Uçurtmanın İpi Kimin Elinde

İnsan, çoğu zaman yürüdüğü yolu seçtiğini sanır. Oysa yol, çoktan seçmiştir insanı. Bazı yönler sessizce çağırır; bazı sapaklar ise hiç ses çıkarmaz. İnsan, çoğu kararını bu sessizlikte verir. Sonra da buna “irade” der.


Toplum, bireye sürekli ilerlemeyi öğretir. Durmak eksikliktir. Beklemek kayıptır. Geri dönmek zaaftır. Bu yüzden insanlar hızla yürür, ama nereye gittiklerini sormazlar. Çünkü soru, yürüyüşü yavaşlatır. Yavaşlayan insan ise kalabalıkta fark edilir hâle gelir. Fark edilmek, çoğu zaman rahatsız edicidir.


İnsanların büyük kısmı kendi hayatlarını yaşamaz; onlara uygun görülen hayatları taşır. Bu bir zorunluluk gibi sunulur. Oysa zorunlu olan, yalnızca yaşamak değil, yaşadığını sanmaktır. İnsan, başkalarının çizdiği rotada ilerlerken buna kader demeyi tercih eder. Çünkü kader, sorumluluktan daha hafiftir.


Bellek bu noktada devreye girer. Hatırladıklarımızdan çok, unuttuklarımız yön verir bize. Unutulan her şey bir boşluk bırakır. Bu boşluk, zamanla alışkanlıkla doldurulur. Alışkanlık, düşünmenin yerini aldığında hayat kolaylaşır. Ama anlam azalır.


Bazı insanlar, bir gün durup şunu fark eder: Hayatlarında eksik olan şey mutluluk değildir. Eksik olan şey, yön duygusudur. Ne istediklerini değil, neyi istemediklerini bilemezler. Bu belirsizlik, insanı yormaz; insanı sessizce tüketir.


İnsan, kendi yolunu seçtiğinde özgür olmaz. Özgürlük, seçimin bedelini üstlenebildiği anda başlar. Bedel, çoğu zaman yalnızlıktır. Bu yüzden kalabalıklar güvenlidir. Kalabalıkta hata kişisel değildir. Başarısızlık paylaşıldığında hafifler.


Sonuçta insan şunu anlar: Hayat bir uçurtma gibidir. Yükselmek için rüzgâr gerekir. Ama ipin kimde olduğu daha önemlidir. İp başkasının elindeyse, yükselmek sadece savrulmaktır.


Turgay Kurtuluş

25 Aralık 2025 1-2 dakika 94 denemesi var.
Yorumlar