Utanç

Fakülte binasının önünde oturmuş, yemek üstü bir sigara içerken dersin başlama saatiyle öğlen ezanının okunacağı saati karşılaştırdım. Namaz vakti girdikten sonra, dersin başlamasına tam olarak 20 dakika kalıyor olduğunu hesapladıktan sonra, daha çok vaktimin olmasının verdiği rahatlıkla oturduğum banka yaslanarak sigaramdan derin bir nefes daha içime çektim. Duman ciğerlerimi zifiri karanlığa boğarken, son zamanlarda ruhumun nasıl da aydınlığa kavuşup huzura erdiğini düşündüm.

Bu gün tiksinerek ve iğrenerek baktığım, daha 1 yıl önceki o sefil hayattan kurtulmama sebep olan arkadaşımın yüzü ve her fırsatta yaptığımız muhabbetler, konu başlıkları halinde bir film şeridi gibi hafızamda dönüp duruyor ve gözlerimin önünden bir sinema kaydı gibi geçiyordu. Anlattığı birçok şeye hak vermiyor değildim, zaten öyle olmasa, bu gün ders saatiyle birlikte namaz saatini de bekliyor olmazdım.

Fakat kabul etmediğim veya edemediğim bazı noktalar da yok değildi. Mesela, geçen gün İslam da örtünmeyle ilgili kitaplardan birkaç yer okuduk ve üzerine kendi fikirlerimizi de söyleyerek mantıki münazaralarda bulunduk. Bu muhabbetlerin en sevdiğim yanı da buydu aslında, İslami her konunun akla ve mantığa uygun bir yanı vardı elbette ve biz bu tür muhabbetlerle bunu keşfetmenin tadına varıyorduk.

O sırada arkadaşlardan bir tanesi, toplumda örtünen insanlara karşı bakış açısının farklı olduğunu, diğer insanlar tarafından örtülü insanların basit, dar kafalı ve hatta cahil olduğu düşünülerek toplumdan soyutlanmak istenildiği ve hakir görüldüğünü söyledi. Ve bu yüzden de bir çok genç kızların, sırf bu psikolojik baskıdan dolayı İslam'ın bir emri olan baş örtüsünü takmaktan çekindiklerini, hatta bazılarının tam tersi bir hareketle evlerinde kapanıp dışarı çıkarken utandıklarından dolayı başlarını açtıklarından bahsetti.

Ben ise bu noktaya katılmadığımı ifade ederek, bizim laik bir toplumda yaşadığımızı ve böyle bir toplumda herkesin inancının gereğine göre serbestçe hareket edebildiğini, isteyenin istediği gibi toplum ahlakını bozmayacak şekilde giyinip, istediği şekilde ibadetini de yapabildiğini söyledim. Hiç kimsenin kimseyi yadırgadığı, hor gördüğü falan yok, bu söylediğiniz sadece başı kapalı birkaç bayan arkadaşımızın kendi kendilerine psikolojik olarak oluşturdukları bir önyargıdan, kuruntudan ibaret olduğunu söyledim. Biraz farklı giyindikleri için, diğer insanların kendilerine yanlış gözle baktıklarını zannediyorlar. Diğer arkadaşlardan bazı itirazlar gelince, nedenini bilmiyorum ama sigara içmek bahanesiyle dışarı çıktım ve tekrar geri dönmedim.

Bu gün sanırım hala o konuşmanın etkisindeyim. Neymiş efendim, bir insan inancının gereği olarak başını kapatıyor diye diğer insanlar onunla alay ediyormuş. Kesinlikle böyle bir şey olduğuna inanmıyorum. Artık herkes inancını rahatlıkla yaşasın diye fakültelerimizde bile mescitlerimiz var. Herkes istediği kıyafetle derslere giriyor ve hiç kimse de birbirini kıyafetinden dolayı küçümsemiyor, bütün bunlar büyük bir kuruntudan, zandan ibaret diye düşünerek, dünkü muhabbetteki haklılığımı bir kez daha onayladım.

Saatime baktığımda namaz vakti gireli on dakika olmuştu. Alelacele kalkıp, lavaboda abdest aldım ve kapısı açık olan sınıfıma hiç uğramadan önünden geçerek yandaki aynada saçımı tarayıp kıyafetlerimi düzelttim. Sonra mescide doğru ilerlerken karşı koridorda oturan birkaç eski arkadaşımın bana karşı gülümseyip selam ifadesinde bulunduklarını fark ettim. Belki de namaz kılmaya gittiğimi biliyorlardı. Ama buna rağmen, daha bir yıl önce içki masalarına eşlik ettiğim kişilerin bana karşı yüz ifadelerindeki gülümsemenin hiç değişmemiş olduğunu fark ettim. Sonra yine dünkü o arkadaşın, bir türlü kabullenemediğim, insanların inançlarından dolayı birbirlerini dışladığına dair sözleri aklıma geldi ve ne kadar da haksız olduğunu düşünürken kafamı iki yana sallayarak devam edip ilerde ki mescide girdim.

Ve namaz, ne kadar huzur verici ve insan için gerekli olduğuna bir kez daha şahitlik ettim ve midenin yemeğe muhtaç olarak programlanması gibi, insanın da bir nevi ibadete muhtaç olarak programlanmış olduğunu düşündüm. Sonra rabbime şükredip dualarda bulunduktan sonra alelacele tekrar derse yetişmek için koridora çıktım. Ders başlayalı en az beş dakika olmuştu.

Koridorda sınıfa doğru hızlı adımlarla ilerlerken, az önce güler yüzleriyle beni selamlayan eski dostları bu kez de ben selamlamak istedim ve kafamı o tarafa doğru gülümseyerek çevirdim. Fakat bu sefer, on dakika önceki yüz ifadelerinden hiç eser kalmadığını gördüm. Bana karşı gülümsemek şöyle dursun, tam tersine somurtuyor ve adeta beni boğacak gibi bakıyorlardı. Kendi kendime, 'fesübhanellah' dedim. Ne oldu ki bu arkadaşlara? Galiba namaz kılıyor olmama kızmışlardı. Ben biliyorlar zannediyordum ama herhalde yeni öğrendiler ve yaptığım işin kendilerince yanlış olduğunu düşünüyor olmalıydılar. Ben kızmadım onlara, gülümsedim ve içimden onların da, Namazın ne kadar önemli bir mesele olduğunu fark edebilmeleri için Allaha dua ettim. Fakat sadece onlar değil, koridor boyunca bütün öğrencilerin bana tuhaf bir gözle baktıklarını fark ediyor, belki de öyle zannediyordum. Ama neden? Ben ilk defa namaz kılmıyordum ki, 'Allah'ım ne oluyor bu insanlara, ya da bana ne oluyor?' diye düşünerek sınıfa doğru ilerledim.

Hocanın gelmesine rağmen ders henüz başlamamış ve kapı da boydan boya açıktı. Tam içeri girecekken, ' aa şuna bakın' diye bir ses işittim ve olduğum yerde kaldım. Bu kadarı da fazlaydı artık. Diğer bir öğrenci ' belliydi zaten böyle olacağı' diye mırıldanırken, bir diğeri ' yazık yazık' diye alaycı gözlerle çaktırmadan bana baktığını gördüm. İçime bir korku ve telaş düşmüştü, tek bir kelime edemedim ve gerisin geri koridora çıktım. Namaz kılmanın nesi kötü diye içim de fırtınalar koparken sınıfın giriş kapısı yanındaki aynada kendi yansımamı gördüm. Bir anda irkilerek kendime geldim ve namaz kılarken başıma taktığım takkeyi, derse yetişme acelesiyle başımda unuttuğumu fark ettim. Garip bir utanç ve mahcubiyetle bir hamle de başımdaki o takkeyi alıp hızla cebime soktum. O kadar utanmıştım ki yüzüm kıpkırmızı kesilmiş ve boncuk boncuk terlemiştim. Fakat bu utancımın sebebinin, başımda unutarak koridorda gezdiğim bir takkeden dolayı mı, yoksa dünkü muhabbet sırasında bir türlü kabullenmediğim bir arkadaşın, insanların hala kılık kıyafete bakarak birbirlerini yargıladıkları iddiasında haklı çıkmış olduğunu bizzat yaşayarak görmüş olmamdan dolayı mı olduğunu ayırt edemiyordum.

05 Eylül 2012 6-7 dakika 8 denemesi var.
Yorumlar