Türkçe'nin (Anadilin ) Budanması

Alev Alatlı'nın TRT '2 pazar günleri saat 1300 sonra yayınlanan programı var. Her şeyi yeniden başlayalım, yeniden ele alalım manasında bir adı var programın. Orda konuşulanlarla ilgili olarak bir şeyler karalamak ihtiyacını hissettim.

Türkçe'nin sadeleştirilmesi adına dilimizden çıkarılan kelimeler var. Bu kelimelerle türemiş benzer yada başka manaları ifade eden sözcüklerimiz var(dı). Bunları dilimizden sadeleştirip attığımızda o kelimelerle birlikte, gene o kelimelerle yapılan deyimler atasözleri tamlamalar gibi diğer bir dilin anlatım ögelerini işlevsizleştiriyoruz. Sonuçta elimezde bir çok yönden kör topal işlevini yerine getiremeyen bir sesler topluluğu kalıyor. Bizim dilimizde yabancı olarak görülen arapça farsça kelimeler bizim derin inanç dünyamızı ifade eden kelimelerdir. İnsan düşünürken öncelikle Alev hanımın işaret ettiği bir ilahiyat, bir inanç düşünce sistemi, bunun ardından bir felsefe, sonra mantık ve matematik düşünce sistemleri oluşturur. Ta baştan düşündüğümüz kavramlarda eksiklikler olursa doğru dürüst düşünemeyiz yeni bir şeyler üretemez duruma geliriz. Bir hastalıktan bahsedildi. Bu beynin dille ilgili bir kısmında oluşan bir rahatsızlık. Bu rahatsızlığa sahip kişilerde kavramlarda bir eksiklik oluşuyor ve yazıp söyledikleri şeyler tam olarak bir şey ifade etmez durumda oluyor. Sanki bir corba gibi birbirlerini bağlayan, tam anlamı ifade edecek kelimenin olmadığı yarım yamalak cümeleler. Tıpta buna afarizma mı deniyormuş tam hatırlayamadım ama, şura geleceğim Alev Alatlı diyor ki lise talebelerinin yazdıkları şeylere bakıyorum, tıpkı bu hastalıklığı geçiren insanların yazdıklarına benziyor.

Türkçe dilini (anadilini) iyi bilmeyen bir topluluklar düşüncelerini geliştiremiyorlar. İngilizce eğitim anadilde yapılan eğitimin önüne geçerek toplumun kendi düşünüş biçimi tırpanlanıyor ve hiç bir şekilde ileri bir bilim üretebilercek, dahası şu anki teknolojiyi kendi içine sindirebilecek bir toplumdan uzaklaşılıyor.

Dikkat ederseniz benim yarım yamalak yazdıklarımda da aynı derdin izlerine rastlanabilir. Ne de olsa bizde en az onyılları aşkın bu eğitim sisteminde bulunduk. Yabancı bir dildeki anlamın,terimin, karşılığını dilimizde en uygun karşılığını bulmak o konunun uzmanlarının ve dilbilimcilerinin işi. Tabi ki burada TDK çalışmalar yapıyor fakat o çalışmaların sahaya inmesi toptan bir çalışmanın olmasını gerektirmektedir. Medya, eğitim sistemi, aile herkesin bu konuda bilinçli olması ve en baştan doğru kelimelerin kulanılmasında bunları denetleyen bir otoritenin, bir hakem heyetinin olması gerekir. Örneğin matematikte ki bir terimin türkçe karşığı dilimizde yoksa bunu bulacak olan matematikciler ve dilbilimcilerdir. Yoksa yabancı dildeki o terim alıp bir iki telafuz düzeltmesiyle Türkçeye katılırsa bu dilimiz, daha düşünce dünyamızın gelişimi açısından son derece sakıncalıdır.

Anadilimizin kullanılması yabancı dildeki kelimelerin hayatımızdan uzaklaştırılması kendi kültürümüzün gelişmesi ve farklı düşünceler hayat bulması açısından hayati bir durumdur.

27 Eylül 2009 2-3 dakika 14 denemesi var.
Yorumlar (2)
  • 14 yıl önce

    Değerli arkadaş çok güzel bir konuyu kaleme almışsınız.Görüşlerinizinizin tamamına katıldığımı bilmenizi isterim.Dil adına yapılan yanlışlar duyarlı aydınlarımızıda üzmektedir.Bu konuya gönül vermiş insanlardan birisi,değerli fikir adamı ve edebiyatçı sayın Yavuz Bülent Bakiler'dir.Bütün Türk gençlerinin onun dil üzerine yazdığı kitapları okuması gerekir kanımca... Üzücü olan şey ise tanınmış yazarlarımızında bu hataları yapmış olmasıdır.Aşk Türkçe Lügat'a baktığımızda,Arapça bir kelime olarak çıkar karşımıza;ama o kadar içimize işlemiştirki,onun yerine (Sevi) kelimesini kullanmak garip kaçmaktadır.Allah aşkı diyebilirsiniz,ama Allah sevisi dedinizmi kahkahalarla gülerler.Bizler Edebiyat dünyasında zurnanın son deliğiyiz belki,ama tanınmış yazarlar bu hataları yaptığı zaman doğru olmamaktadır.Buna benzer yine Kent kelimesi,birçok yerde Şehir kelimesinin yanında hafif kalmaktadır.Bu örnekler çoğaltılabilir.Duyarlı yazınıza teşekkür eder saygıyla kalın derim.

  • 14 yıl önce

    Teşekkürler yorumunuz için. Evet bir dilin oluşması zenginleşmesi yüzyıllar alıyor. Yeni kelimeler ve onlarla kullanılan nice tamlamalar. Bunların çoğu yabancı dillerden geçmiş olabilir. Eğer bunları ayıklamak dili zenginleştirecekse yapalım. Ama bu şuna benzer çok sağlam taş bir köprünün kilit taşını yerinden çıkarmayı denemek gibi bir şey bu tamamen yanlış bir şey. Yeni kelimeler eklerken çok dikkat etmeli dil tamamen bir milletin düşünüş biçimini etkileyen en önemli varlık. Eğer kendi yeni gelen nesline kendi anadilinde kök salmış kelimelerle bu günkü bilimi sanatı anlatamazsan, o çocuklardan senin öz vatanında yeni bir şeyleri icat etmelerini olan gelişmelerini özümseyip daha iyisini bulmaları isteyemezsin. Dil yaşayan bir varlık onu besleyen kaynak derinlerde kendi anlam dünyasında olmalı ki devamlı kendini besleyebilsin. Yoksa yabancı isimleri sıfatları birbir alırsak onların bilim ve teknolojisini devamlı koplamaktan başka bir şey yapmayız. En büyük marifetimiz yabancı dil kurslarında dirsek çürükmek olur. Oktay Sinanoğlu'nun bir lafı var ingilizce bilmek her kapıyı açsaydı harlemdeki zenciler en bilge kişiler olurdu.