Tabu Totem Ve Put 9

İnsan içindeki, dışa yansıtılan duygusu ile dışın içe yansıması, duygu olmakla birlikte, bu iki duygu girişmesinin kırılışı, girişen bir mana algısıydı. Totem ve mana algısının kaynağı hiç bir zaman tek nokta değildir.

İnsanın totemdi olan mana algısıyla, insanın temel düzlemli; açlık, güvende olma cinsellik gibi iç gerilimlerinin tekrarı yapılabilir hareketleriyle, karşılıklı bir sağlayıştı anlam ilgisi kurulmuştu. Bu güdülenme ve tekrarı yapılan sağlayıştı hareketti (mana) iki girişmenin toplamı, başlarda ve süreç içinde, değişmez olmanın algısı olan, totemdi, puttu düşünmenin, ana rezonans kaynağı oldular.

Bunca tarihsel gelişmeleri içinde; şöyle böyle, çeşitli direnç noktalarına rağmen, insanın totemdi put algıları, monoteizmle bitmemiştir. Aksine yeni mono totemdi soyutluğa, özneldi salınım kaynakları ilavesi ile süreç, daha bir çatışan, olgunlaşan görünümlere girmişti.

Söz gelimi eski anlayışta puttu totem nokta, konuşan bir kaynaktı. Kendi aiti olan sosyal birimini, tabucu nedenlerle toptan cezaya ya da toptan mükâfata tabii kılardı. Bu toptan uygulanan müeyyide algısı geleceğin halk ve toplum yaşamı içinde bireysel lanete ve aforoza doğru gidişini çıkaracaktı. Bunun en çok uygulanması, özel mülkiyetçi durumlarla, ortaya çıkartılmıştır.

Monoteisttik anlayış, totemdi put kaynağın konuşamayacağı üzerine kendisini bina etti! Totemdi put kaynağın kendisine bile, fayda ve zarar veremeyeceği üzerine söylemlerini oturttular. Buna rağmen kendi totemlerinin konuşturarak, fayda ve zarar vereceğinin tehdidini de, ortaya koydular. Önceki puttu totem algısının kalıpları, sosyal gelenek üzerinden dolaşılarak, buraya göç ettirilmişti. Kalıbın içi yeni toplumsak yapılanışlarla ve eski yapıların reformdu kalıplarıyla, değiştirmeleri yapılıyordu.

Bunlar, yeni düşünce olanın; kendisini ortama ihale etmesinin yollarından bir kaçı idi. Monoteizm; toteme aitti olmanın alanını, dışlamamıştı. Hatta bunu kollamıştı. Ta ki imparatorluklar bilinci ile dünyalar (âlemler-devletler) birliğine yönelen; yakın çevre dünyalarının (devletlerinin), birleştireni olma, birleşmenin imparatorluk aitliğine (birlik tanrısı anlayışına) yönel inene dek.

Totem ve put algısı, daima etnikti bir belirmedir. İttifakların, yan yana getirdiği farklı etniklere dek farklı yaratılma tandanslı olan, mana algılı politeisttik yapıları vardı. İlk birleşmeler belirtilerini; bu politeisttik yapı içindeki ilahların ittifak lığı (Marduk, Aton- Yehova gibi aitti temsilcilikler) ile ortaya çıkardılar.

Musa, 12 sıbıtı (her biri ayrı ayrı ana grubun göç veren kolu olan Yahudi etnik gruplarını) birleştiren bir totem algısı olan Yehova'yla konuşmuştu. Yehova Musevilerle Musa aracılığı ile ahit (anlaşma) yapmıştı. Bu İsrail'e ait, konuşan fayda ve zarar veren, bir kavimin mono tanrısı (totemi) idi. Totem şekiller tam olmasa da ortada kalkmıştı. Artık mana algısı insan soyutluğunun en dâhiyane işlenme biçimlerine sokulmuştu.

Ayrı ayrı totemin ittifakları çözen, çeliştiren, tartıştıran aitliğinden; her kabilenin totemi sayılan ya da her ittifak birliği üyelerinin totemi sayılan, kutsallık ifadesine gelinmişti. Bu kutsallık ifadesi içinde İLAH-RABBİ-ALLAH-EL İLAH gibi tekilse birliği ifade eden söylemdi anlatımlara çoktan gelinmişti.

Araplar, 6. yüzyıla geldiklerinde, haylice putların etkisinde çıkmışlardı. Dua ettikleri zaman artık duaların olmaması karşısında saygı ve korku ile sukut etmiyorlar, aksine yavaş yavaş putlara küfretmeye başlamışlardı.

Araplar kendi etnik aitti putundan bahseder olsalar dahi; o, putun adını değil de, genel bir ifade ile RABBENA (efendimiz) deyişleriyle genellik (tekillik ) arz eden söylemi yeğlemeye başlamışlardı bile. Tekil Tanrı bilinci Arapın içinde yaygındı.

Politeisttik tutumlardan uzaklaşma bir kültür ve akım olacaklar genelin anlayışına yansıyor olan bir ivmeyle, bu tutumları yayılmıştı. Yani ortam monoteisttik anlayışa müsaitti. Yeter ki yeni monocu anlayış, sınıfların çıkarıyla uyuşturulabil sindi. Eski gelenekler ufak tefek değişmelerle yeni dinin de konuları olacaktı. Kimi tümden terk edilmiş, azlıkla uygulanır olan töre tutumlar da kaldırılacaktı.

Bir yanda toplumsal yapının değişmesi, diğer yandan da buna uygun, kültürel yapının değişmesi; birlikti yeni totem söyleyişin buyurma ve onamasını gerekli kılıyordu. Gerçi zaman artık totemi söylemin buyurması olmaktan da az çok çıkmaya başlamıştı. Nesnel gerçekliğin gücü ve okunması artık gündelik hayatın kullanımı idi. Ama ezici çoğunluk hala sosyal ahlakın yerleştirilmesi ile hayatını biçimlemeye, hala hararetle meftundu.

Genel inançlar üzerine burada iki tespitimi belirtmeliyim. İnançlar eski kökleşmiş geleneklerin üzerine oturmakla, vaaz olunduğu toplumsa ve sosyal gelenek görenek ve kültürleri taşıyordu. Bu o inancın kendi çevresine, kendisinin zorunlu hitabıydı. Zaten akside muhal olurdu.

İkinci olacaktan da, inançlar günlük hayat tecrübelerinden çıkarılan birikme derslerden ötürü, o topluma özgü, toplumsal olana seslenirken, seslendiği o ilişki tipi geçerli olduğu sürece doğru kalıyordu. O ilişki biçiminin değişmesi ile zorunlu yanlış kalıyordu.

Ama sosyal gelenek toplumlar gibi öyle hızlı değişmediğinden ötürü dinlerin sosyal kültürlere dek olan söylemleri, sosyal yapı içinde özel hayat alanında gelenek olacaktan yüzlerce yıl kalabiliyordu.

Farklı bir topluma ait gelenek, görenek ve inançlar; uzağında bulunan eski toplumların öyle kolayla iletişmesi içinde olmayan, bilinmeyen bir durumdu. İnançlar uzak diyarlara doğru yayılırken bu yayıldığı diyar içinde bilinmeyen gelenek ve göreneğin anlatımı, insana çok ilginç ve büyüleyici gelir.

İşte bu ilginçlik ve büyüleyicilik kutsallıkla birleşince, Orijinal inanca kültürler, diğer halkların da ilginç ve ilahi söylemli anlayışları olur çıkarlar. Bugün bile, farklı kültürlerin aynı durumlar karşısındaki bize göre farklı geleneklerini duyuğumuzda, bize çok ilginç gelirler, hayranlık duyarız.

Yine Arap'ın, etnik aitti totemleri de, diğerleri gibi aynı sanı kanı bilinçle süren bir yapı idi. Etnik ilah ilkin hem Arap'a aitti, hem de Arap'ın egemen bir kolu olan Kureyş'liler soyuna ait seslenen olaraktan belirmişti. Elbette iddianın başlarda makas açısı küçük tutulacaktı. Yeni iddia, giderek kazandığı başarılarıyla, başarıya uygun biçimde ortamı değiştirecekti.

Erken dönemlerin ilk yapılarından, Araba aktarılan totemdi gelenek ve göreneklerin etnik yapı içindeki eski işlevdi giriştirmesi unutulmuştu. Ama unutulanlar da, kutsal bir mahfuz kalışla, hem muhafaza edilecekti. Hem de Arap'ın gelenekti yaşamına uygun yeni yorumlarıyla değiştirilecekti. Yeni olan söylemin her bir zaferleriyle de, yeni söylem, daha bir insanlığa seslenir, egemence öznel soyut aksiyom erlere dönüşecekti.

9-] Ne kadar seçme ayıklama yapılırsa yapılsındı; her yaşanan, kalıcı izleri bırakmak zorunda idi. Bunlar, yeni aksiyom erlerin bir önceki inşalar içindeki malzemelerin esnetilen, dallandırılıp budaklandırılan, kırıklı bifurgasyondu yapılarıydı. Yeni yapı içindeki kullanılan eski envanterler insanlığın sosyal yaşamı ile belirtilmiş olan, temel; sosyal özneldi, kültürün parmak izleridirler.

Söz gelimi insanlığa ait olduğu söylenen kutsal kitabın iddiaları içinde bir Hintlinin, ya da bir Moğol'un ya da farklı aitti toplumların yanlış gelenek, göreneklerinden hiç bahsedilmezken; bir Arap dışında kimsenin bilmediği, gelenek ve görenekten onlarca söylemlerin evrensellik iddiası vardır!

Yine insanlığa seslendiğini söyleyen kutsal kitapların iddiaları; tıpkı erken dönem eski totemdi söylemler gibi doğrudan kendi aitti etnik yapılarına seslenmektedirler.

Kutsal kitabımız, bunun en güzel ve doğru örneklerini vermektedirler. Söz gelimi En'am 92'de "...kendisinden öncekileri doğrulayan, Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyaran, mübarek kitaptır..." der.

Yine Şura 7'de Ümmül-Kurâ olan "...şehirlerin anası Mekke ve çevresini uyarmak için Arapça okunan Kuran, vah yettik..." kutsal söylemi, Arap İnanırlarına bir hitaptır.

Zuhruf 44'te ""...(Kuran) hem senin için hem kavimin için şereftir..." diyen buyurması yine Arap etniğine ilişkin bir söylemin ifadesi olaraktan vardır.

Ve yine "... Ataları uyarılmamış topluma (Araba)..." Kuran'ın gönderildiği, Yasin/ 6'da açıkça belirtilir ki ilk başlarda kutsal kitap, tümden Araba ilişkin bir söylemi hedeflemektir.

Yine Söz gelimi sırf Arap'ın bir kolu olan Kureyş'e ve Kureyş'in esenliğine ilişkin başlı başına bir Kureyş süresi (106. süre ) vardır.

Yine "İçinizden (Arap'ın içinden) birini ... Size öğreten bir resul gönderdik." diyen kutsal buyruğu Bakara 151'de belirtir. Ve diğerleri de bunlara ilişkin gerçekliklerin kutsal ifadeleridirler. Bir atalar soy kütüğü olan totem anlayışı, Arap soyunu da İbrahim'in soyuna ilişkiler.

Başlangıcın totem anlayışı, sosyal birliğin girişen hak ve ödevlerini (toplumdaki hak ve görev ya da sorumluluklarınızı da) belirledi. İnançtı anlayışlar, kişinin öznel beyin içi zihnine konu olan meraktı sorunlarına, inanaraktan çözümler buluyordu. Beyinsel düşünmelerdeki anlayamamaktan kaynaklı karmaşayı inanmaları yolu ile bilir olmanın kararlı durumuna geçiriyordu.

Su, neden boğuyordu? Ateş neden yakıyordu? Gök neden gürültü koparıyordu? Bir yanardağ neden patlıyordu? İnsanın kendisi neden acıkıyordu? Gibi nesnelin nedenselliğine değin bilinçleri olmayan insanların inançtı inanmaları, kendilerinin bir zihni iknası oluyordu. İnsanın çevresindeki nedenli doğa girişmeleri; insanın zihinlerinde açıkça bilinir olmanın kararlılık düzeyine geçmesidirler.

Çevresindeki olay ve olguların kendisine etkiyen, kendisine yönelik haz elem etkili izlenimlerinden kaynaklı özneye dönük nedenselliğin olması gerektiğini düşündüler. Böyle bir mana algılı nedense bağıntıyı, sosyal gücün, totemine atfetmişlerdi. Bu totemdi kültürel biriktirilme, hem yaşama değin deneylerini kapsıyordu. Hem mana olan yorum algılarını içeriyordu. Bu yüzden totemi MANA ALGILI NEDENSEL BAĞINTI yönüyle giriştirilmesi ile meşrulaşan ve olumlayan bir buyuran otoriteye dönüştürdüler.

Sürecek

14 Ocak 2011 9-10 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Çok ilginç bir noktaya gelmişsiniz Hocam. Bilme isteğinin inanç ile baskılanması süreci. Ayrıca etnik inançsal bakışların site devletler ve imparatorluklar kurulması aşamasında nasıl ittifaklar kurduğu ,yöresel kültürü evrilterek putun somuttan soyuta evrilmesi sürecinden devlet erklerindeki tapınak erklerini kullanması ve totem sözcülerinin insan faktörüyle söyleme geçişi gittikçe tüm sosyal yapıları birbirine zincirleme bağlayan, aynı zamanda yeterince uyum sağlamayan veya güce ulaşıp toplu ceza ödül sistemi etkisiyle psikolojik baskıyı topluma yansıtamayanın yok oluşu.

    İlgiyle okuyorum. Sevgi ve saygımla Hocam...