Tanrı'yı Görmüyorum O Halde İnanmam

Bugün biraz melankoliğim. Hava kapanık, ben ise hüzünlüyüm. Şu ölüm yok mu ölüm... Üstesinden bir türlü gelemedi bilim adamları. Ölecek miyim ne? Hoş ölüm olmasaydı, bu kadar insanı nereye koyacaktık, onu da bilmem ya. Gerçi insan denen vahşi cinslerim ölümsüzlüğü öldürecek bir yol bulurlardı. Çünkü yaşanan bu kadar cinayetler onun göstergesi değil mi?

İşte anlayın be halimden biraz melankoliğim bugün. Ne dediğimi bilmiyorum inanın. Hava biraz puslu, içim ise daha karanlık, intihar mı etsem ne? Nasıl olsa ölmeyecek miyim? O halde beklemenin ne anlamı var? Gel ey ölüm al beni koynuna, kurtar beni bu dünyanın karamsarlık kokan havasından.

Dünya mı karamsar yoksa insanlar mı kötülüklerinden dolayı kararttılar bu dünyayı?

Hayır hayır olsa olsa tanrı dedikleri varlıktır karartan bu dünyayı. Gerçi o da var mı bilmiyorum ya?

Ya sahi ne diyorlar, "Tanrı vardır" değil mi?

Hani nerde söyleyin bakalım? Bir göreniniz var mı?

Tanrı öldü demişti delinin biri... Galiba öldü zavallı... Artık aramak nafile değil mi?

Ama şu Müslümanlar yok mu, onlar çok inatçılar...

Ona inanmayanları cehenneme koymak için ne eder, ne yapar onun varlığını ispatlarlar.

Ya şeyy... Hımm...

Ne oldu bana, ne diyorum ya... Ne ne ne diyorsun söyle be vicdan dedikleri zımpırtı... Duymuyorum seni. Bak şimdi biraz duymaya başladım. Ne diyorsun?

(Hava bulanık ya, gaipten sesler duyuyorum galiba. Yoksa bana da mı ilham geliyor ne? Yok canım benim gibi ateiste, inanmadığım tanrı ilham gönderir mi? Ama ilham değil galiba bu duyduklarım içimdeki bir ses... Ona vicdan diyorlar sanırsam. Şimdi onun sesini dinleteyim size)

Ey Tanrı'yı inkar eden bedenimdeki aklım; sen Tanrı yok diyorsun, varsa gösterilmesini istiyorsun. Peki söyle bakalım bana, bir saatin yapıcısı, saatin için de mi olur dışında mı? Yoksa, bir resimi yapan ressam, o boyalı çizimlerin içinde mi gizlidir. Söyle bakalım bir elbiseyi yapan terzi elbisenin dikişlerinin arasında mıdır?

Haydi bana göster bakalım elbisenin içindeki terziyi, resmin içindeki ressamı, saatin içindeki saatçiyi...

Amma da yaptın be vicdanım! Galiba sen kafayı yedin?

Niye ki?

İşte, söylediklerin o kadar anlamsız ki, nasıl cevap vereceğimi bilemedim.

Peki bunları yapanları o eserlerin içinde mi yoksa dışında mı ararsın?

Tabi ki dışında ararım. Çünkü eser sahibi esere hükmedendir. Onu kuşatandır. Eser sahibine işaret eder. Eser, sahibini içinde gizlemez. Eserin sahibini arayacaksan onun dışında araman gerekir.

Peki ey zavallı! Sen koskoca kainatın, o kainat ki, Samanyolu gibi milyarlarca galaksiden oluşan ve bu görülen kainat, yedi kat göğün birinci katı olan bir yaratıcıya işaret ederken, onu kıt aklın, sınırlı gözünle görmek istersin. Bir saatin yapıcısını saatin içinde aramayı akılsızlık sayarken, koskoca kainatın sahibini kainatta da değil, bir zerresi bile olmayan dünyada aramaya kalkasın. Sen ise bir zerre bile değilken...

Ama, şeyyy, hımm...

Olsun beni yaratmışsa, bana görünmesi gerekir. Yoksa inanmam...

Öyle mi bir gün gelir de, ölümün soğuk yüzüyle karşılaşırsan, de ki; ben Tanrı'ya inanmıyorum, o halde ben onun ölüm emrine de karşı geliyorum. Ölmeyeceğim...

Yok öyle bir şey demem. Ölüm doğal bir olay, herkes ölecektir.

Öyleyse karşına iki şık çıkmaktadır;

Ya Tanrı yoktur ve sen sonsuzluğun bağrında yok oluşun karanlığında kaybolursun. İnandığın gibi yaşaman yanına kar kalmıştır.

Ya da...

Hayır hayır o şıkkı söyleme!

Ben söylemesem de o gün geldiğinde...Ya da Tanrı vardır ve Müslüman'ların dediği gibi her insan yaptığından sorumlu olacaktır. İhtimali bile korkunç değil mi?

Hayır hayır Tanrı vardır ve ben ona gönülden inanıyorum. O gün geldiğinde değil, burada şimdi inanıyorum. Çünkü bu koskoca kainatın sahibini onun içinde aramak sadece zavallılıkmış anladım. Teşekkürler vicdanım.

10 Kasım 2013 3-4 dakika 59 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    Adam Fawer 'ın Olasılıksız isimli kitabını okudunuz mu bilmiyorum ama orada Fransız matematikçi Pascal 'ın din ile ilgili olasılık hesabı verilmişti ,yazınızı okuduğumda o aklıma geldi ve kitaptaki formulü olduğu gibi paylaşıyorum ;

    â??Pascal beklenen değer teorisini kullanarak hayatını dine adaması gerektiğini kanıtladı. Her matematikçi gibi o da, bu soruyu bir formüle indirgedi.â? Hangisi daha büyüktür? a) Beklenen değer (hedonizm yani fiziksel yaşamdan zevk alma) Ya da b) Beklenen değer (dini hayat) Varsayım... a) Olasılık (ölümden sonra hayat yok) (hedonizmden alınacak zevk) + Olasılık (ölümden sonra hayat var) (sonsuza dek lanetlenmek) Ve b) Olasılık (ölümden sonra hayat yok) (dinden alınacak zevk) Olasılık (ölümden sonra hayat var) (sonsuz mutluluk)

  • 10 yıl önce

    Pascal'ın mantığı çok basitti: Eğer (a) (b)'den büyükse o zaman hedonizme devam edecekti, ama eğer (a) (b)'den küçükse o zaman dindar olmalıydı.â? â??Ama değişkenlerin değerlerini bilmeden bu denklemi nasıl çözdü?â? diye sordu Michael. â??Birkaç varsayımda bulundu, örneğin, sonsuz mutluluğun değeri pozitif sonsuzdu ve sonsuza dek lanetlenmenin değeri negatif sonsuzdu.â? Sonsuz mutluluk = +00 Sonsuza dek lanetlenmek =-00 â??Eğer bir denklemde sonsuzu kullanırsanız bu diğer her şeyi etkiler, çünkü çok büyük bir sayıdır, böylece (a) hedonizmin beklenen değeri negatif sonsuz ve (b) dini hayatın beklenen değeri pozitif sonsuz.â? (a) hedonizm = -00 ve (b) din = +00 o zaman {a)< (b) böylece... (b) beklenen değer (hedonizm) < beklenen değer (dini hayat)