Üreme

"Üreme" başlığı, beyaz önlüğü ve elinde renkli tebeşirlerle derse gelmiş biyoloji öğretmeninin işleyeceği konu ile ilgili tahtaya yazdığı o günkü konu başlığı gibi gözükse de; birazcık farklı yönlerini de irdeleme amaçlıdır.

Üreme; iki farklı cinsiyet arasında gerçekleşen ve kendine özgü etkinlikleri olan hormonal yükseltgenmedir. Bütün bu etkinliklerin amacı, birer kromozom takımı içeren üreme hücrelerinin (sperma ve yumurta) yeni bir canlının kalıtsal temellerini atmak üzere kromozomların yan yana gelerek birleştirilmesidir. Okuduğum kadarıyla sadece yunuslar ve insanlar için bu etkinliklerden sürekli zevk alabilmektedirler. Peki bu etkinliklerden zevk almayan canlılar için durum ne şekildedir. Onlar için üreme bütünüyle iç güdüsel bir yönelim veya zorunlu bir görev midir ?

Bir arkadaşımın çok sevimli bir dişi Van kedisi vardı. Bebek iken almışlardı ve çok özenli şekilde yetiştirmiş ve iyi eğitilmişlerdi (!!! ). Burada hangi tür olursa olsun eğitilmiş ya da evcilleştirilmiş olan bütün hayvanların aslında ruh hastası olduklarına inandığımı belirtmek isterim. Çünkü hangi canlının genlerinde bir ömür boyu ahır denen karanlık ve pis bir yerde bir ömür kırlardan uzak, sabah akşam bağlı bir durumda habire sütünü kendi cinsinden olamayan birine vermeye dair bir bilgi vardır. Ya da bir tabak artık yiyecek için bir kapını önünde bir ömür bağlı kalmak hangi doğal kapsamında görülebilir. Bu yazımı kafesinin içinde aslında cinnet geçiren ve bu cinnet davranışları sempatik bulunan ve alkışlanan muhabbet kuşlarına adamak isterdim. Muhabbet kuşlarına, ne kadar güzel isimlendirilmişler.

Artık erginleşen genç bayan, başlayan kış ayları ile birlikte garip davranışlar göstermeye başlamıştı. Kış mevsiminin sonuna doğru, bu değişimin üreme kaynaklı olduğu anlamıştık; çünkü huysuzlaşma gecenin ilerleyen saatlerinde dışarıdan gelen kedi sesleriyle daha belirginleşiyordu. Ama, arkadaşım kedisinin rasgele bir sokak kedisi ile çiftleşmesini istemiyordu, bu amaçla aynı alttürden bir partner arıyordu. Bütün bu arayışlar bir gecenin sabahında bitmişti. Çünkü kedi o gece bir yolunu bulup hafifçe açık gelen mutfak balkonundan aşağı atlamıştı, hem de DÖRDÜNCÜ kattan. Sabah arkadaşım onu bulduğunda bacaklarında büyük oranda kırılmalar oluşmuştu. Daha sonra o gecenin kırılmalara yol açan felaket anları olmaktan öte gelişmeleri de yaşattığını anlamıştık. Uzun süre tedavi sonuna doğru veteriner kedinin hamile olduğunu müjdelemişti.

Bahar ve yaz aylarında erkek eşeklerin müthiş serenatları hepimizin kulaklarındadır. Ömür boyu % 70 oranında tek eşlilik sergileyen kuşlar ailesinde, çok ilginç üreme davranışlarından bazılarına tanık olmuşuzdur (tek eşlilik memelilerde % 30 civarındadır). Aşağı organizasyonlu canlılarda da çok ilginç üreme davranışları gözlenebilir. Bir örnek olması açısından daha öncede haklarında yazdığım örümceklerden söz edeyim. Erkeğinden oldukça büyük vücutlu olan dişi örümcek, büyük bir ustalıkla ördüğü yuvasına gelen her canlıyı kolayca tuzağına düşürmekte ve büyük bir iştahla yemektedir. Hatta bu menüsü içine kendi erkeğini de dahil edebilmektedir. Bunu bilen erkek, çiftleşmeye giderken, mutlaka uyuşturulmuş büyük bir böceği beraberinde götürmektedir. Dişi bu böceği yerken, erkek çiftleşmeyi tamamlamaya çalışır. Eğer dişi besin böceğini erken bitirirse, başka dünyalarda ve gözlerini içerisinde konsantrik çizgiler oluşmuş erkeğini yemekten geri durmamaktadır. Ne kadar trajik bir son, üstelik bunu bile bile gitmek ne dayanılmaz bir iç güdüdür. Peki deniz somonlarının yumurta bırakmak üzere, ilk üredikleri yere dönme uğruna kilometrelerce akarsuların tersine yüzmeleri ve bu uğurda çoğunun yaşamını kaybetmesine ne demeli. Meksika'nın Sargosa Körfezi'nden Alara Çayı'na gelen yılan balığı yavruları da inanılmaz örneklerdir elbet. Paragrafı sazan balıkları ile sonlayalım. Daha önce bir dostuma yaptığım yorumda sazanlara değineceğimi yazmıştım. Sazan son yıllarda balıktan öte, her şeye kolayca atlayan ve aptallığı simgeleyen insanlar için kullanılmaya başladı. Balık olarak sazan omnivor beslenmesine uygun davranışları yanında, üreme dönemlerindeki aşırı yumurta depolaması ve bunları uygun ortamlara bırakabilme çabaları anındaki zayıflığı nedeniyle adeta aptallaşmaktadır. Üreme periyoduna giren bütün canlılarda buna benzer davranışlar görebiliriz.

Üremede biz insanoğlu için ilginç sayılabilecek bir genelleme ise hayvanlarda çok yaygın olarak görülmektedir. İnsanların aksine hayvanlarda partner seçici cinsiyet dişilerdir, seçilen ise erkekler. Bu nedenle erkeler hep göz alıcı, canlı, parlak renkleri taşırlar. Hep süslenirler, seçilmeyi beklerler. Bir izleyin serçelerin dişisi sade bir grilik sergilerken, erkeği gerdan kısmına doğru farklı renkte desenler taşır. Erkek aslanın yeleleri de anolog bir karakterdir. Denilebilir ki aynı tür bireylerde renkli olanlar, süslü olanlar ve seçilmeyi bekleyen erkeklerdir. Bu nedenle hayvanlar aleminde renkli, süslü abartılı göreceğiniz her örneğin cinsiyetini hiç duraksamadan erkek olarak tanımlayabilirsiniz. Renklerden açılmışken hayvanlar aleminde de bazı renkler, özellikle kırmızı zehirliliği ifade etmekle birlikte, asıl çekiciliği, daveti, üremeye hazır oluşu ifade eder. Bazı maymun türlerinde, üreme aşamasına gelmiş dişilerin popolarında kırmızı bölgeler oluşmaktadır. Genç dişi maymunlar, kırmızılarını göstererek erkekleri baştan çıkarmakta, onları da üremeye hazır hale getirmektedirler. Sevgili hocam Ali Demirsoy bu davranışla, genç bayanlarda görülen kırmızı ağırlıklı makyaj alışkanlığını paralel davranışlar olarak yorumlamaktadır. Peki eşine uyuşturulmuş böcek götüren zavallı erkek örümcek ile, sevdiği bayana çiçek götüren insan erkeğin davranışları ne kadar benzerlik taşır ? Belki bu tür davranış paralelliğini rekaputülasyonist bir eğilim olarak değerlendirebiliriz. Yaşamda üreme ve üreme etkinlikleri ile ilgili olarak üç dikencik balığının inanılmaz üreme danslarından, kedigillerin eş seçimine, yunusların bağlılığına çok farklı ve ilginç örnekleri sıralamak mümkündür.

Üremenin mantığı nedir, neden canlılar bir çok güçlükler çekmesine rağmen, bazen yaşamlarını ortaya koymalarını gerektirdiği halde önlemez bir şekilde üreme etkinliğini göstermektedir. Ben bu soruyu insanlar için sorup yanıtlamayacağım. Çünkü sitemizde bir çok hekim arkadaş var, insan için bu soruları çok daha yetkin bir şekilde cevaplayabilirler. Ben daha çok aşağı organizasyonlu hayvanlar ve bir hücreliler için yanıtlamaya çalışacağım. Bir hücre, örneğin vücudumuzdaki bir hücre, ya da bir hücreli canlı niçin ürer; üremesini hangi etken zorunlu kılar ? Yapılan çalışmalarda görülmüştür ki; hücre bölünmeler arası dönemde müthiş bir yapım ve biriktirme faaliyetleri içerisindedir. Bu yüksek tempolu çalışmalarda hücre içeri R3 oranında büyüme ve artış gösterirken, onu çevreleyen yapılar ancak R2 oranında bir artışa sahiptir. Bu eşitsiz büyüme sonundan ikiye bölünme yani üreme oluşmaktadır. Bir anlamda üreme gelişmenin ulaşabildiği bir son olarak ortaya çıkmakta ve üremeye zorunluluk getirmektedir. Çünkü hücre bölünmezse ölecektir. Bu varsayıma kanıt olarak, sürekli hücre içeriğinden madde çekilerek üremesi geciktirilen hücreler gösterilebilir. Bir hücreli canlılarda aynı durum ve mantık izlenebilir. Hemen bir üst basamakta yer alan sünger ve knidli hayvanlarda bu gelişim ile birlikte, yaşama çok hücreli olarak devam edebilmenin güçlükleri ortaya çıkmaktadır. Bu ilkel hayvanlar, yaşama çok farklı görevlere özelleşmiş çok bireyli koloniler olarak devam edebilmenin gayreti içerisindedirler. Çünkü başarılı bir yaşamın temel koşuludur koloniyi oluşturan özelleşmiş bireyler. Yeni yeni üremelerle beslenme, savunma, korunma vb. bireyler oluşmaktadır. Biraz daha yukarılarda vücut gelişmişlikle paralellik sergileyen organ ve organ sistemlerine sahiptir. Diğer aktiflikler gibi üreme de özel bir sistem ve organlarınca sürdürülmektedir. Bu hayvanlarda üreme hücrelerini veren bölümlerin hücrelerinde bu tip bir özelleşmesi, aynı paralel gelişme içerisinde yorumlanabilir. Buna benzer bir gelişmeyi insanlarda da görüyoruz. Örneğin bir erkek çocuk dünyaya geldiği andan itibaren sekonder eşey karakterleri ile birlikte sperma oluşturacak hücrelerin artışı görülmektedir. Her gün sayısız oluşan bölünmeler yaklaşık 12-13 yıl sürmektedir. Belirli bir sayıya ulaşan ve gelişen hücreler artık, mayotik bir bölünmeyle spermleri oluşturmaktadırlar. Kız çocuklarında ise mayotik bölünme başlar ama sonuçlanamaz, ta ki diğer bütün eşeysel karakterlerin oluşup yumurtanın işlevselliğine destek olur hale gelinceye kadar. Bu da 12-13 yıllık bir hazırlığı gerektirmektedir. Salyangozlardan, deniz yıldızlarına, kuşlardan balıklara kadar, memelilere kadar benzer gelişme ve mantığı görmek olasıdır. Tabi ki ilginç farklılık ve ayrıntılar sürer bu gelişim. Bir iki küçük örnek verelim. Örneğin neredeyse vücudunun 1/3 ini oluşturan eril ve dişil üreme sistemine sahip olan salyangozlarda (ekstrem olarak vücudunu 43 katı uzunlukta) üreme öncesi görülen ön yaklaşık yarım saatlik ön hazırlık, üremenin ciddiyetini göstermektedir. Ayrıca üreme etkinliklerinin bir döneminde partnerlerde var olan keratin ağırlıklı çok sert bir yapı, sevgi oklarını bir birlerine acı verecek şekilde saptamaları, insanlarda görülen sapmalarla karşılaştırılmayacak kadar masum ve etkinliğin tamamlayıcı bir parçasıdırlar.

En son olarak ta birazcık üremenin sonrasına bakalım. Üreme tüm canlıların bu yaşamda var olmasını sağlayan zorunluluklarıdır. Bu bağlamda biyolojik olarak üreme yeteneği canlı kabul edilme koşuludur. Görüyoruz ki üreme yetenekleri yaşamın sınırlarını oluşturmaktadır. Çünkü bütün sistemler bu etkinlikleri destekler konumdadırlar. Bu nedenle bir çok canlıda üreme yeteneklerinin kaybolmasıyla yaşama veda etme art arda görülmektedir. Bırakın aşağı organizasyonlu canlıları en gelişmiş üst hayvanlarda bile benzer durumlar izlenebilir. Örneğin üreme kabiliyetini bitirmiş aslan, gücünü ve hızını dolayısıyla avlanma yetenekleri kaybeder. Bir sırtlana yem olmasa bile, besinsizlik aslanın yolunu çabucak tüketir. Bir antilop için de durum farklı değildir. Üreme hormonlarının iflas ettiği antilop kısa bir sürede avcının nefesini şah damarında hisseder. Bu konuda bir ayrıcalık insanlarda görülmektedir. İnsan oğlu kurduğu medeniyeti ile, üreme gücünü yitirmesinden sonra çok daha uzun bir süre yaşamaktadır. Gerçi bu duruma ne kadar yaşanılıyor denilir tartışılır ama hala diğer vücut fonksiyonları devam edebilmektedir. Bu nedenle üremeyi, aslında canlılığın en temel öğesi ve koşuludur diye kabul edebiliriz.

Üreme ile pozitif ilgisi olmamasına rağmen, insana ait bir davranışı yazmadan geçemeyecegim. O davranış tecavüzdür. Bu igrenç ve canlı ötesi davranış ne yazık ki ve ne büyük utanç ki, sadece insanoğluna ait bir özelliktir. İnsan dışında, yaşamın hiçbir yerinde, hiçbir basamağında ve hiçbir şekilde tecavüze rastlanmaz. Ne diyelim, insan olmak ayrıcalıktır...

05 Eylül 2010 10-11 dakika 5 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar