz. Güzel bir deneme kutlarım Şule...👍😙