Tanrı İnsanla Kusuru Bir Yarattı

Bazen düşünmüşümdür uzun soluklu ilişkilerin sırrı nedir diye bakarım çevremde otuz hatta kırkını devirmiş insanlara; anne babama, ya da görücü usulü (ön beklentisiz) evlenmiş kişilerin ilişkilerine. Acaba onların yapıp bizim yapamadığımız ne?

Hatta olayı daha ileri götürüp gözlemimin yetmediği yerde, sordum kimi zaman. Bu kadar yıl nasıl birlikte kaldınız diye? Anlatılar tabi eşim iyidir, düzenlidir, iyi yemek yapar, gözü dışarıda değil, paylaşımcıdır vesaire vesaire. Bunlar ilişkileri bir arada tutmak için yeter miydi? Kendime baktım önce zor beğenen biri olduğumdan her şeyi ince elerim, ufak da olsa jestlere dikkat ederim, sırf biri için bir şey yapıyorsam teşekkür beklerim gibi aklıma çok detay geldi.

Yıllardan sonra öğrendiğim beş parmağın beşi bir değil. Öğretmen olunca bunu öğrencilerimde gayet net görebilmiştim, aslında eskiden beri bunu bilir ama bu derecede önemli olabileceğini düşünmezdim. Her birine aynı şeyleri anlatırken onların farklı farklı algı ve öğrenme becerilerinin olduğunu fark ettim. Bireysel algı her kişide farklıydı. Her birey farklıysa onları bir arada tutan ilişkinin tutkalı neydi?

Gönlümüzü ötedekilere bağlayan ilk görüşte aşk var mıydı? Elbette ilişkileri başlatan moda tabiri ile elektrik almak önemliydi ve kabul edilebilir bir bulgu olarak karşımızda. Biraz daha irdeli düşününce elektrik aldığımız bazı kişilerin öyle zıt huylarıyla karşılaşır ki insan 'Ben bunu mu beğenmişim?' demekten kendini alamaz. Peki bu da değil ise nedir bir arada yaşama sebebimiz?

İktisat bilimi der ki ' Dünyanın sınırlı kaynaklarına karşın insanın sınırsız ihtiyaçları vardır.' Böyle düşününce basit mantık kendi tezinin ön sorularına dikkat kesiliyor. Bireylerin sınırsız beklentileri nasıl oluyor da bir sınırda(ilişkide) mutabık kalıyor?

Beyinde jimnastik başlayınca, alışkın olmadığı ya da daha önceden farkında olmadığı bu görüyü teste tabi tutuyor, önce tecrübe klasörlerine bakıyor, oradan bir şey çıkmazsa çevresine soruyor, ya da tartışma ortamları açıp beğendiği bir çözümü kimi durumda bir kaçından kendi sentezini uyarlıyor ta ki mantıksal çıkarımı bulana değin. Ama halen elimizde bir netlik yok değil mi?

Ve düşüncenin takıntıya dönen inadı sorarak kendi Bağdat'ını buluyor. Fluluk yavaşça kalkıyor. Zamanla verilen her cevabın oluşturduğu büyük resme bakmak geliyor aklımıza. Cevaplarımızı bir bir hatırlayalım. Kendi ihtiyaçlarımız, ilişkinin bize kazandırdığı artılar, taviz verme nedenlerimiz, beklentilerimiz, ve büyük resmimizde; yürüyen ya da kendi yağıyla kavrulan bir ilişki. Helen kendi savımız bir kanuna dönüşmedi ve cevap kısalıp tek seçeneğe inmedi değil mi?

Sabırla kovaladığımız nedene gelebildik sonunda. Aslında cevap çok basitti başlıkta verdiğim ipin ucuna gizlenecek kadar basit. Her insanda kendisini eksik hissettiren bir kusur vardır ve çoğumuz bunun ne olduğunun gayet farkındayız. Kendimizi insanlara bu kusur yokmuşçasına tanıtırız önceleri. Sanki o kusurumuzu bilseler bizi sevemeyeceklerini düşünürüz. Oysa bize problem görünen başkasına görünmez yada kabul edilebilir sınırlarda olabilir.

İşte insanı ilişkide özveriye iten, kendi kişisel alanının birazından taviz verdiren budur, bizi o eksikliğimizle kabul edebilen her insanın yakını, arkadaşı veya eşi olabiliriz. Şimdi kusur, kusur olmaktan çıkıp bizi birbirimize bağlayan tutkal oldu değil mi, zaten büyüklerimiz bunu biliyor ve yıllardan beri birbirlerini kusurları ile seviyordu.

Neticede her sorun diyalogla çözülebilir, dinleyen kulak olun, çok şey beklemeyin, küçük hataları çoğunlukla görmezden gelin, asla onları çetele zaptına almayın ve bağışlayıcı olup önce öfkenizden başlayın.

İlahi kusurlarımız siz olmasaydınız biz ilişkileri nasıl yürütürdük?

21ekim11

21 Ekim 2011 3-4 dakika 14 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (3)
  • 12 yıl önce

    Alllah cc. Hz.Ademi bir elma yüzünden cennetten kovup da dünyaya gönderdikten sonra Hz.Havva anamız ile, af kapısınıda ağzına kadar açık bırakmıştır. Biz tövbe hâşa Allah'dan büyük değiliz ki, biz de bize yapılanları affedelim, affetmeliyiz. İnsanlar arasında ki ilişkiler biraz biraz maddiyata dayansada yerine göre, bunları hiç kaale almayan insanlar, yüreğini herkese ağzına kadar açan insanlarda var; azalsa da var. Hz.Mevlana'nın deyimi ile olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak güzel bir haslet. Kendi davranışlarını abartarak insanlara kendini sunmaya çalışmak, hastalıklı beyinlerin yapacağı bir iş ve davranış biçimi kanımca...

    Haset ve çekememezlik duygusu insanın farkında olmadan kişiliğini kemiren bir duygudur. Dostlarımızı iyi analiz etmeli, küçük kusurlarını da hoş görmeliyiz, hani derler ya''Kusursuz dost arayan dostsuz kalır''diye, çok doğru, biz sanki dört dörtlükmüyüz. Karşındaki insandan elektrik almak her zaman mümkün olmuyor, çünki insanların karakterleri farklı farklı, bazen de baştan sevmediğiniz bir insanı, bir zaman geçtikten sonra sevebiliyorsunuz, sağlam dostluklar kuruyorsunuz. Özveri her zaman ilişkileri ayakta tutmaya yardımcı olur. Kutladım Mehmet...

  • 12 yıl önce

    Güzel bir deneme

    Tebrikler Mehmet bey, bazı zamanlar konuşturuyorsunuz kalemi 👍

  • 12 yıl önce

    Yazınız çok güzeldi. Hatasız kul olmaz dedim yazı bitince. Hatayla sevebilmek mutluluğun anahtarı gibi. Güne gelen anlamlı yazınızı tebrik ederim. Saygılarımla.