Tümevarım 6
Samsunluların Pazar sabahları birbirlerini kahvaltıya davet etmelerinin en önemli vesilesidir kıymalı pide. Hatice teyzesi de Sinemi davet etmişti kahvaltıda kıymalı pide yemeye. Sinem dokuzda evden çıktı. Teyzesinin kendi öz ablasını değil de sadece Sinem'i davet etmesine bir anlam verememişti önce. Hatta
'Annemle gelelim değil mi teyze' diye sormuş ve
'Yok kızım sen yalnız gel. Gençler özel bir kahvaltı yaparız. Ablam artık ihtiyar. Gençlerin arasında ne yapacak?' diye esprili bir cevap almıştı.
Sonraları ise bu tek kişilik davetin sebebini tahmin etmişti Sinem. Hatice teyzesi son derece zeki bir kadındı. Tüm kız kardeşler içerisinde liseyi bitirebilen de sadece o olmuştu. Sinem'in durumundaki garipliği sezmemesi mümkün değildi. Annesi bile 'Kızım ne sıkıntın var, anlatsana.' diye kaç defa sormuştu. Bir şey diyemedi annesine. Ne diyebilirdi ki? Anlatsa nasıl tepki alırdı.
Samsun'a geleli neredeyse bir hafta olmuştu. Çok uğraştı unutmak için, hiç aramadı onu. Ama yine de bir türlü unutamıyordu Kayra'yı. Yalnız bir şeyin farkındaydı. Kesinlikle unutmalıydı onu. Yoksa büyük acılar bekliyordu kendisini. Tarifi güç acılar.
Sinem'in onu deliler gibi sevmesine karşılık Kayra'nın durumu nasıldı? Duygularına isim verememiş, fakat duygunun aşk olmadığından emin biri. 'İnsan bari son gün yolcu ederken bir şey söyler. Seni seviyorum, senden hoşlanıyorum, ne bileyim benim için özelsin filan.' diye düşündü. Aslında bu fikir günde en az elli kez beynine geliyordu. Nasıl bu kadar gurursuz davranabilmişti bir türlü anlam veremiyordu. Gerçi Kayra ona bir hakaret etmemişti ama bir kez bile olsun onu sevdiğini söylememişti.
Tabi koskoca Kayra Koruk'tu o. Onca manken kızla birlikte olup onlara düşük puan vermiş ve onları sersefil bırakmış Kayra Koruk. Sinem kendini boşuna aldatmamalıydı. Sinem'le uzun süreli bir ilişki düşünmesi olanaksızdı. Kaldı ki Sinem'in istediği uzunluk bir hayat boyu birliktelikti. Buna bu devirde değil Kayra gibi bir ayran gönüllünün, Ahmet'in bile gözü zor keserdi. Neticede muhafazakar ve boşanmış birçok aile tanıyordu Sinem.
Evet evet, kesinlikle unutmalıydı onu. Kayra zaten çoktan herşeyi unutmuş olmalıydı. Sinem o an dayanamadı sesli bir şekilde güldü. Etrafına baktı, Allah'tan etrafta onu gören biri yoktu. Herşey demesine güldü. Herşey denecek kadar çok şey vardı sanki ortada. Sinem'i Kayra için cazip kılacak ne vardı ki zaten. Sohbette huzur. 'Ne kadar komik bir gerekçe' diye düşündü. Şu an çoktan yeni biriyle aşka yelken açmış olmalıydı Kayra. Bu sefer sohbeti tatlı olanla. Bunun için gerekli ve yeterli şartlar vardı Kayra'da. Yapması gereken tek şey sıra gecesinde beğenmediği çiğ köfte yerine Adana kebabı yemekti.
'Gerekli ve yeterli şartlar ha' dedi kendi kendine ve güldü. İşte Kayra bu derece etkileyebilmişti Sinem'i. 'Gerek ve yeter şart' ifadesini çok kullanırdı Kayra. Nasıldı o. Evet, iki önerme 'gerek ve yeter şart' bağlacıyla bağlanırsa birinci önermenin gerçekleşmiş olması ikincisini ve ikinci önermenin gerçekleşmiş olması birincisini gerektirirdi. Sonuç olarak Kayra'nın sohbeti tatlı olan bir mankeni bulabilmesi için gerek ve yeter şart Kayra'nın tatlı sohbeti bir kriter olarak görmesiydi ve eskiden eksik olan sadece bu kriterdi.
Kayra'yı unutmalıydı. İyi ama nasıl unutacaktı ki. İşte teyzesinin neredeyse Bulvar caddesi bitimindeki evine gelmiş ve yirmi dakikalık yol boyunca sadece Kayra'yı düşünmüştü. Bir insanı unutma zorunluluğunu her an kendine ispatlamaya çalışmak onu unutturabilir miydi?
Teyzesi her zaman olduğu gibi kapıyı güler yüzle açtı. Sinan beş dakika önce getirmişti kıymalıları. Enişte bu Pazar evde değildi. Bir iş için Amasya'ya gitmişti. O yüzden evde teyzesi, kuzenleri Sinan ve Merve vardı. İçinden Kayra'ya bir kez daha kızdı. Çünkü onu düşünmekten kuzenlerine çikolata almayı unutmuştu.
'Ya teyze, çocuklara çikolata almayı unuttum. Hemen alıp geleyim.'
'Hadi hadi ne çikolatası. Her gün çikolata yiyorlar. Hem gel kıymalılar soğur sonra.'
'Hiç olmadı böyle ama. Kusura bakma teyze.'
'Ne kusuru kızım. Sen unuttun galiba bizim çocuklar büyüdü artık, bu yaşta çikolata mı alınır?'
'Çikolatanın yaşı mı olur teyze.'
'O da doğru ya.'
İçeri girdi Sinem. Çocuklar
'Hoş geldin Sinem abla.' dediler.
'Hoş bulduk ' dedi Sinem. Gerçekten de büyümüşlerdi çocuklar.
' Sinan sen kaçıncı sınıfa geçtin?'
'Dokuzuncu sınıfa Sinem abla'
'Sınavlar nasıl geçti, kaç puan aldın?'
'Samsun'daki Anadolu liselerine girebiliyorum abla.'
'Aferin sana, çok güzel. Merve, güzelim sen kaçıncı sınıfa geçtin?'
'Beşinci sınıfa?'
'Sorsana ablası karnesi nasılmış?' dedi teyzesi.
'Nasıldı güzelim karnen?'
'Hepsi beş, takdir aldım.'
'Hay maşallah, Allah nazardan saklasın.'
'Neyse Sinem hadi yemeye başlayalım, pideler soğuyacak yoksa.'
Enfesti pideler, teyzesi harcı iyi hazırlamış, Sinan pidelerin dolgun olmasını tembihlemiş ve fırındaki ustalar da tam kıvamında pişirmişlerdi. Bu yüzden herkes afiyetle yiyordu. Bir ara Sinan iştahı biraz abartıp masaya biraz fazla kıyma dökünce annesi tarafından uyarılmış, ağzı dolu olan Sinan eliyle özür dilemek zorunda kalmıştı.
Yemekten sonra Merve'yi arkadaşıyla oynaması için karşı komşuya gönderen Hatice Hanım Sinan için başka yapacak iş bulamayınca bilgisayarda oyun oynamasına izin vermek zorunda kaldı. Böyle bir şeyi beklemeyen Sinan içeriğini tam anlamasa da sebebin Sinem ablası olduğunu fark etmiş ve annesinde sağladığı bu ani değişiklik için ona teşekkür etmişti.
Teyzesiyle birlikte Sinem keyif çayı içmek üzere misafir odasına geçtiler. Bir müddet oradan buradan konuştular. Sinem'in yurdundan, oradaki kız arkadaşlarından, Hatice Hanımın yapıp sattığı dantellerden, Sinem'in yeni bulduğu bursun onu ne kadar rahatlattığından bahsettikten sonra Hatice Hanım Sinem'in derslerini sordu. Gayet iyi olduğunu öğrenince Sinem'in bu derece üzgün olmasının sebebinin dersler olmadığını anlamış oldu. O halde sebep tek bir şey olabilirdi
'Sinem, yeğenim bu sefer seni pek bir üzgün gördüm.'
'Yoo, niye üzgün olayım ki teyze. Çok şükür iyiyim.'
Sinem biraz sonra teyzesinin her şeyi öğreneceğinden emindi aslında. Çünkü teyzesi öğrenmek için ve kendisi de anlatmak için çok istekliydi. Ama hemen ilk soruda anlatmaya başlaması uygun kaçmazdı. Bunu herkes yadırgar, teyzesi de olsa 'Bu kız da anlatmaya amma istekliymiş.' şeklinde düşünürdü. O yüzden prosedür gereği söylenmesi gereken şeyleri söylemeliydi Sinem. Elbette teyzesi de prosedüre uyacak ve ona anlatması için yeterli miktarda şans verecekti.
'Bak Sinem, yeğenim. Seni ne kadar sevdiğimi bilirsin. Elimde büyüdün sayılır. Seni çok iyi tanırım. Bir derdin var senin. Benim nasıl sır tuttuğumu bilirsin.'
Evet bunu iyi biliyordu. Gerçekten teyzesinin sır tutması tüm ailede meşhurdu. Bir keresinde Sinem'in anneannesi eşinden habersiz borç almıştı kızı Hatice Hanımdan ve yıllar sonra bu olayı borcu geri öderken herkese anneanne anlatmıştı. Sinem de hayatında birçok sırrı paylaşmıştı onunla. Lise birde Fizikten birinci yazılıda zayıf almasını, babası doktor olmasını istediği için sınavda biraz eksik soru cevaplayıp Edebiyat bölümüne yetecek kadar puan aldığını ve daha birçok şeyi.
'Aslında büyük bir derdim var teyze.'
Bu noktada hatice hanımın biraz yardımcı olması gerekiyordu ve oldu da.
'Birini mi seviyorsun yeğenim?'
Sinem başını 'Evet.' anlamında salladı.
'Kimdir kızım bu, nerelidir, nasıl oldu? Adamı çatlatma da anlat artık.'
Sinem Kayra ile arasında geçenleri bir bir anlattı. Teyzesi sonuna kadar mimikleriyle de olsa Sinem'i rahatsız etmedi. Sonunda
'Sinem büyük yanlış yapmışsın. O kadar kızı yüzüstü bırakan biri seni de bırakmaz mı?' demek istedi ama buna gerek kalmadan Sinem
'Ben ne yaptım teyze, neden sevdim onu?' diyerek ağlamaya başlayınca Hatice Hanım yeğeninin başını şefkatle okşadı. Sinem'i ayrı severdi Hatice Hanım. Bekarlık döneminde köydeyken ablası tatillerde Sinem'le birlikte gelirdi. Tatil boyunca Sinem'le oynamak onun göreviydi. Bu görev bizzat Sinem tarafından verilmişti. Teyzesinin yanından hiç ayrılmazdı çünkü. O da Sinem'e salıncak kurar, bezlerden bebekler, kuklalar yapardı. Sinem'in ağlamasına dayanamzdı.
'Ağlama kızım, dur hele bir çaresine bakarız. Belki çocuk tövbe etmiştir, değişmiştir, belki seni gerçekten sevmiştir.' diyebildi sadece söylediklerinin doğruluğuna hiç ihtimal vermese de.
Sinem lavaboya yüzünü yıkamaya gitti. Bu sırada sehpanın üstüne bıraktığı cep telefonu çalmaya başladı.
'Sinem telefonun çalıyor.'
'Kimmiş?'
'İsim yazmıyor.'
'Aç teyze üniversiteden bir arkadaştır.'
Hatice Hanım telefona cevap verdi.
'Alo... Yok ben onun teyzesiyim. Siz kim oluyorsunuz kızım?... Suzan mı?'
O sırada Sinem lavabodan döndü
'Suzan mı? Kim acaba?'
Telefonu Sinem aldı
'Alo ben Sinem, siz kimsiniz?... Hangi Suzan?... Ha Suzan sen misin? Kusura bakma bir an tanıyamadım. Nasılsın, iyi misin?'
Yüzünde çok da memnun bir ifade yoktu Sinem'in. Sevmediği bir arkadaşıydı herhalde.
'Yok, çok şükür. Herhangi bir rahatsızlığım yok... Suzan istersen şöyle yapalım. Sen abinin e mail adresini söyle. Ben ona e mailde her şeyi izah edeyim. Olur mu... Tamam, bana mesaj olarak at o zaman... Görüşürüz, kendine iyi bak.'
Teyzesinin gözlerine baktı.
'Kayra'nın kızkardeşi herhalde.
'Evet'
'Eee ne diyor?'
' Ben Kayra'yı hiç aramayınca merak etmişler bana bir şey mi oldu diye.'
'Kız kardeşine mi aratıyor. Kendi niye aramamış?'
'Yok, onu ben söylemiştim.'
'Beni kız kardeşin arasın mı dedin?.'
'Ya o şekil değil. Sen beni arama, ben seni ararım dedim. Hani bizimkiler duyarsa açıklaması zor olur diye düşündüm.'
'Aradın mı peki?'
'Aramadım. Arasaydım onun sesini duyacaktım ve o zaman kesin yumuşardım.'
' Sinem bir fotoğrafı var mı şu çocuğun?'
Sinem telefonda beraber çektirdikleri bir fotoğrafı gösterdi.
'Maşallah, yakışıklı da bir çocukmuş. Sinem aslında bu durumda sana ne söyleyeceğimi bilirsin. Daha doğrusu her aklı başında insan aynı şeyi söyler.'
' O kadar güzel kızları bırakan beni niye bırakmasın değil mi?'
' Yanlış anlama Sinem. Sen onlardan çirkinsin diye değil ama çocuğun durumu ortada. Bak daha önce arkadaşlık yaptığı kızlardan biri televizyonda program sunuyor diyorsun.'
' Doğru söylüyorsun teyze, çok doğru söylüyorsun.'
'Yine de seni böyle merak etmesi ve araması güzel bir şey. Ayrıca sana hiçbir kötülük yapmadığı gibi çok da yardımı dokunmuş. Onun için ona yaptıkları için teşekkür et ve niyetinde ciddiyse bunu sana belli etmesini söyle. Bilirsin ben öyle sonunda ciddi niyet olmayan flörtlere karşıyım. Ne o öyle biriyle dolaş dur, sonra git başkasıyla evlen. Hadi onun durumu belli. Sana böyle birşey yakışır mı yeğenim. '
'Çok doğru teyze. Allah senden razı olsun. En iyisi böyle yapmak. Bunu uzun zamandır ben de düşünüyordum ama alacağım cevabın kalbimde oluşturacağı yaraya hazır hissetmiyordum kendimi. Yalnız başka çare yok galiba.'
' Yok yeğenim, başka çare yok.'