Totemi Dil 11

Ama bu kes de madem Âdem'den önce dünyada kimse yoktu o halde "kolektif bir kapasite olan Âdem'in ekme dikme, inşaat yapma yeteneğinin" nerede geldiğini açıklamak gerekecekti.

Âdem'in ekme, dikme, inşaat yapma yeteneğini Âdem'in El 'i tarafında Âdem'e öğretildiği hikâye edilecekti. Yani Adem'in kolektif kapasite donanımı "El öğretisi" olarak söylenecekti. Neden böyle söyleniyordu? Ya da neye karşı El öğretisi savlanıyordu?

Açığa karşı kapalı, çıkışa karşı iniş, sağa karşı sol söylemi gibi yadsınacak bir "kolektif öğretiye" karşı da "El öğretisi" söyleniyordu. Âdem'in ekip, dikmeyi bilmesi Âdem'in kolektif alandan çıktığıdır. Adem'in kolektif kültürlü olmasıdır.

Yeryüzünde bir Âdem olması fikri de inkâr ettiği kolektif yaşam nedenledir. Kolektif alanı yadsıdığını da temsil ettiğiniz El düşüncesi nedenle, kolektif alan kalabalıklığı içinde zaten tek ve yalnız oluşunuzun seyrediş soyutlamasıdır.

Bu mantığa göre El düşüncesine sahip olup da El düşüncesi etrafında bileşenler insandı. Diğerleri zaten azıp, sapıtmış olup kafirlerdi. Böylece insanlığın başlangıcını kendisi ile başlatıp insanı mal sahibi ve köle olarak sınıflandırması da El 'in takdiriydi. Kafir dedikleriyle birlikte tüm bunlar Adem'in kolektif yaşamlı Âdem olmasına ayrı bir kanıttır.

Âdem anlatısındaki "tek insan" tanımı "mülkün sahibi" olma işinin El gibi bir tek Âdem olma figürüyle birlikte kurgulanmıştı.

Bu figüre göre yeryüzü Ademindi. Teorik olarak yeryüzü Âdem yalnızlığıyla birlikte Adem'indi. Yeryüzünde Adem'den başka kimse olmasaydı, Âdem kime karşı yeryüzünün sahibiydi.

Nasıl El kolektif iyeliğe karşı kurgulanmıştı, o halde yeryüzü sahipliği de en azından kafirlere karşı bir sahiplikti. Kimsenin olmadığı ortamda Adem'in sahipliğinde söz edilemeyeceği açıktır.

Kurgu kolektif sahibi yeti inkâr edişin kurgusuydu. Ve Âdem üreten paydaşlı kolektif alanda ayrılan "özelleştirmeci mülk sahibi" insanın tekil figürüydü.

İkinci olarak "tek insan" söylemindeki "insan" lafzı biyolojik insan değildi. Çünkü yalnız bir insanın dil öğrenip, dili telaffuz etmesi de akla muhaldir. Âdem dilini yalnızlığı (!) içine dense de kolektif alanda getirmişti.

Âdem'in yalnızlığı içine (!) kolektif alanda getirdiği sözcüklerden birisi de "insan" söylemiydi. Çünkü insan söylemi ilk kez "ön ittifaklar içinde" söylenmişti.

İnsan söylemi ittifak içinde birleşen totem öznelerin melezlerine ilahların verdiği kültürel ismidir. Ademin insan söylemini telaffuz etmesi bile başlı başına Âdem'in ittifaklı olmasıdır.

İşte kolektif alanda ayrılan Âdem, tıpkı Nuh'un ittifak içinde aldığı payını gemiye bindirmesi gibi koyunu ile kuzusuyla Âdem ittifaktan uzak yalnızlığı içine göçtürülüyordu (cennetten kovuluyordu). Ama Âdem'in başının çaresine bakmayı bilen bir "kolektif aklı" bu yalnızlığı örtüyordu.

Âdem hem kolektif bilinçle hem de ittifakın insanı olma bilinci ve söylemiyle, kolektif süreçten ayrılıyordu. Kolektif tüzel kimliğe karşı Adem'di.

Bu durumda kolektif alandan ayrılmış kolektif koruyuculuğu olmamasıyla yalnızlaşan Adem'di. Âdem kolektif alanda aldığı payı ve kolektif bilinciyle kolektif paydaşlığı yitirmekle özel mülk sahibi Âdemdi. Hem kolektif bir üretim bilinciyle Âdem olarak ve hem de ittifakın insanı, ittifaktan ayrılmış "bir tek Âdem" olarak ittifaktan ayrılıyordu.

Âdem'in göçtürülmesinin (kovulmasının) hikâye motifi türlü nedenle türlü zaman içinde türlü şartlarda; Nuh’ta İbrahim'de Musa'da İsrail oğullarında vs. özel mülkiyetçiliğin kaderi olarak devam edecekti.

Âdemin ittifaktan (cennetten) ayrıldığı dönemlerin birikimleri hayli artmış ama bugünkü gibi karmaşık olmayan henüz yalın süreçli birikimleri olan dönemlerdi.

Bu dönemler içinde göçer insan yalnız bir insan da olsa o insan "kolektif öznedir". Kolektif özne olarak toprağı ekmeyi, toprağa fide dikmeyi, hayvana bakmayı bilerek ve kendi başına yeni bir başlangıç yapacak şekilde kolektif süreçte ayrılıyordu. Bu ayrıntıyı hiç atlamamak gerekiyordu.

08 Haziran 2023 3-4 dakika 1084 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar