Üsküdara çocuk doğmak
Saat 18:30 sularında bilmem kaçıncı vapur yaklaştı iskeleye. İskeleye paralel olarak vapura eş saat te seyyar satıcıların, dilencilerin ve çiçekçi kadınların sesleriyle vapur kornası iç içe girmiş hüzün ve sevinç arasında bir ses çıkıyordu ortaya ?camlarında yangın çıkan şehirde?
kalabalığın arasında fark edilecek kadar küçük, fark edilecek kadar çıplak ve fark dilecek kadar masum bir çocuk vardı. Belki altı belki de beş yaşlarındaydı.?Kimdi neydi? Belki de kimliksizdi küçük yaşlardaydı ama onun macerası onu ilgilendirirdi?
Elinde boş eski bir bardak,ayağında bir terlik ve yarı çıplak bir haldeydi.vapur saatlerini herkesten daha iyi bildiği belliydi.küçükken ilk sözcüğü anne değil de - Abi bir ekmek parası diyerek büyümüş sanki..
Ve bilmem kaçıncı vapur yanaştı iskeleye. Çocuk yerin soğukluğuna aldırmadan, düz bağdaş kurarak oturdu yere, rahat edemedi birazcık kımıldadı ve tamamen yerleşti y. Belki de ilk kez ustaca para dilenecekti.sadece vapurdan inenlerin yüzlerine bakıyordu anlamsız ve kaygılı-acaba para toplaya bilecek miyim diye?
Kaygılıydı çünkü hiç para toplayamamıştı ve belki de akşam hesaba çekilecekti Üsküdar da çocuk olmak zordu onun için. Belki itilmişlerdi, belki de kendi kendilerini itmişlerdi kesin değildi. Ama kesin olan bir şey vardı zincir halkası gibi bu sürüp gidecekti.
Biri abi diye inlerken öbürü abla be diyecekti bir diğeri de bir sigara verir misin diyerek Üsküdar meydanı için doğacaktı.?Her sabah güneşin doğması gibi?
Ve Üsküdar a yeni bir çocuk yeni bir dilenci doğacaktı