Uçarken uyuyan ebabil kuşu

Kaç zaman aralığı bilmiyorum avuçlarımdan gidecek diye ödüm kopardı... Soysuz bir yalanın kuyruğuna uçurtma misali bağlandığımdan beri ne sesler bana ulaşır ne de sessizdim... Uçarken
Rüyalarımın raundunda bir aksama vardı, beynimin damarlarında bir ebabil aksaması zamanın
Sülük seslerini hep kapı gıcırtısına benzetmişimdir. Bu duvarlar paslı cereyan bu sayfalar ne zamandır şiir mayası tutmaz, geçip giden bir ömrün ayalarında ömrüm biçare yalnızlıkların
Deminde savrulayım oy oy keke...
Görmeden bir umuda bel bağlanır mı? Ağlanır mı bir ölümün tabutuna ermeden kırlangıçlar çoktan sökün etti buralardan bir yaranın döşünü sülükler emiyor bir çetrefil yalnızlık düştü evde kalmış Halime'nin yüzüne yedi cüceler uykuda prenses korumasız cam fanusta bilirim 'ebabiller uçarken uyur' bir kara öfkenin işaretidir bu savrulan bir savaş surunun son üflemesidir. Şunu da bilirim ki
Soysuz ikiliklerin gölgesinde ne sen oldum ne de ben sen uyumak ve emeksiz yemek bu toplumun cidarlarına işlemiş tümden...
Ağızları aç kargalar gibi savunmasız bir leşi didikliyor atmacalar kaydı bozuk bir plak gibi çağlıyor meyhane akşamları biteviye çığlık dolu kadehlerde ruj lekesi...
Bu yüz bu çerçeve ye nasıl sığdı bu acı sözler nasıl yaktı kör aşığı çingeneler neden küstü kasımpatı fallarına çığanın aryası rembetiko ne düşünür ayaz gecelerde...
Devir tasarrufsa neden boş kadehler dolar durmadan yaslı gelin başları süslenir atlar teyellenir...
Neden?
Neden?
Neden?
Uyuma aç gözünü artık
Ruhsuz beden...

17 Aralık 2018 1-2 dakika 43 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar