Tutkunun Serin Sularda Yüzmesi'nden Doğan Yazmak

Yazmak, nutku tutulan bir oyuncunun gömleğini iliklerkenki telâşının seyircide uyandırdığı ilk izlenimdir.

Kalem, mendil satan bir çocuğun, ekmek parası için mendilini şerefiyle satma çabası.

Akıl, yorgun bir bedenin rahatsızlığını yansıtmamak için çaba sarf eden gönül kahvesi sanki.

Yazar, elleri namlunun ucunda sallandırırken bedenini, okur gözlerinin nemiyle eşlik eder kâğıtlara.

Kâğıda düşer yolundaki umutlar, gözbebeklerinden misafir gelir...
Okur ile yazarın fikir çatışmasında, gönüllerinin titrediği yere ise haz denir.
Misafir gelecek ise bunca yıllık misafirperverliğim tüm okuyuculara armağan olsun. Ben yazmayı tutku bilirim, tutkumun ışığında yüzündeki tebessüm sigaranın dumanına karışacaksa, varsın olsun.

Yazmak, pesimist yolculukların optimist varlıklara saçılmasından doğan bir kıvılcım. Kâbus gören bir çocuğun kan ter içinde yatağından uyanması gibi. Birdenbire kalem soluksuz kalırken, kâğıt aydınlıklara nam salar. Kâğıt ile kalem iki kardeş. Okur kendi penceresinden tüttürdüğü yalnızlıkları, yazarın hüzün buselerinden çalar.

Bana layık olan varlığınızı saçın zehiri çıksın aradan düşlerinizin. Bende tükenmez bir yürekte saçılan kalem, ıslak düşlerimden kalma kâğıtlar, derin düşüncelerimden kalma, aklımın yolundan şaşmış, aymaz, çile bülbülüm çile yolunda ilerleyip, birdenbire son durakta umut haresinde kirpiklerini sevinçle ıslatan yazmakla dolu bir dünya var. Dünyamın yolunda misafirliğiniz candan gelsin, hakkınızdır.

Yazmak, şairlerin tel örgüsünden sıyrılmaya çalışılan düş bozumu artığı bol sancılarının düğümü...

Bu düğümden birbirimizi kurtarmayalım. Okursunuz, yazarız. Yazarız, okur- yazarız.

Fakir bedenimin aylak yüreğime denk düştüğü saatler, hezimetimin bol gülüşlü sahnesinden kalma bir oyunculuğum tutar. Bitlenmesin yüreğiniz.
Gülümsemek, bir oyuncunun son sahneyi çektikten sonraki rahatlık hissi... Parmaklarımı çok seviyorum. Yazdıklarımı gördükten sonraki kalp atışlarımın hızında birbirimize gülücük saçıyoruz.

Kâğıtla kalem buluşursa adı aşk olur. İkisinin serin sularda yüzmesi ve boğulmasıyla yaşanan ayrılık, okurların gözünde yaş olur. Beni okuduğunuz bu hayatta, sizi okuduğum gerçeğini değiştiremezsiniz.

Her yazar, yazdıklarını, yüreğini okuduğunu sandığı kişilerden alarak yazar. Ben bir gün fakir bir çocuktum, ertesi gün zengin bir züppe, bir sonraki gün Leyla, bir sonraki gün çöldeki mecnunu kıskanan bahtsız bedevi, sonraki zamanlarda sevdiği adamı kaybeden umudunun fukaralığına söz geçiremeyen bir talihsiz...

Her yazar bir oyuncudur aslında. Yazdıkça başka kimliklere bürünür. Şimdi çıkıyorum kadrajdan.

Kim ve ne sorularının peşi sıra gidiyorum melankolik satırlarıma...
İlham, göz kırparken karşı tarafında gülümseyerek göz kırpmasından doğan karşılıklı mutluluğun umuda yol açması gibi. Gibi edatları zilli bir bebeğin büyüdükten sonra akıllanması gibi...

Her benzetmenin içinde yolları kesişir kendi gibileriyle... Sanki santim santim inceledim umutlarınızı, gülümseyin. Kadrajdan çıkmasın mantık dolu hayatınız. Hepimiz saçmalama lüksümüzü kaybettik.

19 Şubat 2013 2-3 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (6)
  • 11 yıl önce

    Yazma tutkusunu ne güzel ifade etmişsiniz...

    Kesinlikle yazmak hayat biçimi haline geldiğinde dil lâl olsa da susmuyor kalem.

    Günün denemesine beğenim ve yazarına tebriğimle...

  • 11 yıl önce

    Çok teşekkür ederim. Sevgiler...

  • 11 yıl önce

    ''Yazmak'' kiminde vazgeçilmez bir tutku, kimine göre coşkulu bir serüven, kiminin de ''Laf olsun torba dolsun'' diyerek yaptığı bir eylem. Yazanlar ve yazı yolunda ilerleyenler aynı zamanda bilmeli ki bu bir kendini aşma mücadelesi. Kutluyorum Dilara güzel denemeni...👍

  • 11 yıl önce

    Çok teşekkür ederim. Saygılar...

  • 11 yıl önce

    Yazdıklarımı gördükten sonraki kalp atışlarımın hızında birbirimize gülücük saçıyoruz.

    yüreğinize sağlık çok güzel olmuş,yazmayı ince ince işlemişsiniz. Sevgi ve saygılarımla...🙂